Yine sıradan bir staj gününün sonunda kitabımı ve kahvemi almış sigaramı da almış camıma çıkıp keyif yapıyordum. Ve dikkatinizi çekmek isteyeceğim bir nokta var:
Aras beni terk etti. Gitti. O akşamdan sonra onu bir daha hiç görmedim.
Bende düşüncelere daldım gidişinden sonra. En salak saçma şeyleri bile düşünür hale geldim.
Çimler neden yeşil? Gökyüzü neden mavi? Kediler neden uçuyor?
Ufuk'ta İstanbul'a geri döndü. Mert şatoya yerleşti. Her şey oldukça normal. Hatta fazlasıyla normal gidiyordu. Havanın karardığını fark ettiğimde içeri girip üzerime bir şeyler geçirdim ve taksiye atladım. Son zamanlarda sürekli uğradığım yere gidiyordum yine.
Arabadan indiğimde hava iyice kararmaya başlamıştı. Metal kapıyı gıcırdayarak açıp ağaçlık alanda ilerledim. Bir sokak ışığı vardı. Çok aydınlatmıyordu etrafı. Ufaktan bahar yağmuru çiselemeye başladı.Bende Mp3ten 'yağmurlar' açtım. Ve soğuk zemine oturdum ıslanmayı umursamayarak.
"Ben geldim sevgilim."
"Gene geldim."
"Tekrar özür dilemeye geldim."
"Yağmur yağıyor ama ben üşümüyorum biliyor musun?" Yağmur damlalarına tuzlu bir damla eklendi yüzümden.
"Islak toprak kokusunu sevemiyorum ben artık."
"Sen öyle kokuyorsun şuan Demir."
"Huzur veriyorsun ama bu huzur canımı acıtıyor."
" Özledim. Çok özledim seni."
"Yolum kaybettim. Yanlış şeyler yaptım senden sonra. Affedemiyorum kendimi."
"Başka birini seversem sana hakaret etmiş olurum gibi hissediyorum."
"Demir sevgine ihtiyacım var."
"Gerçekten sevmedin mi beni hiç?"
"Neden gittin be adam?"
"Neden düştük bu hallere..."
Toprağına uzandım. Sarıldım gene doya doya.
"Demir beni de al yanına."
"Ben senin kadınınım."
"Daha tanımadık bir birimizi."
"Çayı kaç şekerli içersin mesela? Ne yapınca huzurlu olursun? En sevdiğin kitap ne? En sevdiğin şiir?"
Yaşayamadım ben onu. Yaşayamadık birbirimizi.
Ve o acıdan kaçtı.
Bense acıyı sevdim.
~~~~ ~~~~~~~~
Bir öksürük sesi duydum. Yavaşça arkamı döndüm. Kapşonlu bir genç. Gözleri kızarmış. Kirli sakallı. Islanmış benim gibi.
"Saat geç oldu. Taksi bulamazsın bu saatte. İstersen bırakabilirim gideceğin yere." dedi pürüzsüz, ağlamaktan boğuk çıkmış erkeksi bir sesle. Şüpheli tavırlar aradım. Yoktu. Duygusuzdu benim gibi. Demir'in toprağına eğilip öptüm. Sadece baş sallamakla yetindim. Kulaklığımı çıkarma gereği duymadan arkasından onu takip ettim. Siyah bir arabası vardı. Markasına dikkat etmedim açıkçası. Kendisine de. Kapşonunu çıkardı. Dağılmış saçlarını eliyle düzeltti ama bana bakmadı.
"Kızılay'da oturuyorum." dedim sessizce. Baş sallamakla yetindi oda. Başımı cama yaslayıp mezarlığa baktım. Yağmur durmamış devam ediyordu. Arabanın camına çarpıyordu. Saatin on bir olduğunu gördüm. O kadar kalmış mıydım ben ya?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEN
ChickLitBedenim benim değildi artık. Bu tanıyamadığım vücûd benim olamazdı. Peki sahibi kimdi? (+18) (19.01.2016 tarihinde yayımlanmaya başlamıştır. )