56. Bölüm

80K 3.8K 273
                                    

Güneş gökyüzünden kaybolmaya yüz tutmuş ve akşam saatleri şehre hâkim olmuştu. Beren odasından çıkamamış, sevgilisine karşı yaptığı haksızlıkla yüzleşiyordu. Söyleyen dilinden, bunu düşünen aklına lanet ederken, bunun nasıl sonuçlanacağından kaygı duyuyordu. Bundan sonra onunla nasıl öylece göz göze gelebilirdi? Ares onu eskisi gibi nasıl sevebilir, ondan utanç duyan sevgiliyi, kim hayatında tutmak ister? O, Ares Karal' dı, böyle bir şeyi kaldırabilirdi?

Şirketten gelenleri karşılanmış ve içeri buyur edildikten sonra bireyler akşam yemeği için masanın etrafında toplanmıştı. Eksik olan yanızca Beren' di, o an. O sıra masada yerini alan her bireyin ardından Ares' in sesi duyuldu.

"Çağla, Beren' i masaya çağırır mısın?" sandalyesini geriye çekip, oturmak hareketlendiği sıra söyledi Ares. Beren' in odada olduğunu bildiğinden, onunla karşılaşmamak için odaya çıkıp, üzerini bile değişmemişti. Onunla göz göze gelmeye, onunla konuşmaya henüz kendini hazır hissetmiyordu. Onun düşücesine hak veriyor olsa da, o bir insandı. Kendini böyle küçük düşüren birinin gözleri öylece bakıp, olayın üzerini nasıl kapatabilirdi?

"Eğer istersen bir şeyler hazırlayıp, onun odasına çıkaralım" olan şeyi kızlarda kabullenemiyor ve onun masada oturmasının nasıl bir gerilim yaydığını tahmin ettiklerinden Ares' e farklı bir seçenek sunmak istedi Çağla. Ancak Ares' in gözlerindeki ifade ile anında sözlerinden pişman olmuştu. Evin içine sinen ve asla kendini gizleme gereksinimi hissetmeyen, ortama hâkim olan gergin havanın herkes farkındaydı. Merdivenleri teker teker aşan Çağla, önceki kadar bir öfke duymuyordu artık Beren' e karşı. Odanın kapısını aralamış ve sessiz adımlarla, yatağın yanında yerde oturan bedenin yanına ilerledi. Yüzünde beliren buruk bir ifadenin ardından başını dizlerine gömüp, ağlamaya devam ettiği, sarsılan bedeninden anlaşılan Beren' in sırtına elini dayadı.

"Ağlama artık Beren" hareket eden eli onun biraz olsun rahatlatmak ister gibiydi. "Hadi, biraz toparlan" kollarını çözmek, henüz yüzünü görememişken, yüzüne bakmak isteyen Çağla' ya müsaade etti. Başını kaldırdı ve bacaklarına sardığı kollarını çözdü. Yüzünden bile onun ne kadar pişman olduğunu okumak kolaydı. Onun böyle bir halde olmasından dolayı büyük bir üzüntü hisseti o an Çağla. Kollarını iki yana açıp, ona sarılmak istediğinde, bunu fark eden Beren, bunu hızlı bir hareketle kabul edip, kollarını onun bedenine sarmıştı. "Geçecek Beren, tamam mı? Bunu atlatacağız, endişe etme" sıkı sıkıya sarılıyor ve ihtiyacı olan şeyi bu bedene, yalnız olmadığını hissettiriyordu. "Hadi, akşam yemeği için aşağıya inelim" Çağla' nın sözlerinin ardından Beren' in kolları yavaşça ondan ayrılmıştı. "Ben gelmek istemiyorum Çağla. Olanlardan sonra gelmem doğru olmaz" elleri yanaklarını ıslatmış olan yaşları kuruluyordu. Aşağı inip, Ares ve onun ailesi ile göz göze gelmek şuan bir işkenceden farksızdı onun gözünde.

"Senin gelmeni isteyen Ares' di Beren. Eğer şimdi gelmezsen, aşağıya inmen için o gelecektir ve bu pekte iyi olmaz" elini onun omzuna koyduğunda, öylece onu izliyordu Çağla. "Hadi, gel" ayaklanıp, elini ona uzattığında, onun bunu hala yapmak istemediğini görüyordu. Ancak kabul etmekten de, daha iyi bir sanşı yoktu Beren' in, bunun da farkındaydı. Salona ulaştıklarında, Beren' in adımları daha fazlasına ilerleyemeden öylece kapının önünde durmuştu. Utanıyor ve olanlardan sonra diğerlerinin yüzüne bakamayacak olmanın üzüntüsünü yaşıyordu. Çağla' nın elini yeniden sırtında hissettiğinde, hüzün dolu gözleri ona dönmüştü. Ufak bir tebessüm gördü Beren onun yüzünde. Bu ona iyi gelir mi, olanları atlatmasına yardımcı olur muydu? Kesinlikle hayır, ancak Çağla yinede ufakta olsa içeriye girmesi için cesaret vermeye çalışıyordu.

"Hadi" onun bu sözlerinin ardından yeniden içeri doğru hareket etmeye başladı iki genç kız. Masada olup, akşam yemeği için bekleyen aile bireylerinin gözleri onlara dönmüştü. Ares ise onları fark etmiş olsa da, gözleri masa üzerinde, kendine bir odak seçmişken, gözleri oradan ayrılmamıştı. Beren'in yüzüne bakan herkes yaşanan olayın ne kadar büyük ve şiddetli olduğunu anlayabilirdi aslında. Zira gözlerinin beyazı kırmızı rengin esiri olurken, tüm gün ağlamış olması ile birlikte göz çevresi şişmiş ve burnu devamlı peteçe ile silindiğinden tahriş olmuştu. Bunu görenlerin endişini artırıyor ve olayları yarı yarıya bilen erkekleri ise ne kadar büyük bir sorunun var olduğunu anlamalarını kolaylaştırıyordu. Meliha Hanımın gözleri Beren' in yüzüne döndüğünde, anında irice açılmıştı gözleri.

Karanlığın EfendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin