43. bölüm

102K 4.7K 540
                                    

 "Siz Ares' i arabaya taşıyın. Biz de diğerlerine durumu açıklayalım" Mehmet Bey'in sözlerinin ardından Ares' in odasına ilerdi, diğerleri. Mehmet Bey ise kadim dostu Ahmet Bey ile salonun kapının önüne vardıklarında, öylece durup, arkadaşınında, durdurmuştu. Tereddüt eden gözleri ile arkadaşının yüzüne baktı Mehmet Bey.

"Ben olanları Meliha' nın gözlerine bakarak söyleyemem" "Merak etme. Ben ona uygun bile dil ile açıklamaya çalışacağım" Birlikte salona girdiklerinde, olanlardan habersiz olan Hanımlar koyu bir sohbet ile iyi vakit geçiriyorlardı. Ahmet Bey, onların dikkatini çekmek için boğazını temizlemişti.

"Sizi bu saatte rahatsız ettiğim için üzgünüm, Hanımlar. Ama bilmeniz gereken önemli bir konu var" Meliha hanım karşısında gördüğü bu adamı, o an tanımıştı. Rüya esnasında, bir an da sanki yüksek bir yerden düşer gibi sarsıldı bedeni. Onunla birlikte diğer kızlarda ayaklanırken, olanları anlamadan koltukta oturan bir tek Beren' di. "Neler oluyor Mehmet?" midesi bulanmaya başladığında, kelimeler ağzından tiksinir gibi çıkıyordu. Gözleri dolmaya yer mi arıyordu ki? "Sakin olun, korkulacak bir şey yok. Sade-"

"Oğullarım nerede Mehmet?" Başı yere eğik, gözlerine bile bakamayan eşinin halini kendi ağzından duymak istiyordu. Karşısındaki bu adamın on yıl önce bir daha görmemek üzere yemin etmiş olan bu kadın, şimdi birden bire gördüğünde; sebebinden korkuyordu.

"Bakın, söyleyeceğim şeyler pekte iyi şeyler olmayacak. Bu yüzden lütfen oturup, biraz rahatlayın" Ares' in durumunu söyleycekti ama karşısındaki bu kadını, Ares' i öz evladı gibi seven ve on yıl öncesini yaşamış olan bu kadını birkaç cümle ile yerle bir edecekti. "Ares elindeki yaradan dolayı fazla kan kaybettiği için bir baygınlık geçirmiş. Henüz ayılabilmiş değil. Bu süre zarfında benim Ares' i gözlem altında tutubilmem için eski eve götürmem gerek. Orada daha detaylı ilgilenebilirim" konuşurken her biri ile göz göze geldi. "Eğer sen buradaysan ve açıklayı Mehmet yerine sen yapıyorsan; durum anlattığı kadar basit değil, öyle değil mi?"

"Tam olarak bir şey söylemek için yarın, ya da diğer günü beklemeliyiz" Tüm bunların yanında Beren, o an salonda sessiz bir izleyici gibiydi. Adamın ağzından Ares ile ilgili şeyler döküldüğünde, Beren adamı nefes almadan dinledi. Ares kan kaybettiği için baygınlık geçirmişti. Doktorun gözetimi altından kalması gerek. Bir de eski eve götürülüyordu... Ares neler yaşamıştı bugün, onu bu kadar yıpratan ne olmuştu? "Ares nerede?" ayağa kaltığında, sert bi ifade ile sormuştu.

"Diğerleri onu, arabaya götürüyorlar" duyduğu sözlerin ardından ne bileğini, ne de diğerlerini umursamadan koşar adım çıktı salondan. Onu götürmek için gelen bu yabancıdan nefret ederek koştu Beren. "Onu ilk defa görüyorum Mehmet, o hanım kız kimdi?" "O kız, Ares' in dünya üzerinde cenneti..."

Beren malikâne kapısından çıktığında, Ares' in bedenini arabaya bindiren erkekleri görmüştü. Bileği zorluk çıkarsa da, elinden geldiğince hızlı adımlarla ilerledi. Yanlarına ulaştığında, sevgilisini arabasının arka koltuğunda baygın halde buldu. "Neden Ares' i götürüyor bu adam? Nasıl öylece onun sözüne güveniyorsunuz? İzin vermeyin, lütfen götürmesin onu" gözyaşları yanaklarını çoktan kirletmeye başladığında, beyaz buharlarda, yalvarışlarına karışmıştı.

"Beren, o adam; Ares' in on yıl önceki doktoru. Biz o ne söylerse söylesin, yapmak zorundayız" ona bir açıklama borçlu olduklarının hepsi farkındaydı ancak kim yapabilecek kadar iyi durumdaydı ki? Neyse ki, Can birkaç kelime ile bunun halletmeyi umuyordu.

O iyiydi, neden ona hasta muameleri yapıldığını anlamayadığı için ağlıyordu Beren. Gözleri kapalı, öylece arabanın arka koltuğunda yatan bedene baktı. Gözlerinden uzak, ellerinden uzak, sesinden uzak olmak istemiyordu.

Karanlığın EfendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin