Her yerde Cosmos yaprakları vardı.
Etraf simsiyahtı ama gökten cosmos yaprakları dökülüyordu.
Ama soğuktu. Çok soğuktu. Kollarımı etrafıma sardım. Her şey dönüyordu. Sonra bunun gerçek olmadığımı anladım. Gerçek değildi. Hala yaşıyordum. Ama titriyordum. Çok titriyordum. Çok üşüyordum.
"Ateşi çok yüksek hemen müdehale etmeliyiz." dedi bir bayan.
Ama gözlerimi yine açamıyordum.
Açelya belirdi sonra gözlerimin önünde. Kanlar içindeydi bedeni. Göğsünün oradan kan akıyordu. Ama yürüyordu bana doğru. Fakat hiç yaklaşamadı. Aradaki mesafe hep aynıydı.
"Açelya." diye seslendiğim an durdu ve bana baktı çok masum bir gülümsemeyle. Gülümsemesi hiç gitmeden gözünden bir damla yaş süzüldü. Sonra öksürür gibi oldu ve ağzından kan gelmeye başladı. Ellerindeki kanı gördü ve bana baktı korkuyla. Sarılmak istedim ona. Korkma ben buradayım demek istedim. Koşmaya başladım ona doğru. Bunların gerçek olmadığını biliyordum ama canımı yakıyordu. Engellemek istiyordum işte.
Ona koşmaya başladım sonra. Oda bana doğru yürüyordu sendeleye sendeleye. Sonra sağ tarafımda o gerçek olmasını istediğim sesi duydum.
"Masal." dedi fısıltıyla ve koşmayı bırakıp ona baktım. Gülüyordu. Yarası yoktu.
"Kıvanç." dedim gülerek. Kıvanç iki adım atarak Açelya'nın yanına geldi ve yarasını kontrol edip yarasını bastırdı. Yüzünde stresli ve gergin bir hal vardı.
Ve sonra tekrar duydum, o iğrenç sesi. Sonra görüş alanıma Kıvanç veAçelya'nın arkasında Deha belirdi. Elindeki silahla. Gülüyordu psikopat iğrenç gülüşüyle.
"Kıvanç!" diye çığlık attım. Ve Açelya ile ikisi bana gülümseyerek yere düştüler.
"Kıvanç! Hayır Kıvanç! Kıvanç Hayır!" derken elimde bir temas hissettim ve gözlerimi açtım.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
"Şişşş buradayız. Sakin ol." diyen ablamın sesiyle ürperdim.
"Kıvanç! Kıvanç nasıl? Kıvanç nerede?" dedim etrafıma bakınarak. Hala titriyordum. Ayak ucumdaki battaniyeyi alıp sarınmak istedim ama hemşire durdurdu beni.
"Masal hanım yaranız enfeksiyon kapmış lütfen bize yardımcı olun." dediğinde ağlıyordum.
"İyi mi? Lütfen söyleyin durumunu, istediğiniz her şeyi yaparım." diye yalvardım ona.
"Hala aynı durumda uyanmadı." dediğinde korkuyordum. Geri yatıp arkamı döndüm ablamlara. Cenin pozisyonu aldım ve titremeye devam ettim. Ağlıyordum gene.
"Gidecek. Gördüm onu. Açelya ile birlikte gidecek." dedim fısıltıyla. Oda da tek Ufuk vardı.
"Diğerleri nerede?" dedim sessizce.
"Ce-cenazedeler." dediğinde canım tekrar yanmıştı. Zaten ne zaman azalmıştı ki acım?
"Sana demiştim. Götürecekler gitmeyelim demiştim!" diye bağırdım ona.
"Masal'ım."
"Gitmeyecek değil mi? Ufuk Kıvanç'ta gitmez değil mi?" dediğinde yüzünde kocaman bir acıma vardı.
"Bilmiyorum Masal. Keşke dediklerim olsaydı. O zaman İris hala yaşıyor olurdu." dediğinde hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Ufuk yatağın kenarına geldi ve oturdu. Saçlarımı okşamaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEN
Chick-LitBedenim benim değildi artık. Bu tanıyamadığım vücûd benim olamazdı. Peki sahibi kimdi? (+18) (19.01.2016 tarihinde yayımlanmaya başlamıştır. )