Diğerler aile bireyleri kahvaltı için çoktan mutfakta toplanmış ve masanın hazırlığına başlamışlardı. "Size söylemem gereken bir şey var" kahvaltı hazırlığı ile uğraştıkları bir vakit, mutfakta olan tüm bireylerin duyacağı bir ses tonu ile her birinin dikkatini çekmişti. "Ares, dün gece eve Beren ile birlikte geldi" kış ayının ortasında, malikânede bahar rüzgârı esti sanki. Egemen, geniş gülümsemesi ile Mert ile göz göze geldiğinde, onun yüzünde gördüğü ifadeden sonra onun aklından geçen şeyleri az çok tahmin edebilmiş ve bu konudan dolayı hayli kaygılanmıştı. Diğerleri bu haber üzerine keyifle sohbet ederken, Egemen, Mert' e bir baş işareti verip onunla gelmesini istemişti. Arka arkaya mutfaktan çıktıkları bir vakit ise Egemen' in gözleri anında kardeşinin yüzüne döndü.
"Neler düşündüğünü biliyorum Mert ama sakın bunu yapmaya kalkma" sert bir tavırla söylerken, kardeşini bu konudan sakınması gerektiğini ona gösteriyordu. "Dün nelere şahit olduğumuzu unutmuş olamazsın Egemen" aynı sert tavrı Mert' de, Egemen' e gösteriyordu. Ares' in dünkü hali hala gözlerinin önündeyken, Beren' in elbette bir hesap vermesi gerektiğini düşünüyordu. "Mert, Ares onu eve getirmişse, konu kapanmıştır. Sende daha fazla bu konuyu irdeleme" ona bir adım daha yaklaşan Egemen, kızgın bir ses tonuna bürünmüş olan sesini, yalnızca Mert' in duymasını sağlıyordu. "Yaptığı çok sıradan bir şey mi sence? Ares dün neler yaşadı bir hatırlasana, benim gözlerimin önünden gitmiyor çünkü" o sıra onlardaki garipliği fark eden Anıl, iki kardeşin yanına ulaşmıştı.
"Hey, koca adamlar sabahın köründe neyi paylaşamıyorsunuz?" elbette konuyu tahmin ediyor ama muzip tarafı ile konuyu dağıtmayı hedefliyordu Anıl. Ancak Egemen ve Mert onun geldiğini bile fark etmemiş gib kızgın gözlerle birbirlerine bakıyorlardı.
"Ona hesap sorman neyi değiştirecek Mert, dün yaşadığın tüm o şeyler düzelecek mi? Bak her şey normale dönmeye başlamışken, bırakalım da öyle kalsın. Söz veriyorum eğer Beren bir daha hata yaparsa, onun karşısına ben dikileceğim" sözlerine destek verir gibi kardeşinin omzuna elini daydı Egemen ve öylece yüzüne baktı. "Dediğin gibi olsun kardeşim" Mert' in bu sözlerinin ardından Egemen' in koluna birkaç kez hafif hafif vurmuş ve dediğini onayladığı belli etti. O sıra kulaklarına dolan adım sesleri ile Anıl, onları uyarmıştı.
"Geliyorlar" Adım sesleri git gide yaklaşıyordu. "Mutafağa geçelim" onlardan birkaç dakika sonra ise kapıda el ele görünmüştü çift. Aile bireyleri karşılarında gördükleri bu çiftin ardından yüzlerine bakmıştı. İkisinin böylesine gülümseyen yüzlerinden başka daha ne isteyebilirlerdi ki? Sanki tüm dertleri de, sıkıntıları da, birer birer kaybolmaya yüz tutmuştu. Mert dahi Egemen' i dinleyip, sessiz kaldığı için memnun olmuştu. Zira Ares şuan böyle gülümsüyorken, olanları hatırlatıp, yeniden huzursuzluk yaratmak ona haksızlık olur diye düşünüyordu. "Günaydın" ses tonun bile Ares' in şuan ne kadar keyifli olduğuna ışık tutuyordu. Onun keyfi ile daha da keyifleniyordu kardeşler. İlkbaharın gelişi ile renklenen bahçelerden çiçek kokuları yükseliyor ve bununla kuşanıyordu sanki malikâne.
"Günaydın kardeşim, günaydın Beren" Can' ın neşeli sesi onları karşıladığında, diğerleri ona uyup, çifti karşılamıştı. Aile bireyleri masada yerlerini alırken, Ares oturmadan önce kahvaltı masasına ufak bir bakış atmıştı. Daha sonra masanın üzerinde gördüğü çilek reçelinin ardından masaya yaklaşmış ve reçel tabağını sevgilisinin önüne bırakmıştı. Daha sonra ekmek sepetinden altığı birkaç dilimi de, reçel tabağının yanında bıraktı. Tüm bunlara şahit olan aile bireyeri, bu eşsiz manzaranın tadını çıkarmıştı. Beren ise onu bu kadar ince detaylara kadar seven bu adam karşısında, gülümserken bile gözleri doluyordu.
Öyle davranıyorduki Ares, Beren dünyanın en özel insanı gibi hissediyordu. Sevgilisinin daha önce hiçbir sözü laf olsun diye söylediğine şahit olmamışken, severken bile ne kadar gerçekçi ve hissettirek sevdiği iliklerine kadar can veriyordu. Ares kendi yerine yerleştiği sıra sevgilisinin yüzüne bakmış ve yüzündeki gülümsemenin ışığı ile aydınlanmıştı. O an aklından; güneşin bile aydınlamak için bu kadar kudreti yok diye geçti. Ares' e özel olan bu ışıklar yalnızca onu aydınlatıyor ve yalnızca onu ısıtıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Efendisi
Teen Fiction"Kaç benden, uzak dur. Ben katilim, Azrail'im. Azrail'in bir insana sunabileceği tek şey ölümdür. Bu yüzden git Beren" "Ben elindeki kandamlaları ile sevdim seni. Gözlerin kararıp, Azrail'e büründüğünde bile sevmeye devam ettim. Atmayı unutan kalbin...