Uzaklaşacağım

11.4K 242 96
                                    

Yemek kokusuyla uyandım. Bana sarılmış bir annemle açtım gözlerimi. Dün dedikleri düştü aklıma. Anlaşılan düşünceli geçecekti bugünüm. Yataktan kalktığımda şortumun bacaklarımı sıktığını ve izler bıraktığını gördüm. Ondan kurtulup üzerime uzun gelen Mertten aşırdığım bir tşört geçirdim üstüme zaten neredeyse diz kapağıma geliyordu bir karış yukarıdaydı. İdare ederdim.Yüzüme su çarpıp saçımı gelişi güzel dağıttım. Akan makyajımı temizlemek için epey çaba harcayarak diğer işlemleri halletim (çişimi yaptım işte). Küçücük evimizdeki mutfağa doğru yavaş adımlarla ilerledim. Aras neden hala gitmemişti? 

 Aras neden hala gitmemişti? 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ne diyecektim? 

Bana acıyacak mıydı?

 Neden kahvaltı hazırlıyordu?

Niye hala buradaydı?

Anneme ne diyecektim?

Nerede uyumuştu?

Bunları düşünürken mutfağın salona bakan kısmında olan küçük camdan kafamı uzattım. Aras kül tablasına koyduğu sigarasını arada içine çekip yumurtalı ekmekleri kızartmaya dönüyordu. Üzerinde sadece pantolon vardı. Tüm dövmelerini yine gözler önüne seriyordu. Bir insanın sırtı bile güzel olabilir miydi? Onu izlemeyi bırakıp yanına gitmeye karar verdim. Kapıya geldiğimde içeri adım atmaya korktum. Neydik biz? Ne olarak görüyordu beni? Ya bana yaklaşmaya çalışırsa? Bu sefer onu yine reddebilecek miydim? Bir adım atıp tüm enerjimi harcayarak

"Günaydın." dedim ama bu günaydın biraz enerjik ve yorgunluk arasında arafta kalmış bir 'günaydındı.'

Arkasını dönüp beni inceleyerek 

"Günaydın." dedi. Onun sesinde hiçbir duygu yoktu. Düzdü. Soğuktu. Anlamsızdı. Söylenmek için söylenmiş bir 'günaydındı.' Günaydınlar hiçbir şey ifade etmiyormuş gibi bir 'günaydındı.' Bir ses tonu hakkında ne çok şey düşünmüştüm öyle? Düşünmeyi bırakarak sessizliği bozdum.

"Kahvaltı hazırlamana gerek yoktu, hatta kalmana bile gerek yoktu. Yeterince minnettarım zaten." dedim yanına gidip ekmekleri kızartmasına yardımcı olarak.

"Tekrar gelecek." dedi ekmeklerle uğraşırken.

"Kim?" diye sordum anlamayarak.

"O adam." dedi beni umursamayan bir şekilde. Geri ekmeklere döndü. Sonra sigarasını dudaklarına sıkıştırdı bir ekmeği çevirirken içine bir nefes çekip geri verdi. Duman gözlerine gelirken gözlerini hafifçe kıstı. Bense onu izliyordum.

"Nerede uyudun?" dedim biraz üzgün bir sesle.

"Kanepede." dedi dudaklarındaki sigarayı düşürmeden konuşması gerektiğinden boğuk çıkmıştı sesi. 

"Gerçekten beklemek zorunda değildin. Ben uyuya kalmışım özür dilerim." dediğimde ellerime bakıyordum. Ocağı kapattı ve son ekmekleri tabağa ekledi. Sonra bana bakıp sigarasını iki parmağı arasına alıp benim dudaklarıma yaklaştırdı. Sigarayı almadan önce içine çektiği dumanı bana doğru üfledi bende sigaraya uzandım ve derin bir nefes çektim. Gözlerini benden ayırmıyordu. Mavileri buz gibiydi. Üşütüyordu ama aynı zamanda yakıyordu. Hayır biz Arasla olamazdık. Çok fazla kapalı kutuydu. Demir bile kendini açıyordu. Ama Aras'la aramda uçurumlar vardı. Aras sigarayı çektiğinde dudaklarıma bakıyordu. Çektiğim dumanı geri üfledim ve bakışlarımı Aras'tan kaçırdım. Sigarayı kül tablasına koydu ve bende onun uzun beyaz parmaklarını izledim. Bana tekrar döndüğünde gözleri koyuya dönmüştü. Laciverte çalıyordu. Yutkundu ve adem elması belirginleşip eski haline döndü. 

BEDENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin