Üzerindeki takım elbisesi ile dimdik duruyordu. Onların bu beklenmeyen manzara ile karşılaşması sonucunda Ares' e bakan gözlerinin şaşkın bir ifadenin ele almasına sebep oldu.
"Dinleniyorsun sanıyordum" dedi Egemen, gözleri onun yüzünü inceliyordu. "Bu geceki tahsilatı tek yapacağım" dediğinde mümkünmüş gibi daha büyük bir şaşkınlık ele aldı onları. Egemen'in odada yalnız bıraktığı Ares ile şuan karşısında olan adam farklı kişiydi sanki. Ancak kimsenin şikâyeti yoktu bundan, her biri onu böyle dik gördüğünden oldukça memnuniyet duyuyordu.
O insanların Azrail diye seslendiği kişiydi. O girdiği ortama ölümü de beraberinde getiren bir adamdı. Fısıltısı ancak bir insanın son duyduğu şeydi. Bu Azrail, güçsüz olamazdı. Onu yıkmaya gücü yeten dünya üzerinde hiçbir şey yoktu. Omuzları mecbur gibi dik durmalıydı. Ares bu ailenin gücüydü, eğer o güçsüzse diğerleri düşerdi.
"Eline bak-" diye söze başlayan Mert'i, sözleri ile böldü Ares. "Bu gece gidip, güzel bir uyku çekin" dediğinde adımları da kapıya ulaşmıştı. Onların buna ihtiyacı olduğunu bildiğinden, onların istediği şeyi veriyordu sadece. Evin dışına ulaştığında adımları hız kesmeden arabasını buldu.
Beren yatağına uzanmış, bu akşam ki yemeği düşünüyordu. Beklediğinden daha iyi geçmiş olmasından son derece memnundu. Hatta onları sıcakkanlı ve son derece güler yüzlü olduğu kanısına varmıştı. Aynı masayı paylaştığı kişilerin, arkadaşı Derya'nın anlattığı kişiler olduğunu dahi aklı tamamen unutmuştu. İçlerinden yalnızca tek bir kişi onun gerilmesine sebep olmuştu.
Gece boyunca yemeği ile ilgilenip, tek kelime etmeden, karşısında oturan beden, onu fazlası ile geriyordu. Onun etrafa yaydığı enerjinin dahi tehlike atletiğini hissediyordu. İnsana bakışları fazla derindi, sanki karşısındakinin içini görüyor gibiydi.
Derin bakan gözlerinin sanki ucu bucağı yok gibiydi. Sonu olan bir okyanus gibi değil, gökyüzü gibi uçsuzdu.
Bir karadelik gibi insanı içine çeken türdeydi. Bir insanın tüm bunlar ile birlikte normal olamayacağını düşünüyordu Beren. Yarın ki iş günü için artık uyuması gerektiğinden, uykuya teslim olmuştu.
Elbette ki Ares, herkes gibi bir insandı. O sadece Azrail olmaya yemin etmiş; sıradan bir adamdı. Beren, belki de o korktuğu adamın arabasının şuan kapısının önünde olduğunu bilse, tüm gece uyanık kalabilirdi. Ares, Can' ın ona göndermiş olduğu, garsonun adresini kontrol etmek istemişti. Kısa bir süre orada kalıp, gözleri, ona söylenildiği gibi ikinci katın penceresinin üzerindeydi. Ardından ise ayırılıp, deponun yolunu tuttu.
Ares nihayet malikâneye ulaştığında, saat çoktan gece yarısını geçmişti. Sessiz adımlarla ulaştı odasına. İçeride alışkın olduğu bir manzara ile karşılaştığında, bunu yadırgamadı. Kanlı çarşaf değişmiş ve komodinin üzerine, ona her kriz sonrası sunulan, içecek bırakılmıştı. Tabii bir de yanında pansuman malzemeleri de gözünden kaçmadı. Her kriz sonrası çok fazla kan kaybettiği için Selin, onun için özel bir karışım hazırlıyordu.
Onların pansuman yapmalarını kabul etmeyen Ares, bunu kendi yapıyordu. Onların yardımını sadece bu şekilde kabul eden Ares, bunun aksini hiçbir zaman gerçekleştirmemişti. Onların kendinden güç aldığını bilen Ares, onlara engin yanını göstermekten her daim kaçınmıştı. Komodinin üzerinde olan dolu bardağa uzanıp tek seferde bitirdi. Ardından ise eline sardığı, artık hayır kalmayan havluyu açıp, ayaklarının yanına bıraktı.
Sol eline pansumana başladığında, karşılaştığı yaraya boş gözler ile bakıyordu. Acıyor ve onu hayli rahatsız ediyordu ancak bu yara onun sığındığı tek şeydi. Normal bir insan bunun acısına dayanması güç olsa da Ares, neredeyse hissetmiyor gibiydi. Zira bedeni birçok yaraya ev sahipliği yaptığından, bu onun için ufak bir çizik sayılırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Efendisi
Teen Fiction"Kaç benden, uzak dur. Ben katilim, Azrail'im. Azrail'in bir insana sunabileceği tek şey ölümdür. Bu yüzden git Beren" "Ben elindeki kandamlaları ile sevdim seni. Gözlerin kararıp, Azrail'e büründüğünde bile sevmeye devam ettim. Atmayı unutan kalbin...