30. Bölüm: Tanık

1.8K 71 3
                                    

MULTİ DE ARDAY, SİNAN, ATEŞ VE CENK VAR.

İYİ OKUMALAR**__**

Böyle bir olay karşısında sakin ol demem ezbercilik olurdu. Hazır cevaplılık olurdu. Susmam... o daha kötüydü işte. Belki tesellisi olmayan bir olaydı ama susup kalamazdım. Yavaşça geri çekilip omuzlarını sıktım. "Daha hiçbir şey kesin değil," dedim sakinkeştirmek istercesine. "Biliyorum ben. Öldü o." Akan gözyaşlarını sildim. "Sadece-" Sadece kayıp... Cümlemi tamamlayamadan mavi ünüformalı polis memuru dibimizde bitmişti. "Umut Çamcı az önce Beykoz marinada bulundu." Neler olacağını hissetmişçesine ayağa fırladı Deniz. Arday kenardan izlemeye devam ederken bende ayağa kalktım. Polis telsiz sesleriyle polisin verdiği acı haber birleşince katlanılamaz bir acı ortaya çıkmıştı.

"B-Beykoz mu?"

"Maalesef evet." Maalesef. Deniz'in de bizimde daha fazla dinlememize gerek yoktu aslında. Ne söyleyeceği belliydi. "Bedeninde rastladığımız ezikliklerden yola çıkarak bir arabanın çarpıp sonra cesetten kurtulmak için sahile attığını çıkarıyoruz. Elimizden geldiğince araştıracağız ve bunu yapan caniyi bulacağız. Başınız sağ olsun."

...Başınız sağ olsun...

Başı sonu brlli olmayan o aptal cümleyi söylemişti işte. Hiçbir halta iyi gelmeyen bu cümle Deniz'e de iyi gelmemişti. Ellerini saçlarına geçirip duvara sırtını vererek yere doğru kaydı. Kendime hakim olamayıp ağlmaya başladığımda bende çöktüm yere. Ona sımsıkı sarıldım omzunun üzerinden doğru. "Umut," diye sayıkladı. "O daha on yaşındaydı Maya. Yaşayacak güzel şeyleri vardı. Hem...hem ben onu yetimhane batağından kurtarıp yanıma alacaktım. Sadece...sadece biraz zamana ihtiyaç vardı." Ama zaman her zamanki gibi yetersiz kalmıştı. Hayatta hiçbir şeyi ertelememek gerekti. Sonra geç kalınıyordu işte. Arday,Deniz'in omzunu sıkıp baş sağlığı diledikten sonra bizi yalnız bırakmak için kafeteryaya inmişti. İlk kez bu kadar anlayışlıydı belkide. Bana güvenip hır gür çıkarmaması için illa birilerinin ölmesimi gerekiyordu?

Deniz kafasını arkasındaki duvara usul usul vurmaya başlamıştı. İçimden onu durdurmak geçsede yapamıyordum. Ne diyecektimki? 'Üzülme,unutursun' mu? Omzundaki elimi kafasının arkasına götürüp duvarla arasına bariyer ördüm. Kafası gözlerindeki yaşlara oranla daha yavaş bir şekilde elime çarmaya başladığında çalan telefonum hıçkırığımı bölmüştü. Diğer elimle telefonu sessize almadan önce ekrana baktım. Ateş arıyordu. Muhtemelen duymuşlardı. Telefonu cebime geri koyup Deniz'in omzuna kafamı yasladım. "Bunu kim yaptı, Maya?" dedi acı dolu bir sesle. "Hangi orosbu çocuğu benim kardeşime çarpar?" Kim? Hangi cani önce çarpıp sonra hastaneye götürmek yerine marinaya götürürki? Belkide hastaneye getirmiş olsaydı şimdi iyiydi. Kim bilir?

Arday'ın sesi toparlamaya çalışıpta biraraya getirmeyi başaramadığım kelimeleri geri yutmamı sağlamıştı. "Civardaki tüm güvenlik kameralarının görüntülerini toplattırıyorum. İllaki kazayı çeken bir tane var-"

"Kaza değildi," dedi Deniz bir anda ayağa dikilirken. "Kaza değildi!"

"Deniz," dedim ayağa kalkıp omzuna elimi koyduktan sonra. "Kaza değildi!"

"Deniz...lütfen."

"Kaza değildi, Maya!" Tek dediği buydu. Kaza değildi. Belki yoldan geçen birisi çarpmış,hastaneye getirip sorgulanmak yerine kalleşçe sahile götürmüştü. Belkide dediği gibiydi. Birileri kasten yapmıştı bunu. "Yetimhanedeki hademe dahil bütün görevlilerle konuşulacak. Bunu kim yaptıysa en kısa sürede bulunacak," dedi Arday kendinden emin bir sesle. Deniz'in omuzlarındaki yük azalmıyor,gittikçe artıyordu sanki. "Kaza değildi!" diye tabiri caizse kükrediğinde Arday doktor çağırmıştı. İki doktor Deniz'i zar zor zapdederken ben sadece ağzımı kapatmış ağlayabiliyordum. Deniz'i zorla götürdükleri odada yaptıkları sakinleştirici sesini biraz kısmıştı o kadar. Düşünceleri hatta bakışları bile aynıydı gözünün önüne düşen perdeyi saymazsak.

YÜRÜYEN KARİZMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin