Üç gün. Tam üç gün yaşadığım o dakikaları, her gece başımı yastığa koyduğumda hatta onu bile geçtim gözlerimi kapadığımda tekrar görüyordum.
O mavinin en güzel tonu olan gözler beni yerle bir etmişti.
Hayatıma giren hiçbir itaatkar onun kadar etkilememişti beni.
Ama o son gece yıkılışını gördüğümde hayatından çıkmam gerektiğini anladım.
Peki sorun neydi? Neden onu da diğer kölelerim gibi unutamıyordum?
"Çünkü o tam anlamıyla senin olmadı!" dedi iç sesim.
Haklıydı. Masal'ı doya doya yaşayamamıştım. Onun inlemelerini, avucuma sığan ve karamel tadı olan göğüslerini..
Bir kadının nasıl göğüslerinin tadı olabilir ki?
Ama onun vardı.
Kadınlığının tadı ise tarif edilemez kadar mükemmel olmalıydı..
Tabi tadına bakabilecek kadar zamanımız olsaydı öğrenebilirdim ve nasıl bir tadı olduğunu tasvir edebilirdim...
Ama olmamıştı işte. Yinede o kısacık süre bile bana yeterdi.
Acı eşiği bu kadar yüksek olan bir kadının kendini keşfetmemiş olması ayrı bir olaydı zaten. Tropikal bir heyecan katıyordu. Egzotik mi demeliyim yoksa?
Ona her şeyi doya doya öğretmek, o öğrenirken ona acı çektirmekten zevk almak isterdim.
Adımı tenine kazırken çekeceği acıyla boşalacak raddeye gelmek isterdim....
Şuana kadar damgaladığım hiç kimseden bu derece zevk almadığımı bilmek, bu zamana kadar boşa yaşadığımı düşündürüyordu bana.
Bu kadar tecrübesiz bir kız bana bu kadar fazla zevki nasıl verebiliyordu?
Ben Savaş Alp. Masal'ı zincileyip, ölene kadar kesip, işkence ederek becermek istiyordum.
O kız beni deli ediyordu. Boğuk inlemeleri, dudağını ısırışı, sigara içişi...
Hayatımda kimseye bağlanmadığım kadar ona bağlanmak istiyordum.
Ailem bile beni yarım bırakmışken, beni o tamamlasın istiyordum.
Bu kız beni feci sarsmıştı.
Ama ben Savaş Alp'sem o Melek'i kendimin yapardım.
Peki ya gerçekse? Ya üzerinde başkasının damgası varsa? Hayır. Hayır o sadece benim!
Gerekirse imzasını atan piçe gider özgür bıraktırırım onu!
Ama bunu yaparsam gözlerimin önünde yok oluşunu izlemiş olurum.
Onu yok ederim.
Yıkarım, ve değiştiririm.
Benliğini kaybedip, hayatına değer verilmeyen biri olarak devam edecek..
Başkalarına muhtaçmış gibi hissedecek..
Sahip- köle ilişkisinin en berbat getirisi de bu değil mi zaten?
Sahip hiçbir şeyden feragat etmezken, köle benliğini, kişiliğini, karar verme yetisini kaybetmiyor mu?
"Abi daldın gene?" diyen sesle gerçek dünyaya döndüm. Dans eden insanları görmüyordu gözüm. Aklıma Hell'de dans edişimiz geliyordu. Ah o kadar baş döndürücüydü ki...
Tanımasam Şeytanın ben değilde o olduğuna inanacaktım.
"Daldım gene.." dedim sessizce. Masayı çalan telefon sesi bozdu. Can dostumun gerildiğini gördüm.
"Masal Angel'daymış." dediğinde beynimden vurulmuşa döndüm. Benim baş düşmanımın mekanında ne yapıyor lan Melek'im?Tüm camia bilmiyor mu Masal benim?!
'Bilmiyorlar tabi imzanı atmadın ki tenine...' dedi iç sesim. Yine haklıydı.
"Kim varmış yanında?" dedim sinirle tıslayarak.
"Bir kız kim olduğunu öğrenirim beş dakikaya." dediğinde başımı salladım.
"Öğren bakalım. Hatta ne yap biliyor musun? Angel'a git ve yanına kimseyi yaklaştırma." dediğimde gözleri parıldadı
"Emin misin?" dedi boğuk bir sesle
"Evet. Ama kendini bile yaklaştırmayacaksın Aras. Ufuk'a da haber ver bakalım denk gelmiş gibi. Masal'ı sadece benim koruyabileceğimi anlasın Ufuk bey'de."
~~~~~~~~~~~~~~~
Merhabalar. Bu ön bölüm canlarım ve anladığınız üzere Savaş'ın ağzından. Bölümü en kısa zamanda paylaşacağım sizlerle. Gecikme için özür dilerim.
Savaş'la Aras'ın arasındaki ne?
Aras Ufuk'a ihanet mi ediyor?
Angel nasıl bir yer?
Savaş nasıl geri getirtecek Masal'ı?
Peki tekrar birlikte olacaklar mı?
Yorumlarınızı bekliyorum bebeklerim :*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEN
ChickLitBedenim benim değildi artık. Bu tanıyamadığım vücûd benim olamazdı. Peki sahibi kimdi? (+18) (19.01.2016 tarihinde yayımlanmaya başlamıştır. )