"Bir şey mi oldu?" Kendi kendine söylendiği kelimeyi duymam kasılmasına neden olurken kaşlarını çattı işte o sert çehresine alışık olduğum adam yine gelmişti.
"Bilmem gereken bir şey yok." Bu dakikaları bozmamak için bakışları ayaklarımız altındaki manzaraya çevirdim ve bu güzel dakikaların tadını çıkardım.
........
Saatlerdir gökyüzünde süzülüyorduk, Eren gözlerini benden ayırmadan tüm hücrelerimi ezberlerken ben çocuklar gibi kahkaha atıyordum. Her hareket edişimde boynuma değen dudakları içimi titretirken ikimizde halimizden memnunduk.
"Acıktın mı?" Sıcak nefesi kulağıma çarparken bakışlarımı Eren'e çevirdim, kahvelerindeki parıltıya aşık olabilirdim. Bu parıltıya kendimi kaptırırken Eren'in hiç böyle olmadığını fark ettim.
"Sanırım... Biraz." Kollarını belimden çekerek yerdeki sepeti hasta kaldırdı ve içini açtı. İçinde meyve suyu ve sandiviçin bulunduğu sepetten yiyecekleri çıkardı. Kenarda bulunan sandalyelere oturmamı işaret ederken gözlerimi Doğan'ın güzelliğinden zar zor çekerek gösterdiği yere usulca oturdum.
"Ye bunları, zaten çok zayıfsın." Hafif sinirlenen ses tonuyla beni incelerken karşımdaki sandalyede kendi yerini buldu.
"Ben zayıf falan değilim." Kafasını sallayıp beni aşağılayan bakışlarını üzerimde tutmaya devam etti.
"Daha ayakta durmaya gücün yok evlendiğimizde seninle ne yapacağım..." Edepsiz bir edayla ebi incelerken yüzüm yine kızarmıştı.
"Pislik yapma. Hem seninle evleneceğim ne malum? Belki kısmetine başka biri çıkacak, sonuçta evlenmedik.". Eren hızlıca çıkardığı sigarayı yakıp dudaklarına götürürken gözlerini kısıp etrafa bir kez daha baktı. Sözlerimi bitirdiğimde gözlerinde parlayan ateşle yutkundum.
"Seni benim elimden kimse alamaz küçüğüm, hala öğrenemedin mi?" Ölümcül ses tonu titrememe sebep olurken ekmeğimden büyük bir ısırdık aldım.
"Yaşlanınca çok huysuz biri olacaksın.." Diyerek koyu kahvelerine odaklanınca gülümsedi.
"Yaşlanıp emekli olunca işlerin başına oğlumuzu geçirip geriye kalan tüm zamanımı seni öperek geçireceğim." Söylediği şeyle kahkaha atarken aynı şekilde o da kahkaha attı ve o mükemmel gamzelerini görmeme izin verdi.
"Yaşlanınca bile kendinden ödün vermiyorsun Eren.." Çapkınca bir gülümseme ile yüzümü incelemeye devam ediyordu.
"Yaşlanınca da böyle güzel olursan seni odaya kapatırım." Tehdit dolu sözleri gerilmeme neden olurken söylediklerine göz devirdim.
"Kıskançlığı bırak bana kimse bakmaz o zaman." Hiç solmayın erkeksi gülümsemesi yüzünde daha çok yayılırken.
"Esila Toksoy olduğun için kimse göz ucuyla bile bakamaz zaten" kendinden emin ve yine gücünü gösteren ses tonuyla bana karşılık vermişti. Bu adam gücünün farkındaydım ve bunu hiç alçak gönüllülük yapmadan söylüyordu. "Ölene kadar yüzünü görmek istediğim tek kişi sensin." Yine duygusuz ifadesini takınarak kaşlarını çattı.
"Ne oldu?" Bakışları gözlerimi eritip geçerken ne düşündüğünü anlamaya çalışıyordum. "Sakın benden önce ölme." Kendi kendine mırıldandığı kelimeyi duymadığımı sanarak ayağa kalktı ve biten sigarasını söndürüp yenisini yaktı. Mırıldandığı cümleyi söylerken bile canı acımıştı.
............
Havada bir müddet daha süzüldükten sonra Eren gelen telefonla yeniden tepedeki ipleri çekiştirdi e yanan ateşi söndürmeye başladı. Yere doğru süzülen balondan korkarak ayağa kalkınca Eren hızlıca belimden tutup ben bedenine sabitledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAFYA...?
General FictionKaranlık sokaklarda geçen yalnızlığın öyküsü... Aşk ile aydınlanabilir mi? Bir tarafta hiç sevilmeyen hayatı boyunca teyzesi tarafından hep dayak yiyen ürkek bir kız. Diğer tarafta ise büyük bir iş adamı, karanlığın sahibi mafyaların en tehlikelisi...