Beren o an gözlerini diğer kızlara dönmüş ve onları durdurmaları gerektiğine dair bir şeyler söylemişken; Beril, onun gözlerine bakarken, ellerini iki yana açıp, yapabilecekleri hiçbir şeyin olmadığını ima etmişti. Onun karşısında çıkıp gitme demek, Ares' in ne halde gelmesine sebep olacağını bildiğinden içlerinden hiçbiri de, buna cesaret edemiyordu. Ares ailesi ile bu kadar ileriye dönük, güzel hayaller eşliğinde ferah bir hayat sürerken, yeniden o karanlığın ortasında evini kurar mıydı?
Tüm bunlar Ares' e karşı güvensizlik değil miydi? Onun Azrail olmaya razı geldiğini ve o kâbuslarının yeniden başlamasına müsaade ettiğini kim söyledi? Onun amacı gerçekten o adamın canını almak mıydı? Şu an attığı adımlar, katledeceği kurbanına mı, ilerliyordu. Üç araba arka arkaya uygun bir süratle karanlık gecede ilerliyordu. Önde giden Ares' in arabası diğerlerine yön vermiş her biri deponun yolunda ilerlemeye başlamıştı. Ares' in arabası ıssız olan yolda durduğunda, diğerleri de, hemen arkasında durmuştu.
Nihayet karşılarında; elleri, ayakları bağlı olan Faruk İncetaş' ı görebildi kardeşler. Onu kolundan tutan adam efendisine doğru ilerletmiş ve karşısına getirmişti. "Bu gece fazlası ile ailemin huzurunu kaçırdın. Artık ceza vakti" ses tonu karşısındaki adamdan ne kadar nefret ettiğini hiçte saklamadan onun gözüne sokuyordu. Adamın yanından ayrılan Ares, kendi arabasının bagajından araba çekme halatını alıp, tekrar onun yanına varmıştı. Herkes büyük bir merak ile onu izliyor ve olacakları bekliyordu. Elinde tuttuğu halatın bir kancasını adamın bağlı olan ipine geçirmiş ve ardından diğer ucunu ise kendi arabasının çeki demirine geçirmişti. Son olarakta kendi arabasına binmek için hareketlenmişti. "Eğlence düşkünü olan bu adamı, hadi biraz eğlendirelim" kardeşler o an, verdiği cezanın bu olduğunu kavrayamadılar. Hepsi o an; sadece bu mu demişti. İşkence ya da öldürme yoktu ve bunu bir süre kavrayamadılar. Adam için zor bir ceza olsa da, sadece ona yaptığının karşılığını vermek içindi. Adamın cezası saatlerce sürmüştü.
Ares arabasını çalıştırmış ve yolda ilerledikçe uygun bir hızda sürmüştü. Adam ise arabaya bağlı olduğu için öylece arkasından gitmek zorunda kalmıştı. Geçen her dakika yoruluyor ve içini kaplayan korkusu daha da büyüyordu. Ya, bacaklarım bedenimi daha fazla taşımaz da, düşersem... Bunun düşüncesinden bile korkan adam, daha fazla koşmak için kendi zorluyordu. Kaç saattir böyle bir haldeydi, artık hesaplayamıyordu. Yerle buluşan bedenini bir acı kapladı. Araba ilerledikçe diz kapağından ve dirseklerinde, sürtünmeden dolayı sıyrıldığını hissedip, acı içinde kıvranıyordu. Ares, adamın bedenini göremediğinde, düştüğünü anlamış ve hızını düşürüp, ardından arabayı durdurmuştu. Onun ne acelesi vardı, ne de sabırsızlığı. Bu adamı layıkı ile cezalandırmak için bütün gecesini ayırabilirdi. Başladıkları noktaya geri döndüklerinde, arabalar sağa yanaşarak, durmuştu. Adam isyan eden ve parçalanmış bacakları ile yüz üstü yere düşmüştü. Kaçıncı kez olduğunu saymak bir yana artık bunu son olması için içinden yalvarıyordu. Ares arabasından indi ve adımları arkada öylece yatan bedenin yanına ilerledi. Adama bakan ifadesi midesi bulanır gibiydi.
Ares' in gözleri, artık bitap bir halde öylece yatan adamın üzerinden geçip, Cenk ile göz göze geldi. Ona işaret verdiğinde, Cenk hemen adama doğru yönelmiş ve onu iplerden kurtarmıştı. Adamı öylece yolun ortasında bırakan bireyler, ardından arabalarına yönelmiş ve malikâneye doğru yola koyulmuştu.
Kardeşler malikâneye ulaştığında gecenin kasveti bir katil gibi tüm şehrin üzerine çökmüştü. Her biri arka arkaya merdivenlere yönelmişti. Ancak bir şeyleri açığa kavuşturmak isteyen Egemen, dudaklarını aralamıştı. "Ares" onun birkaç basamak aşağasında olan kardeşinin yüzüne bakmıştı. "Ben, daha doğrusu biz; bu gece olanlar için gerçekten üzgünüz. Eğer biz böyle bir istekte bulunmasaydık... Nasıl telafi edebiliriz, bilmiyorum. Ama özür dilemekten başka yapacak bir şeyimiz yok kardeşim" Ares elini kardeşinin omzuna koyduğunda, Egemen başını kaldırıp kardeşinin gözlerine baktı. "Bu gece, bu olay dışında; sizi rahatsız eden bir durum oldu mu?" bu tam anlamı ile bir soruydu. Ares' in gözleri, diğer kardeşleri ile de, denk geliyordu. Her biri başını iki yana sallamıştı. "Benim için önemli olan sizin iyi vakit geçirmiş olmanız. Aksi takdirde; bu olay, sizin güzel gecenize gölge düşürmüş olması üzer beni. Eğer iyi vakit geçirdiyseniz, gerisinin pek bir önemi yok benim için" sözleri ile ses tonu da, son derece naifti. Kaygıya düşen kardeşlerini rahatlatmak istedi. Ares odanın kapısını araladığında, bunu oldukça yavaş hareketlerle yapmıştı. Beren, Ares ile paylaştıkları yatakta, onu beklerken uyuya kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Efendisi
Teen Fiction"Kaç benden, uzak dur. Ben katilim, Azrail'im. Azrail'in bir insana sunabileceği tek şey ölümdür. Bu yüzden git Beren" "Ben elindeki kandamlaları ile sevdim seni. Gözlerin kararıp, Azrail'e büründüğünde bile sevmeye devam ettim. Atmayı unutan kalbin...