Bölüm 29: Koparılamayan Bağlar

4.5K 447 117
                                    


Dukan Şehri'nin yanındaki ormanın kıyısında yolu biraz uzatarak ama tehlikeden uzak kalarak yürümeye devam eden 11 kişi için dinlenmek sadece uyku için geçerliydi. Yemeklerini bile yürümelerine devam ederek yiyorlardı.

Yürümeleri normal adımlarla değildi artık. Koşmaya en yakın şekilde ilerliyorlardı. Bir an önce buradan ayrılmak istiyorlardı. Hila'nın gözleri hep yıldızlara kayıyordu. Bazen anlamadan bir yıldızın parlaklığı kısılıyor diğerininki artıyordu. Gözünü bir kırpışıyla az önce gördüğü yıldızı diğer yıldızlar arasından seçemiyordu.

Bir Kahin gibi düşünmeye çalışıyordu. Yıldızların kendisine bu şekilde kaderini anlatmaya çalıştığını düşünüyordu ama yıldızlar ne kadar anlatmaya çalışırsa çalışsın Hila onları anlayamıyordu.

"Hila, önüne bak."

Hila, Alastor'un uyarısıyla bakışlarını hızla önüne indirdi. Kendisinden bir adım önde yürüyen Alastor "Burası engebeli arazi. Ayağın takılacak düşeceksin," dedi. "Birazcık önüne bak, rica ediyorum."

Hila gülümseyerek başını sallarken son bir kez daha az önce kendisine göz kırpan yıldıza bakmak için yukarı baktı ve anında kaşları çatıldı. Olduğu yerde durarak "Bu da nedir?" diye sordu hayretle.

Alastor durarak ona döndü ve "Ne nedir?" diye sorduğunda kendilerine yetişen diğerlerinin de duyması için "Sadece yukarı bakın Alastor," dedi. Herkesin bakışları yukarı kalkarken Alastor ve Hila hariç herkes gördükleri yeşil dalgalanmanın anlamını biliyordu.

"Aaron yaptı," diye mırıldandı Dara. "Bir şey olmuş olmalı."

"Ne biliyorsun Dara?" diye sordu Vara kaşlarını çatarak. "Bizimle de paylaş. Bu kehanetin bir alameti değil mi?"

Dara başını salladı ve "Saflığın çalınan rengi: yeşil, zaman ışıklarıyla gezegenlerin, yıldızların arasında ortaya çıkıp dalgalandığında duyulsun ki soluk aşamasına geldi bu çocuk," dedi herkesin duyabileceği şekilde.

Dara, o bilindik kehanetin alametini herkese hatırlattıktan sonra "Yıllar önce Torn'u terk ederken, kaçarken en azından bir alameti gizlemek istedim," dedi gözleri dolarak.

"Nasıl yaptın bunu?" diye sordu Zarung merakla.

"Mavi topraklarda yetişen Ranun Çiçeği," dedi Dara. "Onu kullanarak bir büyü yaptım. Bir ihtimal yanlış alarm olduğu düşünülsün istedim."

"Bir süre için öyleydi," dedi Mehicom araya girerek. "Ta ki Buz Yıldızı Torn'a girene kadar ama o zamanda Torn'da bir büyücü bebeği doğmadığı için yine yanlış alarm üzerinde duruldu."

Dara iç çekerken Vara "Bu şimdi nasıl oldu peki?" diye sordu. "General bunu nasıl yaptı?"

"Ranun Çiçeği'nden geri kalan külleri Aaron'a verdim," diyerek açıklamaya başladı Dara. "Küllere birazcık da büyü eklentisi yaptım. Kehanetin gerçekleştiği ortaya çıktığında külleri mavi topraklara saçmasını istedim."

Lasenter düşünceli görünüyordu. Onca yıl Aaron'ın kendisine bundan bahsetmemesi Dara'nın sözüne ne kadar sadık kaldığını gösteriyordu. Bakışlarını yeşil dalgalanmalardan indirip Dara'ya baktı ve "Sen öyle dediysen Aaron senin dediğini yapmıştır," dedi. "Bu da demek oluyor ki kehanetin gerçekleştiği herkes tarafından öğrenildi. Clara'nın varlığı açıklandı."

Lasenter ve Dara birkaç saniye göz göze kaldıktan sonra Lasenter "Yola devam etmeliyiz," dedi. "Clara'nın varlığı boş yere açıklanmış olamaz. Bir şeyler oluyor. Bir an önce Medu'ya varmalıyız."

Galaxy of Torn: BETAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin