14. Bölüm

130K 6.7K 520
                                    

 Dünya herkes için zor bir yerdi, Beren tek başına olmak istemiyordu. Ona yardım eli uzatan bu ailenin gözlerinde öyle bir ışık vardı ki; huzur bahşediyordu sanki. Beren o eli tuttuğu zaman tüm sıkıntılarda yok olup, uçacaktı sanki. Aradan geçen yarım saattin ardından, sessizlik içinde yüzüyordu, salon.

"Aşkam yemeğinde bize eşlik etmek ister misin?" hevesle bekledi Beril, onun yanıtını. Ufak bir gülümseme ile karşılayan Beren, ardından başı ile onayladı onu. Kızlar, evden ayrılıp, birlikte malikaneye doğru ilerlemeye başlamışlardı. Doğru bir karar verdiğini hissediyordu. Onları karşılayan Nilay oldu. Beren' in de kızlarla geldiğini gördüğünde, ufak bir şaşkınlık dalgası geçti yüzünden ancak belli etmemeye özen göstererek, onları güler yüzle karşıladı.

"Hoş geldiniz" iyi bir karşılama sunarak, gelenleri içeri buyur etti. "Hoş bulduk" Salona ulaşan kızları, diğerleri de karşıladığında, koltuklara yerleşmişlerdi. Kızlar arasında belirgin bir gerginlik vardı. Zira akşam yemeğine Beren' in de katılacağını Ares' e haber vermemiş ve ondan onay almamışlardı.

Ancak şuan bu özel bir durumdu, Ares' in buna anlayış göstermesini umut ettiler. Zaman ilerlemiş ve erkeklerinden eve gelmesine az bir zaman kalmıştı. Karanlık gecede gökyüzünün incisi olan ay, yerine almış ve insanoğlunu büyülemekten geri durmuyordu. Şirketten ayrılan erkekler, arabaları ile ilerlediler evlerine doğru. Malikanenin bahçesine park ettikleri arabalarından inip, Cenk' in uzandığı zilin ardından, kapının açılmasını beklediler. Çağla onlara kapıyı açtığında, gergin halini gizli tutmaya çalışıp, hoş bir karşılama sundu onlara. Egemen, sevgilisinin bedenine kollarını doladığı sıra, diğerleri onları orada yalnız bırakıp, salona ilerlemişti. Beren' in de burada olduğunu gören erkekler, şaşkınlıklarını gizlemeden baktılar onun yüzüne. Ancak Ares karşısında gördüğü kişinin ardından, sebebi olarak düşündüğü kızlara sert bir bakış atmıştı. Olayı ilk atlatan Can olmuştu. Yüzünde kocaman bir gülümseme yayıp, onun gözlerine bakarak, dikkatini çekmişti.

"Merhaba, Beren" sevgilisi Beril, ona doğru birkaç adım atarken, elini hafifçe kaldırıp Beren' i selamlamıştı. "Merhaba" diyerek ona aynı karşılığı verdi Beren. "Seni burada gördüğüme sevindim" kollarını sevgilisine dolayan Can, ona sıkı bir kucaklama vermişti. Sıcak bir gülümseme ile karşılık verdi Beren, ona. Daha sonra ise diğer aile bireyleri de onu selamlamıştı. "Yemeğe geçelim" diyen Ares' in ağzından ortam bir anda katı bir hal almıştı sanki. Beren' in gözleri, buz gibi sesi ile ortamı gergin hale sokan bedeni bulduğunda saniye süren bir bakışma gerçekleşti aralarında.

Ares umursamazca gözlerinin yönünü değiştirirken, Beren utançla kaçırmıştı bakışlarını. Dün gece ona yardım eden beden ile bu beden arasında birçok fark bulabilirdi o an. Yemek masasına yerleşen aile bireyleri, yemeğe başlamıştı. Etrafda kol gezen bir gerginlik vardı. Öyle ki; Can bile bu gergin ortamı yumaşatacak kelimeler bulamıyordu. Yemeğin başında beri aklını kemiren sözleri nihayet dışarı vurmaya karar veren Beren, boğazını temizleyerek sözlerine başladı.

"Şey, ben dün gece yardım ettiğin için teşekkür ederim" sözler kerpetenle çekiliyor gibiydi. Gözlerini karşısında yine yemeği ile ilgilenen bedene çevirdi. Daha sonra Ares' de başını kaldırdığında göz göze geldi ikisi. Edilen bu teşekkür onu kesinlikle rahatsız etmişti. Bu kız onlar yüzünden yaralanabilirken, o yardım ettiği teşekkür ediyordu. Gözlerine baktığı bedenin minnet dolu ifadesini sevmedi Ares. "Ne işin vardı orada?" sözleri sert ve hesap sorar gibi bir havada olsa da, sesi düz bir tonda çıkıyordu. Gelen bu beklemediği sorunun ardından birkaç saniye Ares' in yüzüne baktı.

"Telefonumu unutmuştum, onu almak için gittim" yanıtı verirken, gözleri yemek masasının üzerine kaydı Beren' in. "Dün gece bizim yüzümüzden başına çok daha büyük bir bela gelebilirdi. Bunun için mi teşekkür ediyorsun?" kızgın sesi kulaklarına ulaştığında bunun nedenini sorguladı Beren. Ufak bir teşekkürü neden bu kadar büyüttüğü anlamadı.

Yemeğin devamında herkes sessizliğe teslim olmuştu yeniden. Yemeğinin bitiminin ardından Can ve Beril çiftinin istediği üzerine birlikte sinema salonuna gidip, film izlemeye başladılar. Buna dahil olmayan tek kişi olan Ares, toplantı odasında yine dosyalar içine gömmüştü kendini. Şuan kardeşleri ile keyifle film izleyen bu genç kızın varlığı onu rahatsız ediyordu.

Burada olmasını ve bunu kendi isteği ile yapıyor oluşuna öfkeleniyordu. Beren ise şuan salonda olmayan bedenin ondan rahatsız olduğunu hissedebiliyordu. Bu yüzden buradan ayrılıp, eve gitmek istese de, diğerlerine ayıp etmek istemiyordu. Aslında tuhaf bir durum vardı şuan ortada. Zira şuan arkalarına yaslanıp, keyifle film izleyen bu ailenin restoranlarına eli silahlı bir adam girmiş ve yanlarında çalışan garsonu rehin almıştı.

Ancak daha tuhaf olan şey ise; o garsonda onların keyfine ortak olup, onlarla birlikte keyifle film izliyordu. O an kimsenin bunu umursar gibi bir hali yoktu. Belki bu konu hakkında rahatsızlık duyan tek kişi Ares' di. Yaşanmış olan bu olayı diğerlerinin nasıl böylece sindirebildiğine şaşıyordu. Dün gece olan şeyler nasıl bu garsonu korkutmazdı. Tüm o şeylerin bu aile yüzünden başına geldiğinin farkında değil miydi? Öfke içinde yüzüyordu bedeni. Aklını işlerine verip, kâğıtlar içinde boğuşurken, dahi odaklanamıyordu.

Filmde ekrana gelen birkaç görüntü, kızların hoşuna gitmemiş ve hesap soran bir ifade ile sevgililerine bakmışlardı. "Resmen ağzının suyu aka aka bakıyorsun ekrana. Görüntüyü çok beğendin herhalde hayatım" kıskançlık seviyesi hatsafaya ulaşan Çağla, bunu Egemen' in gözüne sokmaktan geri durmadı. "Bu sadece bir film hayatım. Ayrıca abartma ne ağzımın suyunun akması falan" kendini temize çıkarmak için anında savunmaya geçti.

"Dışarıda da aynısı yapmadığın ne malum" "Bence de garantisi yok" ortalığı karıştırmak için araya giren Can, Egemen' in öfkeli bakışlarına denk geldi. "Sen sus pis kepçe. Ziyarete gelen Kerem Beyin asistanını, Beril' e anlattın mı?" anında onunda başını yaktı Egemen. "Ne?" ve o an amacına ulaşmıştı Egemen. Beril' in kızgın gözleri sevgilisini bulduğunda alevler de görünüyordu sanki.

"Seni kışkırtmak için söylüyor hayatım. Sandığın gibi bir şey değil ya" elinden geldiği kadar kendini savunmaya çalışan Can, kollarını sevgilisine sarmaya çalıştı. "Ne yani, yok mu öyle biri. Gelmedi mi şirkete?" "Ya var da, ama sen-" "Tamam, konu kapandı. Üzgünüm ama bugün yerde yatacaksın. Sana herhangi bir dişi ile aynı ortamda dahi olma demedim mi?" ses tonu bile değişiyordu öfkesinden. "Nasıl oluyormuş Can Bey?" koca bir kahkaha atarken, keyfi tam anlamı ile yerindeydi. "Çok hoşuna gitti madem, sen de ona eşlik et o zaman" Çağla' da aynı tutumu sevgilisine gösterisinde iki erkek de korku ile baktı sevgililerine.

"Ya, ne saçma bir durum bu ya? Ne yaptık biz şimdi?" itiraz dolu seni ile odayı doldurdu Egemen. "Hepsi senin yüzünden oldu. Sırık herif" Egemen' in boyunun diğerlerinden uzun olmasına yine laf atmadan edemedi Can. Elbette bu herhangi bir ciddiyeti olmayan bir konuydu, aralarında. Zira sevgilerinden hiçbirinin zerre şüphesi yoktu. Ancak arada sırada böyle ufak kaprislerle de kızlar, ilgi ve eğlence arıyorlardı. Birbirlerinden başka çaresi yokmuş seviyor ve birbirlerini benimsiyorlardı. Onlara bu sevgi yetiyor ve de artıyordu. Mutlu bir beraberlik içinde bu çatı altında yaşıyorlardı. Gözlerinin önünde yaşanan bu durumu, yüzündeki gülümsemesi eşliğinde, keyifle izlemişti Beren. Hoşuna giden bu durum, daha çok bu aileye alışmasını sağlıyordu.

Her birey odasına çekilip, artık kendini uykunun kolların attı. Beren bu kez Beril' in ona verdiği kıyafetleri ile yatağına uzanmış ve zaman geçrikçe uykuya yenik düşmüştü. Ares, gecenin karanlığı, şehre sessizliği bahşettiğinde, o zamana kadar toplantı odasında; çalışmaya devam etti. Daha sonra ise artık baş ağrısı onu ziyaret ettiğinde odadan ayrılmak istedi. Tüm merdivenleri aştığında, nihayet kendi odasının önüne varmıştı. Ancak aklında dolaşan birkaç düşünce ile adımları, odasının yanındaki odanın kapısına yöneldi. Araladığı kapının ardından içeri sessiz adımları girdiğinde, aklında dolaşan o şeyi gözleri ile de gördü Ares.

Dün gece buraya korktuğu için getirdiği kız, şuan yine bu odada ve güzel bir uykunun kollarındaydı. Yatağa birkaç adım sonrası biraz daha yaklaşan Ares, güzelliğini kabul ettiği kızın yüzüne baktı. "Çok güzel" dedi içinden. Sanki dokunulmasının dahi günah olduğu bir güzellikti karşısındaki. Aradan ne kadar zaman geçti ancak umursamadan öylece kızın yüzüne baktı Ares. Görülmeye değer bir manzara gibi. Artık odasına gitmesi gerektiğinden, odadan çıkıp, kendi odasına geçti sonunda. 

Lütfen desteğinizi esirgemeyin.

Sorularınız olursa, lütfen benimle iletişime geçin.

İnstagram: aysunaltnbas

Karanlığın EfendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin