45. Bölüm: Ev meselesi

1.3K 59 3
                                    

Arday bizi onunla bir kez gittiğimiz bir apartman dairsindeki evine getirmişti. Ben itiraz etsemde annem kabul edince bir şey diyememiştim. 'Biz hep burada yaşayamayız' dediğimde 'Ben halledeceğim' deyip gitti. Evimizi kim yaktı sorusunun cevabı hâlâ muallaktaydı.

Ama Arday bir şeyler tahmin ediyor gibiydi. Beni yanında götürmediği gibi birde birisini arayıp gizli gizli konuşmuştu. Her ne oluyorsa iyi şeyler olmadığı ortadaydı. "Anne ağlama artık. Harap ettin bak kendini.'' O evde annem kadar benimde anılarım vardı.

Doğup büyüdüğüm ev değildi belki ama yinede evimi seviyordum."Kızım benim ağladığım ev değil. Eşyalarımız, yanıp kül olan anılarımız.'' İşte ona bende çok üzülüyordum. Benim bebeklik yorganım, kundağım hepsi sandıkla beraber yanmıştı.

En sevdiğim oyuncağım, ilk resmim, ilk dişim hatta annemin normalde çocuğunun hangi mesleği yapmasını istiyorsan oraya gömdüğün yanından hiç ayrılmayayım diye sandıkta sakladığı göbeğim bile… Ama anılar kül olmakla silinmezdiki.

Misal ben ilk oyuncağımı asla unutamazdım. Onu hatırlamak için sürekli görmeye ihtiyacım yoktu. İlk oyuncağım çok güzel bir kamyondu. Anneme ağlayarak aldırmışım. Ben normal kızlar gibi bebekle değil; kamyon, araba, traktör gibi oyuncaklarla oynarmışım hep.

Sanırım küçüklükten hissetmişim babamın erkek isteyipte kız olduğumu. O yüzden hep erkek oyuncaklarıyla oynuyormuşumdur belkide. Kim bilir?

"Anne bunlar üzüleceğin şeyler değil. Allah seni bana bağışladı ya. Ben ne eşya isterim ne de başka bir şey.'' Sarılıp öptüm annemi. O yanımda olduğu sürece ben hep mutlu olacaktım. Annem ve Arday yeterdi bana. Birde belki ileride çocuklarım.

Neden olmasın?

"Topla kendini hadi annem.'' Geri çekilip gözyaşlarını sildim parmaklarımla. ''Anne, ben bir Arday'ı arayayım. Merak ettim.'' Kafasını salladığında yanından kalkıp içeride odalardan birine geçtim. Aramamı cevaplamayacak diye düşünüp kulağımdan uzaklaştırıyordum ki son anda açtı telefonu.

"Güzelim şimdi müsait değilim, ben seni ararım.''

"Arday,'' dememe kalmadan telefon kapandı. Ah, Arday ah! Aradığımda ya açmazsın ya da konuşmazsın zaten! İçeri, annemin yanına geçtim. "Ne oldu kızım?''

''Müsait değilmiş.''

"İyi, arar birazdan oğlum.'' Kafamı salladım. "Arar.'' Çalan telefonumu ekrana bakmadan açtım. "Arday-''

"Benim, Ceren.''

"Kusura bakma Ceren. Arday arayacaktıda.''

"Sorun değil. Ben şimdi duydum Emir'den. Çok üzüldüm. Siz iyi misiniz?''

"İyiyiz canım, sağ ol."

"Nerede kalıyorsunuz? Bak istersen bana gelebilirsiniz.''

"Teşekkür ederiz ama Arday ayarladı bir yer. Hallediyoruz şimdilik.''

"Tamam canım. O zaman bir şeye ihtiyacın olursa araman gereken numarayı biliyorsun.''

"Biliyorum. Tekrar sağ ol Ceren." Telefonu kapatıp beklemeye koyuldum. "Kızım bir sakin ol. Otur şöyle." Annemi dinleyip oturdum ama içimde bir şey vardı. Huzursuz hissediyordum. "Anne, Arday'a bir şey olmaz değil mi?"

"Niye olsun kızım?'' Annem Tuncay Eren'i bilmiyordu. Ona şimdi anlatsam olay büyürdü çünkü en başından yani bizi takip ettiği yerden anlatmam gerekirdi. O zaman bana niye söylemedin diye kızardı. Şimdilik buna gerek yoktu.

YÜRÜYEN KARİZMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin