Sabahın erken saatlerinde gözlerimi açtığımda Arday'ın karnımın üzerine kafasını koyup uyuyakaldığını fark ettim. Dün gece koltukta uyuyakalmıştım. Arday'da yukarı çıkmış ve saatlerce geri inmemişti. Demek ben uyuduktan sonra gelip karnımın üzerinde uyuyakalmıştı.
Kıpırdamadan elimin birini saçlarına koydum. Saçlarını okşayıp elimi yüzüne indirdiğimde bir şey fark ettim. Yüzü ıslaktı. Uyandığım ilk anda hissettiğim karnımdaki soğukluk ise gözyaşıydı. Yüzündeki elimden huylanmış olmalıki yüzünü kaşıyarak gözlerini açtı.
Kafasını yukarı kaldırıp beni görünce gözlerini geri kapayıp karnıma yaslandı ağırlığını vermeden. Gözleri kıpkırmızıydı. Kıyamıyordum ama yapacak bir şeyim yoktu. "Arday, okul..."
"Maya, bebeğimiz…" İç geçirdim ve tekrar saçlarını okşadım. Karnımı okşayıp ufak bir öpücük bıraktıktan sonra ayağa kalktı. "Maya ben dün gece çok düşündüm. Ben vazgeçmiyorum bebeğimizden. Aldırmanı istemiyorum."
"Arday böyle konuşmamıştık. Ben bebek istemediğimi ve senin bu konuda daha fazla ısrar etmemeni söylemiştim. Sende tamam demiştin."
"Sen bebek istemediğini söylerken karnında bebeğimizi taşımıyordun Maya. Artık çok geç anlamıyor musun? Üç aydır içinde taşıdığın cana nasıl kıyacaksın? Peki benden ondan vazgeçmemi nasıl beklersin? O benim evladım Maya. Ben onun baba deyişini duymak için ölürüm be. Sen gelmiş vazgeç diyorsun."
Elimi tutunca şaşkınca ona baktım. Elimi karnımın üzerine koydu. Kendi elinide benim elimin üzerine koydu. "Bir hissetsen… sende vazgeçemeyeceksin." Ben zaten hissediyordum. Anneler bebek rahime düştüğü ilk andan itibaren hissederlerdi. Babalar ise hareketlerini algıladıklarında.
Benim için kolay mı sanıyordu bu kararı? Oradan bakınca bebek katili cani birine mi benziyordum yoksa? Ben değil miydim arabada ona hayalimi anlatan. Biz değil miydik bebeklerimizin büyümüş hallerini hayal eden? Benim için de zordu bu kararı vermek.
Ama o her şey sadece onun için zormuş gibi davranıyordu.
"Arday bu konuda daha fazla konuşmayalım lütfen. Birbirimizin kalbini kıracağız yoksa." Elimi elinden çekip odaya çıktım. Uzerime bordo kazak ve bilekten siyah dar paça geçirip siyah deri ceketimi ve tek kol çantamı takıp aşağı indim. "Sen gelmiyor musun?" dedim hâlâ yerde bıraktığım pozisyonda oturduğunu görünce.
"Benim dersim iki saat sonra."
"İyi, ben çıkıyorum. Senden önce dönerim. Akşama bir yemek ister misin?" Gözlerini gözlerime çıkarıp bir süre bekledi. Söyleyeceği şeyleri gözleriyle anlatmaya çalışıyormuş gibiydi. Yoğun göz kontağını bozup dizinden destek alarak ayağa kalktı.
"Gerek yok." Koltuğun önünden geçecekken vazgeçip ona döndüm tekrar. "Arday bide şey… ben bugün hastaneye gideceğim. Şey için..." Ellerimi önümde bağlayıp sustuğumda "Kürtaj," diye tamamladı beni. "Bunda yanında olmamı falan mı isteyeceksin?"
Ona bunu sadece haksızlık yapmamak için söylemiştim. Yanımda olması için falan değil.
"Hayır. Bil istedim."
"Bilince daha az canım acımıyor Maya." Bunun üzerine bir şey diyemedim. Bir şey demek ona ve hissettiklerine haksızlık olacaktı. Bileğime gelen siyah, topuklu botlarımı giyip evden çıktım. Telefonumu çıkarıp Ceren'i aradım. "Efendim tatlım?"
"Ceren buluşabilir miyiz?"
"İyi misin sen? Sesin çok kötü geliyor."
"Pek iyi değilim Ceren."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜRÜYEN KARİZMA
Teen Fiction*Maya Soykan* Daha 19 yaşında tercih yapmak zorunda bırakılan bir genç kız...Ünüversite tercihi değil,hayat tercihi. Yaptığı tercihe sığındı,doğru olmasını umdu. Peki seçtiği kişi,yaptığı tercih doğru muydu? Aşk,belkide Dünya'nın en güzel duygusu...