Başımda öten monitör sessini duyuyordum. Karnımda hissettiğim acıyı da. Fakat ne kımıldayabiliyor ne gözlerimi açabiliyordum. Koşuşturma sesleri geliyordu. Tanımadığım bir ses
"Neşter!." dedi. Ameliyatta mıydım? Kazada o kadar büyük hasar mı almıştım? Hastane yakınında olmamız bir avantajdı o halde. Ama buna rağmen arabanın ters taklalar attığını hatırlıyorum. Ben bu haldeysem İris ne haldeydi acaba?
"Allah'ım lütfen lütfen İris'e bir şey olmasın." diye içimden dua ettim. İris'e bir şey olursa ne yapardım ben. Yeni kazandığım tek kız kardeşim saydığım kişiyi kaybedemezdim. Ya Demir? İris ölürse Demir ne hale gelirdi kim bilir. Biran önce ayaklanıp Demir ve İris'in yanında olmalıyım diye düşündüm ama karanlıkta düşüncelerimi bölen karnımda hissettiğim yoğun acıydı. Çığlığım ameliyathaneyi doldurduğunda doktor anestezisyenleri çağırdı ve hemşirelerde ellerimi tutuyordu. Canım çok acıyordu. Karnımda her ne varsa canımı çok yakıyordu. Görebildiğim tek şey flu ve tepemde olan beyaz ışıktı. Burnumu dolduran kan kokusu.. Gözlerimden düşen yaşlarla kafamı yan çevirdim ve eldivenleri yeşil önlüğü kan olmuş doktoru gördüm. Bir şeyler diyordu ama algılayamıyordum. Ayaklarımla yattığım yerde tepiniyordum. Ağzıma kapatılan maske ile görüş alanım daha da bulanıklaştı ve gerisi karanlıktı. Sadece karanlık ve sessizlik. Düşünme yetimi kaybetmiş, zaman durmuş, herkes gitmiş gibiydi. Öldüm mü? Bu kadar mı her şey? Daha yaşayamadım ki hiçbir şey ben. Daha Mert'le konuşmadım. Annem ben olmadan ne yapardı? Sonrası kocaman bir karanlık..
Elimde bir sıcaklık hissettim. Biri elimi tutuyordu. Ama gözlerimi açamıyordum. Dediklerini tam algılayamıyordum. Sanki suyun içindeymişim de bir şeyler anlatmaya çalışıyorlarmış gibiydi. Elimde gezinen parmaklar tanıdıktı ama kim olduğunu çıkaramıyordum.
"Hadi Masal'ım uyan artık." dedi boğuk sesiyle.
"Masal ben sensiz yapamam." Elime bir öpücük..
"Masal ben sana seni sevdiğimi söyleyemedim daha." Bir öpücük daha.
"Gerekirse on yıl geçsin ama uyanmanı bekleyeceğim Masal." sıcak bir ıslaklık. Ağlıyor muydu?
"Masal seni de kaybedemem!"
"Masal bırakma beni uyan artık lütfen!"
İçimde fırtınalar kopuyordu. Mert'e sarılmak için. Her zaman yaptığım gibi boynuna kafamı koyup onu koklayarak uyumak için her şeyi yapardım. Buradayım demek için, ağlamaması için. Gözyaşları çok değerlidir benim Mert'imin..
~~~Geçmiş zaman~~~
"Hayır bir kere nargile sigaradan daha zararlı!" diye itiraz ettim Mert ve Vural'a. Yine tam takım birlikteydik. Vural, Mert, Burak,Ali,Furkan ve Hüseyin. Tek can eksikti. Oda okulu olduğu için İstanbul'a gitmişti.. Mert derin bir nefes çekip dumanını hepsini bana doğru üfledi. Kokusunu seviyordum yoksa şuan onu katletmiştim.
"Hayır güzelim öyle bir şey yok!" dedi bıkmış bir sesle. Sonra sipsiyi değiştirmeye gerek bile duymadan bana doğru uzattı borumsu şeyi.
"Dene, seversin." dedi
"Kötü arkadaş çevresi siz oluyorsunuz." dedim göz devirerek oda çarpık bir sırıtış gönderdi. Uzattığı nargileyi almadan içime çektim. Ama sigaradan dolayı alışık olduğum için büyük bir nefes çektim. Herkes bana bakıyordu. Tekrar karşımda nargileyi tutan Mert'e baktığımda oda ne düşündüğümü anlamaya çalışıyormuş gibi bakıyordu. Dumanı geri masaya doğru verdiğimde çok duman çıkmasından faydalanarak 'o'yapmaya çalıştım ve başardım da. Ali hayretle bana bakarken
"Oha kızım ben ne kadardır içiyorum da yapamıyorum onu sen nasıl yaptın lan?" dedi sitemkar bir sesle. Kalan tüm dumanı verdikten sonra.
"Yetenek meselesi." dedim kendimi bilmiş bir edayla ve göz kırpmaya çalıştım. Oda bozulmuş bir suratla göz devirdi. Başım dönmeye başlamıştı. Çok çektiğimden olduğunu düşündüm. Başımı her zamanki gibi Mert'in omzuna koydum. Oda yaslandığım kolunu koltuğun arkasına attı ve daha rahat yatabilmem için biraz aşağı kaydı.
"Eeee sevdin mi?" dedi diğerleri kendi halindeydi.
"Hayır hiçbir tadı yok ki.Sigara da tat alıyorsun en azından."dedim başımı kaldırmadan.
"Salak sipsinin ucuna dilini değdircen çekerken." dedi ve tekrar uzattı. Bende dediğini yaptım ve elma nane karışımı tadı aldım ama çok çekmedim. Başını yan döndürmüş beni izleyen Mert'e dumanı geri üfledim.
"Tamam be varmış tadı." dedim yenilmiş bir edayla oda zafer gülüşünü takındı. Bu çocuk hep gülmeli bence. Oda diğerlerinin muhabbetine katıldı. Ben de onları izledim. Mert bir yandan da kolunu attığı omzumdan yanağımla oynuyordu. Bu çocukları gerçekten seviyordum...
~~~~Günümüz~~~~
Tekrar duyduğum sesle düşüncelerimden çıktım ama gözlerimi gene açamıyordum.
"Masal kalk artık üç ay oldu..."
"Lanet olası üç ay! Sesini duyamadığım üç ay!" Bağırıyordu ama elimi acıtmaktan korktuğu için sıkmıyordu.
"Gülümsemeni göremediğim, gözlerindeki parıltıyı göremediğim lanet olası üç ay!" ses tonu giderek azalıyordu
"Cezalandırma beni Masal!"
"Cesaretim olmadığı için cezalandırma.."
"Gitme sakın." fısıldıyordu artık.
"İris gibi sen de gitme sakın.."
Nefes alamıyordum. Ciğerlerim yanıyordu. Ellerimin ve bacaklarımın karıncalandığını hissediyordum.Soğuk her şey soğuktu. Sonra odayı dolduran monitörün sesini duydum.
"Hastayı kaybediyoruz." diyen bi kadın sesi duydum..
"İris gibi sen de gitme sakın.." beynim bu cümleyle yankılanırken karanlık beni tekrar esir aldı. Ama bu sefer soğuktu.
Biliyorum kısa bir bölüm ön bölüm olarak görün siz bu bölümü çünkü ders çalışmam gerekiyor ama ilk fırsatta yb yazacağım canlarım. Sizi çok seviyorum. Düşüncelerinizi söyleyin. Çekinmeyin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEN
ChickLitBedenim benim değildi artık. Bu tanıyamadığım vücûd benim olamazdı. Peki sahibi kimdi? (+18) (19.01.2016 tarihinde yayımlanmaya başlamıştır. )