"İyi ki doğdun miniğim..." çarpık bir gülüşle bana yaklaştı. Önce baş parmağıyla göz yaşlarımı sildi ardından çıplak olan omzuma değdirdiği parmakları kolumdan aşağı tenimi okşayarak kaydı, ellerimi sıkıca tutup elimin üstünü öptü. Bu hareketini şaşkınlıkla izlerken gözlerini gözlerime dikti. "Bu evde her yıl bu günü seninle kutlamak istiyorum, her yıl senin soluğunla yaşadığımı hatırlat bana.... Her yıl , bu gün sana can veren soluğunun benim canım olduğunu söyle." ellerimi bırakıp yüzümü avuç içlerine aldı ve hafifçe eğilerek alnımı öptü."Teşekkür ederim.."
Yüzümü okşayarak geri çekildi, gözleri gözlerime dokunuyordu.. Sanki her an beni kaybedecekmiş gibi bakıyordu gözlerime. Loş ışıkların arasında birbirine kitlenen gözlerimizi ayırmadan yakınlaştık, dudaklarımız büyük bir susuzlukla birbirlerini istiyordu sanki. Küçük bir öpücük bırakıp geri çekildi ve arkadaki masaya bakışlarını çevirdi.
"Inanmıyorum. Burası mükemmel gözüküyor." Elime ağzımı kapatıp mırıldandım, evimizi mükemmel bir dekorla düzenlemişti. Erkeksi bir kıkırtıyla belime sarıldı.
"Sadece bir kaç ay içerisinde burada yaşayacağız... Çocuklarımız burada koşturacak." gülerek Eren'e bir kez daha sarıldım.
"Seni seviyorum." kokusunu içime çekip huzura bıraktım kendimi, bu adamın kokusu başlı başına sakinleştirici etkisi yaratıyordu. Büyük bir zorlukla ondan ayrılıp gözlerine baktım.
"Yemeğe geçelim." onaylayarak arkama döndüm ve yavaş adımlarla masanın ucuna ilerledim. Eren beni takip ederek sandalyemi çekti ve oturmama müsaade etti ardından hafifçe masaya doğru iterek masayla aramdaki mesafeyi kapattı.
"Teşekkür ederim." dedim alt dudağımı ısırarak ,o kadar kibar davranıyordu ki bu anlar hiç geçmesin istiyordum. Hemen karşımdaki sandalyeye oturup gözlerimin içine odaklanarak beni izledi, mum ışığının verdiği loş ışık gözlerindeki gizemi daha da belirgin yapıyordu. Koyu kahveleri parlayarak mavilerimi eritiyordu sanki.
"Bu gün yalnız nasıl geçti günün." evet uzun zamandır ilk defa dışarıda Eren yanımda olmadan geziyordum. Önümdeki tabağa kısa bir bakış atıp kirpiklerimin altından yeniden yüzüne baktım.
"Yanımda olmana alışmışım, gözlerim seni aradı." çarpık bir gülümsemeyle yemeğini yemeye devam etti.
"Yemeğimizi bitirelim sana evimizi gezdireceğim." kafamı sallayıp bu güzel anın tadını çıkarmaya baktım.
Bol sohbetle akşam yemeğimizi bitirmiştik,onunla geçirdiğim her saniye su gibi akıp gidiyordu özellikle böyle anlar zaman daha bir çabuk geçiyordu. Köşedeki peçeteyle ağzımı silip Eren'e baktım oturduğu sandalyeden kalkmış gülüyordu.
"Bana evimizi gezerken eşlik eder misiniz hanımefendi.?" kıkırdayarak bende sandalyeden kalktım.
"Memnun olurum beyefendi." yanına giderek koluna girdim. Tam istediğim gibi duvar da olan büyük bir şömine ve önünde bulunan beyaz ve kırmızı renkte yer pufu duruyordu, romantik dakikalar geçirebilmek için çok ideal bir alandı. Odanın ortasında bulunan renkli koltuk enerji yüklü gözüküyordu, hemen karşısında duran büyük ekran televizyonda güzel filmler izleyip bu renkli koltuk üzerinde uyuya kalacaktık. Duvarlarda asılı olan fotoğrafları dikkatle inceledim. "Biz fotoğraf çekilmemiştik." diye fısıldadım. Disneyland da gezerken çekildiğimiz bir çok resim vardı.
""Etrafımızdaki korumalar." dedi benim gibi sesini kısarak. Fotoğrafların hepsi çok samimiydi, her karede yüzümüz gülüyordu.
"Çok güzel." parkede yankılanan topuklu ayakkabımın sesi aramızdaki sessizliği keserken gülerek Eren'e döndüm. "Zevkli adamsın." bir anlık cesaretle dudaklarına kadar yaklaştım, tam öpüşecekken geri çekilip kahkaha attım ve mutfağa doğru koşturdum. "Bakalım burası nasıl olmuş.." Tamamen pembe ve beyazın ağırlığıyla dekore edilmiş olan mutfağa baktım, tam da hayal ettiğim gibiydi sanki küçük bir kızın evcilik oynarken hayal ettiği o masum mutfaklara benziyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAFYA...?
General FictionKaranlık sokaklarda geçen yalnızlığın öyküsü... Aşk ile aydınlanabilir mi? Bir tarafta hiç sevilmeyen hayatı boyunca teyzesi tarafından hep dayak yiyen ürkek bir kız. Diğer tarafta ise büyük bir iş adamı, karanlığın sahibi mafyaların en tehlikelisi...