Dara saniyeler önce Kaarawa'nın, Clara'nın cansız bedeniyle yok olduğu noktada yere kapaklandığında dudakları arasından acı bir feryat yükseldi. Öyle bir feryattı ki duyan herkesin yüreğine bir acı tohumu gibi ekilip, anında filizlendi.
Onun gerçek Clara olmadığını bilen herkes Dara'ya doğrusunu anlatmak için onu sakinleştirmeye çalışıyorlarken Dara onların farkında bile. Kulaklarında, gözlerinin içine bakarak kızının son kez "Anne," demesi yankılanıyordu. Kendi feryadını bile duymuyordu o yankıdan.
Tam yok oldukları noktada ağlayarak yere yumruklarını vurarak "Clara," bağırarak ağlıyorken Miles gördüklerinin şokuyla donup kalmıştı. Bir kabusun içinde hapsolmuş gibi hissediyordu kendisini. Ayakta zor duruyor, ağlama ihtiyacı ile yanan boğazı acıyordu. Ekran bankolarının birinden destek almasa tutmayan dizleri yüzünden yere düşebilirdi.
Ruhu öyle bir sıkışıklığın içindeydi ki aldığı derin nefesler anlamsızdı. Ciğerlerinde sönüyor, onu cansız bırakıyordu. Sanki fayda sağlayabilirmiş gibi göğsüne vurduğu yumruklarla bu yaşadığı kabustan, ruhuna çökmüş karabasandan kurtulmaya ve yeniden nefes almaya çalışıyordu.
Kabus gördüğünün farkındaydı. Bilinçli bir uykudaydı. Bir an önce uyanmalı ve saraya koşarak onu sağ salim görmeliydi. Kişiliğindeki son birkaç gündür olan değişikliği umursamadan ona yine kendi Clara'sı gibi davranmalıydı. Onu kaybedemezdi, kaybedemezdi.
Dara'nın feryatları kulağında bir çınlama gibi geri plandayken omzunda hissettiği dokunuşla başını o tarafa doğru çevirdi. Babasının gözlerinde gördüğü gerçeklikle bunun bir kabus olmadığı çöktü üzerine. Nefesi kesildi. Yaşlar gözlerine usulca hareket etmeye başladığında "Baba," dedi titrek bir sesle. "Baba."
"Sakin ol," dedi Aaron.
Onun rahat görünmesinden dolayı Miles hayrete düştü ve etrafına bakındı. Dara ve kendisi hariç herkes son derece rahat görünüyordu. Bu kadar mı benimsememişlerdi Clara'yı? Bu kadar mı kötü görüyorlardı onu? Öl... Düşünemedi bile o kelimeyi. Gidişine üzülmeyecek kadar diye devam etti düşüncesine.
Dudaklarını herkese bağırmak için araladığında Aaron onun omzunu sıkıp bir kez daha "Sakin ol," derken yanlarından Hükümdar Lasenter geçti. Onun gelişiyle Dara'yı sakinleştirmeye çalışan Tetna ve Vita geri çekilirken Lasenter'i fark etti Dara.
Lasenter'in yüzündeki sakinliği gördüğü an acısı kızgınlıkla harmanlandı ve ayağa kalkıp Lasenter'e bağırmaya başladı.
"Lasenter, kızımız öldü. Kızımız. Uğruna her şeyi göze aldığın kızın öldü. Bu nasıl bir rahatlık?"
Ağlamaktan, hıçkırmaktan, bağırmaktan çatlamıştı sesi. Neredeyse yok olmuş gibiydi ve titriyordu.
"Dara, sakin ol."
"Sakin mi olayım? Kızım ölmüş, gitmiş. Ben sakin mi olayım? Sen nasıl bir babasın? Tabi ama doğru sen de haklısın. Yıllar sonra gördüğün bir evlat o. Benimseyemedin. Benim kızımı sen benimseyemedin Lasenter. Şimdi senin burada her yeri birbirine katman, tüm Torn'u ayaklandırman gerekiyorken sen bana sakin ol diyorsun. Yazıklar olsun sana Lasenter."
Lasenter, tepkisiz kaldı ve göğsünü yumruklayarak acısını kendisinden çıkaran Dara'nın ellerini tutarak "O Clara değildi," diye bağırdı herkesin duyabileceği bir şekilde. "Devaruxaların aramıza soktuğu bir Klon. O bizim kızımız değildi."
Dara'nın Lasenter'in ellerinden kurtulmak için çırpınan elleri dururken gerideki Miles hızla babasına baktı. Aaron, başını sallayarak bunu onaylarken "Ne saçmalıyorsun sen?" diyerek Lasenter'den kendini geri çekti Dara.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Galaxy of Torn: BETA
FantasyTorn Galaksisi'ne karanlık usul usul yayılmaya devam ediyorken dengeler değişmek üzereydi. ALFA'nın sonunda yeri bulunan Sultan Nersy yaşadıklarıyla kendisine bir yol çizecek ve bulunuşuyla önemli olaylara ön ayak olacaktı. Buz Yıldızı'nın araştırıl...