Mevsimlerden sonbahardı ve saat çoktan gece yarısını bulmuştu. Issız bir noktada çığlık atıp yardım bekleyen bir adam vardı. Bu adam şanssızdı. Bu adam öyle bir yerdeydi ki; duvarlarını saran kan lekeleri ve girenin sağ çıkamadığı bir yerdi burası. Terk edilmiş ve yıkılmaya bir adım kalan görüntüsü ile etrafı ağaçlarla çevrili, ormanlık alanda bir depoya getirilmişti bu adam. Bu depoya ulaşmak için yalnızca eski bir yol vardı ve yolun bozukluğundan ve fazla karanlık bir yol olduğundan kimse tarafından tercih edilmiyordu.
Bu ıssız ve kimsenin kullanmadığı bu alan özellikle seçilmiş ve bu gece özellikle seçilme nedenlerinden birini gerçekleştirmek için depoda mesai başlamıştı. Adam olanların farkındaydı ve buradan bir kurtuluşu olmayacağını artık kabulleniyordu. Sandalyede oturmuş, elleri ve ayakları bağlıyken zaten başka türlü düşünmesi de pek mümkün sayılmazdı. Gözlerini açmasını izin vermeyen yumruklar sayesinde, yüzünün her deliğinden sıcakkan damlaları süzülüyordu. Beyaz pahalı gömleği artık kırmızı renge boyanmıştı. Atılan yumruğun acısı hafiflemek şöyle dursun nefesini dahi toplayamadan yeni bir yumruk ile karşılaşıyordu.
Araba sesi ulaştı o sıra kulaklarına ve eş zamanlı olarak da atılan yumruklarda durmuş oldu. Karşısındaki parmaklarını saran muştayı çıkarırken, kendi dahi nefes nefeseydi. Gülümseyerek baktı yarattığı şaheserine. Biraz sonra tok adım sesleri ile doldu, o iğrenç kokunun hâkim olduğu depo. Adama bunların bir Azrail' e ait olduğunu ve kapı açıldığında kiminle karşılaşacağını biliyordu. Göz kapakları zorlansa da karşısına çevirdiği gözleri sayesinde ona tiksinti dolu bakışlar atan beş adam ile karşılaştı. Beşi de öylece durmuş birazdan bu adamın başına gelecek olanı bekliyor ve bunun için sabırsızlanıyordu. Adım sesleri yaklaşırken, kapından girecek olan beden onu, yumruklardan dolayı harabeye dönen yüzünü umursamamaya itiyordu. Kapı yavaşça aralanırken, yediği yumruklar sayesinde gözlerinin beyazı kırmızı renge dönmüş olan adam; korku dolu bakışlar atıyordu kapıya. Titremeye başladı tüm bedeni, zira ölüm artık nefesi kadar yakındı ona. Zar zor alabildiği nefesler dahi artık onu terk etmiş gibiydi. Ona ölüm bahşedecek olan Azrail, adım adım yaklaştı ona ve tam karşısında durdu.
"Soyun" dedi Azrail, gözleri iğrenç kokusu ile nefes kesen bir çöp yığınına bakan bir ifadeye sahipti. Duyduğu sözler ile kalbinin yükselen ritim seslerini artık duyabiliyordu. Verilen emir ile şaşkınlıktan dona kalmış, başına gelebilecekleri hesaplamaya çalışan adama yaklaştı iki kişi. Biri ellerini, diğeri ayaklarını çözüp önce gömleğini sonra sırasıyla pantolonu; ayakkabılarını ve çoraplarını çıkarttılar. Adam iç çamaşırı ile kalmıştı karşılarında. Ayağa kaldırıp düşmemesi için iki kolundan tuttular. "Hepsini" diye emretti Azrail. Odadaki herkes şaşırtmıştı bu emire ama sorgulamadan yerine getirdiler. Adamın bedeninden tüm parçaları çıkartmalarıyla, adam tamamen çıplak kalmıştı.
"Bağlayın" dedi bu sefer, odanın biraz köşesinde kalan direği başı ile işaret ederek. Adamı oraya sürükledi iki kişi. Sırtı direğe gelecek şekilde ellerini arkadan bağlamaya başladılar ki: "Daha aşağıdan" diye emretti Azrail bu defa. Adamı yere oturtup ellerini arkadan bağladılar. Adımlarını odadaki dolaba yönlendirdi Azrail ve içinden iki kutu çıkardı. Adama yaklaşıp ayağı ile adamın bacaklarını iki yana açtı. Kutuları açıp, içindekileri adamın vücuduna; özellikle malum bölgesine, tamamen boşalttı. Adam üstüne dökülenlerin ne olduğunu çözemedi. Zorla kutunun üzerinde yazanı okuyabildiğini gözleri tamamen açıldı. Fare yemi. Nasıl bir cezaydı bu? "Hayvanları getir " diye emretti Azrail, adamdan gözlerini ayırmadan. Emri alan hızla çıktı odadan. Bir kaç dakika sonra elinde üç sepet ile geri döndü. Azrail başı ile işaret verdi gelene. Sepeti tutan kişi adama yaklaştı ve adamın üzerine fareleri bıraktı. "Ben Ares Karal, senin Azrail'inim. On beş kıza tecavüz etmenin cezasını o çok sevdiğin organını ve canını bu şekilde alarak veriyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Efendisi
Teen Fiction"Kaç benden, uzak dur. Ben katilim, Azrail'im. Azrail'in bir insana sunabileceği tek şey ölümdür. Bu yüzden git Beren" "Ben elindeki kandamlaları ile sevdim seni. Gözlerin kararıp, Azrail'e büründüğünde bile sevmeye devam ettim. Atmayı unutan kalbin...