32. Bölüm/ Part 2: İşkence Odası

1.4K 63 0
                                    

"Uğur'un pis işlerle uğraştığını biliyordum da bu kadarını tahmin etmemiştim."

"Bir kumarhane işletmesinden mi bahsediyorsun? Öyleyse o kumarhaneye gitmekte pis işler kategorisine seve seve girer." Bana dönüp ters ters baktı. Sonra nefesini dışarı verdi. "Bizim ne için gittiğimizi biliyorsun. O ayrı bu ayrı."

"Ayrı falan değil. Oraya gitmek başından yanlış. Her şey olabilir. Bir polis baskınına veya kaybeden birinin delirerek silahını çekmesine bakar başımızın yanması. Biliyorsun, değil mi?"

"Olmayacak öyle bir şey. Zaten çok değil bir iki saat oyalanacağız orada. Bizim asıl işimiz Uğur ile sende bunu biliyorsun." Gözleri bir süre beni süzdü. Sonra dilini şaklattı. "Sana çok güzel olma dediğimi hatırlıyorum." Beni arayıp beş kez uyardığı için doğru dürüst makyaj bile yapamamıştım.

Sadece göz farı ve koyu bir ruj. Ceren'inde benden pek bir farkı yoktu. Hazırlanışı esnasında Emir'den iki kez ihtar almıştı ve bu ona yetmiştite artmıştı bile. O benim aksime düz,detaysız bir elbise tercih etmiş,şıklığına şıklık katmak içinse dirseklerine uzanan simsiyah eldivenlerle kombinini tamamlamıştı.

Kesinlikle benden daha şık olmuştu. Elbisesi fazlasıyla sade olduğundan makyajına biraz daha ağırlık vermişti ve yüzündeki en dikkat çekici yeri şüphesiz gözleriydi."Konuyu saptırıyorsun. Oraya gitmemeliyiz diyorduk."

"Ben öyle bir şey dediğimi hatırlamıyorum. Sen diyordun. Bende 'hayır' diyordum." İnattı! "İçimde kötü bir his var."

"Hep öyle olur," deyip geçiştirdi beni. "Polisler falan değil, mekanda bir şeyler olmasından korkuyorum. Ya Uğur bizi tanırsa? Üstelik Ceren'lerde geliyor. Onları bari sürüklemeseydik peşimizden." Omuz silkti. "Uğur gelmeyecek bu akşam. Neyse ne. Sen bunları düşünme. Senin düşünmen gereken kısım bu değil."

"Neymiş?"

"Yanımdan asla ayrılmayacak olman ve elimi asla bırakmayacak olman." Sessiz kaldım. Bir muzurluk yapmayacaktım ama yanındada kuzu kuzu oturmamı beklemesin benden!

******

"Sakin ol." Arday omzumun üzerinde fısıldamıştı. Bu kadar yakın olduğundan olsa gerek sesinin gerginliğini hissetmiştim. "Elimde değil." Kısa bir süre Ceren ve Emir'i dışarıda beklemiştik. Onlar geldiğinde gayet düzgün bir mekan gibi görünen bir yere girdik.

Alt kata… daha da alta ve biraz daha alta indik. Yerin dibindeydik. Dümdüz uzanan koridorda yürürken abartısız kalp sesleri,nefes sesleri ve adım sesleri hariç başka hiçbir ses yoktu. Belki duyduğum sadece kendi kalp sesim olabilirdi. Her ne olursa olsun herkeste birazda olsa gerginlik vardı.

Ceren usulca kolumu sıktı. Ona döndüm yürürken. "Arday sana bir şeyler anlattı mı? Yani nasıl davranman gerektiğini falan?" Ah,evet. Yolda bunuda konuşmuştuk. Sözde onun nişanlısı gibi davranacakmışım. İki ay sonra düğünümüz varmış.

Mekana ise başka bir isimle giriş yapacaktık. Arday ve Maya olarak değil. Çünkü mekan sahibi -Uğur- bizi tanıyordu. Biz oraya doğaçlama bulunmuş isimlerle değilde buraya girebilecek kişilerin listesinden özenle seçilmiş iki kişinin ismiyle girecektik.

O iki kişi araştırmalara göre gelemeyeceklerdi ve girişlerini iptal etmemişlerdi. Bu da demek oluyorki hâlâ listedeki adları silinmemiş. Bu da bizim işimize fazlasıyla yarayacaktı. Onlar zaten müşterilerini tanıdıklarından -tanıdıklarını sandıklarından- bizi seve seve içeri alacaklardı ve Arday ne söylerse söylesin inanacaklardı.

Hiç olmazsa Ardayın bana anlattığı buydu. Arday kendini Barlas Çuhadar olarak tanıtacaktı ben ise İlma Kuseyri...

"Söyledi bir şeyler."

YÜRÜYEN KARİZMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin