***
Soundtrack: Henry Jackman – Into The Fray
***
Ayliz birkaç saat önce biten matarasını bir su kaynağı gördüğü gibi doldurmak için elinde hazır bulunduruyordu. Magorna dağlıklarında bolca su bulunacağını düşünülürdü ama sanki dağlığın içlerinde ilerledikçe etraf daha da kuraklaşıyordu.
Saatlerdir mola vermemiş olmasına rağmen çok yorulmamıştı. Günlerdir yürüyordu. Aslında yıllardır yürüyordu hem de kaçarcasına. 22 yıldır hayatı buydu. Hayatına, hep bir yürüyüş hep bir kaçış hakimdi.
Kaçmasına neden olan olay şuan hala geçerliliğini sürdürüyordu ve Ayliz bu yüzden ne eve gidebilirdi ne de ailesini görebilirdi. Onların yaptıklarına, yapacaklarına ortak olamazdı. Olmak istemiyordu.
Ağzını açıp bir şeyleri dile getirmesinden korkan babası ise peşine adamlarını takmıştı ve Ayliz bu yüzden durmadan ilerliyordu. Geriye bakmıyordu. Bildiklerini dile getirmekten korkmuyordu ama yine de kalbinde ailesi ne kadar yanlışın peşinde olsa da onlara ihanet etmek istemiyordu.
Hiçbir zaman yakın olamadığı ablası 16 yaşlarındayken yanına gelerek babasının ona bir görev verdiğini söylemişti. Önemli bir görevdi ve mutlu olduğu için mutluluğunu Ayliz ile paylaşmak istemişti.
Ayliz görevin içeriğinin ne olduğunu sorduğunda ablasından cevap alamadı ama günler geçip bir akşam yemeğinin sonunda odasına çekilirken babasıyla ablasının konuşmasına şahit olduğunda hayatının kararını o an aldı.
Duydukları onun nezninde kabul edilemezdi. Yaşadıkları gri gökyüzünün altında, bulundukları bu soğuk gezegenin içinde ve yakın oldukları Beşen kıyısında bile kabul edebileceği, benimseyebileceği bir düşünce değildi.
Ve Ayliz hızlıca oradan kaçtı. Hatta çantasını toparlayıp bir daha dönmemek bu kötülükten uzakta olmak adına evden kaçtı. Bu şekilde entrikalı ve karanlıkla dolu bir yerde yaşamak ona göre değildi.
Onun evi terk etmesiyle galaksinin karışması aynı zamana denk gelmişti. Karışık zamanlarda saklanmış ve öyle böyle kendisine bir düzen kurmuştu. Ekox ekranlarında kayıp olduğu haberinin dolaşmasıyla Ekox'u terk etmek zorunda kalmıştı.
Ablası Zedalda'nın Veliaht Şehzadesi Lasenter ile evlendiğini 3 ay geç öğrenmişti ve bunu öğrenmesi bile eve dönmesine sebep olmamıştı. O sene içinde yeğeni Ralmasc doğduğunda ortaya çıkmaya karar vererek onu görmeye gitmişti.
Birkaç metre uzağında dikilen Veliaht Şehzadesine her şeyi anlatmasına engel olan tek şey kucağında tuttuğu Ralmasc olmuştu. Yolu ne zaman Siharc'a düşse Ralmasc'ı görmeye devam etmişti ve babası tarafından yakalanmadan oradan uzaklaşmıştı.
Zedalda onunla konuşmaya çalışmamıştı bile. Sadece Ralmasc'ı görmesine izin vermişti. Ayliz, her defasında Zedalda'nın babalarına haber salacağı korkusundan orada çok kalmadan geri dönmüştü.
Ayliz, kulağına çalınan su sesiyle rahatlayarak sesin geldiği yöne doğru adımlarını hızlandırdı. Yaklaşık 5 dakika kadar yürüdükten sonra varlığı ile yokluğu belli olmayan ama suyun akış sesindeki yoğunluktan kendini belli eden bir dere gördü.
Ayliz matarasına su doldurmaya başlarken düşlerinden hiç çıkmayan o sarışın adamla tanıştığı zamanı hatırladı. Yine bir su kaynağıydı ama bir dere değildi. Bu dereden kat be kat büyük bir nehirdi.
O zamanlar Surme Volkanı'nın yamacından yeni inmişti ve yeni bir rotası olmadığı için amaçsız yürüyordu. Bir amacı olmadığı için suyun kenarına oturup bilekranından açtığı haritayla yeni bir rota planlarken nehrin karşı tarafından sesler duymaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Galaxy of Torn: BETA
FantasyTorn Galaksisi'ne karanlık usul usul yayılmaya devam ediyorken dengeler değişmek üzereydi. ALFA'nın sonunda yeri bulunan Sultan Nersy yaşadıklarıyla kendisine bir yol çizecek ve bulunuşuyla önemli olaylara ön ayak olacaktı. Buz Yıldızı'nın araştırıl...