Yanağında hissettiği sıcacık ve şefkatli bir öpücükle Clara gözlerini araladığında yumuşacık örtüler içinde odasındaydı. Başını hafifçe arkasına çevirip kendisini öpen annesine baktığında "Günaydın," dedi Dara gülümseyerek. "Hadi kalk bakalım artık."
"Üşüyorum," dedi Clara örtülere daha çok sarınarak. "Hem uykum da var."
"Sen bir Sultansın kızım," dedi Dara. "Kalkmalı, hazırlanmalı, Şehzadeler ve Hükümdarla beraber kahvaltını yapmalısın. Güne böyle başlaman gerekiyor."
"Gerekiyor mu? İlk defa böyle bir şey duydum."
"Sabahları Şehzadeler ve Hükümdar koşa koşa Kriz Merkezi'ne geçtiği için bu gelenek uygulanmıyor ama bugün özel bir gün kalk bakalım."
Dara, Clara'nın üzerinden örtüleri çekerken "Neden özel bir gün?" diye sordu Clara ve esnemesini elinin tersiyle kapattı.
"Hükümdariçe Zedalda artık bir kaçak," dedi Dara. "Sultan Nersy ise Rageskum'da. Artık kadınlarda en yetkili Sultan sensin."
"Bunu neyi değiştirecek ki?"
"Kızım," dedi Dara yatağa oturarak. "Bir şeyi değiştirmeyecek ama Hanedan'ın bazı prosedürleri var. Şehzadeler ve Hükümdar bunun bilincinde. Bu yüzden senin yetkili Sultanlık sabahında beraber kahvaltı yapmak istiyorlar."
"Çok gerekliymiş gerçekten," dedi Clara ve gözlerini devirerek yataktan kalktı.
Annesinin yardımıyla üzerini değiştirdiğinde hala bir üşüme vardı üzerinde ve tüm vücudu ağrıyordu. Sanki o yumuşacık yatakta, yumuşacık örtüler arasında değil de taştan bir yatağın üzerinde uyumuş gibiydi.
Ardında annesiyle beraber kahvaltının yapıldığı salona geldiğinde ilk önce babasına ardındna Şehzadelere selam verdikten sonra kendisine ayrılmış olan yere geçti. Clara, Ralmasc'ın karşısındaki yerini aldığında Dara Lasenter'in karşısına masanın diğer başına otururken Clara yüzünde bir gülümsemeyle annesine baktı. Bu ondan beklemediği bir davranıştı.
Dara, Clara'ya göz kırparken masada iki kişilik boş yer daha vardı ve o sırada o iki kişi olan Aaron ile Miles içeri girip selamlarını vererek yerlerini aldığında Lasenter'in emriyle cariyeler tarafından kahvaltı servisi başladı.
Hızla ilerleyen anlarda cariyeler salondan çıktığında Clara'nın aklı bulanıyordu ama masadaki sıcak içecek o aklını bu masada tutmasını sağlıyordu. Sıcak bardağı avucunun içine alıp ellerini sıcak tutmaya çalışsa da pek başarılı olamadı. Bardağın sıcak olduğunu biliyordu ama o ısıyı hissedemiyordu.
Dumanı tüten bardaktan bir yudum alıp masaya bıraktığında o sıcaklığı dilinin üzerinde de hissetmedi. Ya bir şeyler oluyordu ya da sıcaklığı hissetmeyecek kadar üşümüş ve hasta olmak üzereydi.
Aaron ve Lasenter, günlük akışta neler olacağına dair konuşmalar yapıyorlarken Clara üzerinde hissettiği bakışlarla başını sağa doğru çevirdi. Gözleri Miles'ın gözleri ile buluştuğunda uyandığından beri hissettiği üşümenin o an azaldığını ve kalbinin bir tık daha hızlı atmaya başladığını hissetti. İye
"Tüm Torn'un dilinde tekrar edip durdukları iki şey var," dedi Aaron Lasenter. "Kobslıcudo ve Karanlık."
Bunu duyan Clara Miles ile göz temasını kesip Aaron'a bakarak "Zaten ikisi aynı şey değil mi?" diye sordu.
"Değil Sultanım," dedi Aaron sakin bir sesle. O sakin ses tonunda her zamanki gibi güven tınıları vardı ve o tınılar çok ama çok yoğundu.
Clara, o tınıların verdiği güvenle Karanlık ve Kobslıcudo'nun aynı olmadıklarına o an inanırken "Aralarındaki fark tam olarak ne?" diye sordu Dara merakla. Clara, bunu kendisi de merak ediyor ilgiyle Aaron'a döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Galaxy of Torn: BETA
FantasyTorn Galaksisi'ne karanlık usul usul yayılmaya devam ediyorken dengeler değişmek üzereydi. ALFA'nın sonunda yeri bulunan Sultan Nersy yaşadıklarıyla kendisine bir yol çizecek ve bulunuşuyla önemli olaylara ön ayak olacaktı. Buz Yıldızı'nın araştırıl...