Ertesi gün şirkete geçen erkekler, Can' ın hoş hediyesini afiyetle kabul ediyordu. Ares kendi ofisinde işleri ile meşgul olurken, diğerleri toplantı salonunda baklavanın keyfini çıkarıyordu. "Allah'ım nasıl güzel ya, yaş pasta yemekten, şunun güzel tadını unuttuk" elindeki üçüncü dilimi de ağzına göndermeden hemen önce söyledi Anıl.
"Can' in aldığı baklavayı yiyebilmemiz için Ares' in ilişkiye başlaması gerekiyormuş arkadaş, olaya bak" Cenk bakıştığı baklavalardan gözü ayırmazken, halinden son derece memnundu. "Baklava yerine, kurban mı kesseydik acaba ya?" önündeki yarım tepsi baklavaya bakan Can, o an gerçek düşüncesini dile getirmişti. "Gençler yine saçmalaya başladınız" onları kontrol altında tutmak isteyen Egemen, kendinden pekte emin değildi. "Ne yalan söyleyeyim, bir ara bunu düşünmedim değil" Cenk' in sözlerine Anıl ve Can kahkahalar ile eşlik ederken, Mert ve Egemen öfke ile göz devirmişti. "Bunlar Ares' in kulağına giderse, görürüm ben sizi" üç kafadara uyarı veren bu kez Mert olmuştu.
"Tama ya, sustuk" ona karşılık veren Cenk oldu. "Daha fazla çamura batmadan hadi, ben odama kaçtım" ayaklanan Can, kapıya ilerlemeye başlamıştı. "Ares' in payını vermeyi unutma" bunu söylerken, ses tonu hiçte hoş çıkmıyordu. Hatta yüzünü ele olan muzur bir gülümseye sahipti. "Bence Egemen' in vermesi daha uygun olur. Ares' in payını o götürsün" geri dönüp söylediğinde hepsi boş bir ifade ile baktılar ona. "Sebep?" Egemen, düz bir ifade ile sorduğunda, tek kaşı havalanmıştı. "Aramızda en uzun boylu olan sensin, o yüzden"
"Hayatımda duyduğum en saçma bahane" koca kahakahalarını serbest bıraktı, Anıl ve Cenk.
"Umarum bu, yaptığın o iğrenç espirilerinden biridir, Can" yüzünü buruşturarak bakan, Mert; ona tiksinir gibi bakıyordu. "Tamam ya, tamam, ben götürürüm. Zaten bir kere de iyilikyapsanız; dişimi kıracağım" diye söylenerek, Ares için hazırlanan tabağa uzandı. "Allah yarımcın olsun kardeşim" Cenk' in sözlerinin ardından, gözleri yukarı çevirip, ona sabır bahşedilmesini diliyordu, o sıra.
Ares' in odasının kapısına ulaştığında, ondan alacağı tepkiden hayli çekiniyordu. Masasının başında olan Ares' e doğru ilerlerken, ona dönmeyen bakışları bile onu daha da geriyordu. Masasına yaklaştığında ise öylece olduğu yerde dikilmeye devam etti. Onun geldiğini fark eden Ares, başını kaldırmadan bakmış, öylece dikilmesine bir anlam veremediği için konuşmaya başladı. "Evet, Can seni dinliyorum" "Baklava"
"Ne?"elinde tuttuğu tabağa gözleri kaydı ancak hızlıca yeniden yüzüne baktı. Alnı kırışmış, olanlara anlam vermeye çalışıyordu. "Baklava getirdim sana" terddütle elindeki gösterdi. Onun ifadelerini takip ediyordu. "Bu ne için?" kaşları çatılırken, o an Egemen bu tabağı buraya getirmediği için ona içinden söylenip duruyordu. "Dün baklava dağıtacağımı söylemiştim ya, bilirsin delikanlı adamın ağzından söz bir kere çıkar" "Gerçekten dağıttın mı?" şaşkınlık dolu, ufak bir gülümseme belirdi yüzünde.
"Evet, dağıtmasamıydım?" korkuyla sordu o an. "Onun için değil, gerçekten dağıtacağını düşünmemiştim" rahat bir nefes verdi o an Can.
"Diğerleri yedi mi?" "Evet, beyefendiler çoktan zıkkımlandı" hala onlara karşı öfke duyuyordu ve bunu o an engelleyemedi. Ne vardı yani içlerinden biri, bu tabağı getiriverseydi?
"Can, bilirisin benim tatlıyla pek aram yo-" Can, onun söyleyeceğini bildiğinden devamını dinlemek yerine konuşmaya başladı. "Bu senin ilişkinin şerefine dağıtıldı. En azdından bir tane yesen bile beni çok memnun edersin" "Peki, tamam" kibar bir gülümseme ile kardeşinin yüzüne baktığında, aslında yaptığı bu hoş hareket için minnet duyuyordu Ares. Tabağı Ares' in masasına bırakıp, ona biraz daha yaklaştırdı. "Öyleyse gideyim ben" Ares onu başı ile onayladıktan sonra kapıya doğru ilerlemeye başladı. Ancak kapıya birkaç adım kalmıştı ki; Ares yineden seslendi ona.
"Can, sağ ol kardeşim" onun bu söylediğini, geniş bir gülümseme ile karşıladı Can. "Afiyet olsun kardeşim" ardından odadan çıkmış ve kendi odasına giderken, yüzünde beliren o gülümseme kaybolmamıştı.
Aradan geçen biraz sonra Ares işler ile uğraştığı sıra aklına gelen şey ile bir süre ara vermişti. Can' ın isteği üzerine bir dilim baklavayı ise çoktan yemişti. Beren ile bir ilişkiye başladığını öğrenmesi gereken en önemli iki isimdi Mehmet ve Meliha çifti. Bu yüzden onlara haber vermek için işine ara vermiş ve tefonuna uzanıp, çifti aramaya koyulmuştu."Efendim, oğlum" sesini son derece neşeli gelen Meliha Hanım, Ares' in aramış olmasından dolayı fazlası ile keyiflenmişti. "Nasılsın Meliha teyze?"
"İyiyim oğlum, sen nasılsın, kardeşlerin nasıl?" "Herkes gayet iyi" asıl arama amacına gelecekti ve bu yüzden geriliyordu. "Aslında size söylemem gereken bir şey var. Bu yüzden rahatsız ettim" nasıl söylemeli, hangi kelimeleri kullanması gerekti bilemeyen Ares; kendini fazlası ile beceriksiz hissediyordu. "Estağfurullah oğlum ne demek o öyle" "Aslında bunu Mehmet amca ile konuşsam çok daha iyi olacak sanırım" oğlunun ses tonunda bile bir değişiklik olduğunu anlayan Meliha hanım anında dediğini yapıp telefonu eşine uzattı.
"Korkutma oğlum bizi, bir şey mi oldu?" endişeli baba, duyabileceği kötü bir haber bekliyor ve kaygılanıyordu.
"Bana; karanlığa hapsettiğin hayatına, ışığın olacak kişi bul. Kalbini ısıtan her kimse, onu bul ve elini sakın bırakma. Kalbini özgür bırak, demiştin hatırlıyor musun?" oğlunun bu sözlerinin ardından gelecek olan şeyi beklerken, koca bir umut baş verdi içinde. "Beren artık senin yavuklun mu oldu?" diye söyleyen Mehmet Bey, öz oğlu olmamasına rağmen Anıl ile ne kadar benzediklerini de Ares' e göstermiş oldu. "Ben bu kelimeyi kullanmazdım ama evet, öyle oldu" başını iki yana sallayan Ares' in yüzünde eşsin kıymetli bir gülüş belirdi o an.
Akşam saatleri karanlık şehri yavaş yavaş ele geçirirken, kızlar hala gelen müşterilerle ilgileniyorlardı. Ancak restoranı gözetleyen bir araba dışarı beklerken, Ares' in emiri ile burada olan adam bunu çoktan fark etmişti. Adamlar işlerinde son derece iyi olduklarından onları fark etmeleri hayli zaman almıştı. Onların polis olduğunu fark eden adamlar, bu konuda daha dikkatli davranmaya çalışıyordu. Ares telefonun zil sesini duydğunda, ekranda yazan isimle birlikte hiç beklemeden, aramayı yanıtladı. "Söyle" "Efendim burada bir polis aracı uzun zamandır bekliyor. Sanırım görüş açıları restoran" bu onun için pekte sorun teşkil eden bir durum değildi. Zira daha önceleri onlarla herhangi bir sorunu olmamıştı.
"Onlar sorun değil. Başka bir şey oldu mu?" diye sordu emin olmak için. "Hayır, efendim, her şey normal görünüyor" "Anladım. Gözünüzde, kulağınızda açık olsun" "Emredersiniz efendim" Polis, ya da herhangi bir devlet adamı karşısında onun bu kadar rahat oluşunun sebebi; arkada hiçbir iz bırakmadan ilerlediğindendi. Ayrıca şöylede bir gerçek vardı ki; Mehmet Arslan gençlik yıllarında fazlası ile azılı bir bela gibiydi. Şimdileri eşi ile birlikte emeklilik hayatı yaşayıp, günleri sessizlik içerisinde geçiriyor olsa da, kimse onu yineden kışkırtmak istemezdi.
Kızların restorandan ayrılma zamanı gelip çatmıştı. Beril' in arabasında Selin ve Beren varken, aralarında bir sohbet başlamıştı.
"Ares ile birlikte olmanız hala rüya gibi geliyor" sürücü koltuğunda olan Beril, yola dikkatini verip, söylediğinde, Beren' in yüzünde bir gülümseme belirmişti. "Sahi Beren, nasıl ikna ettin onu?" "O bana gerçeklerden bahsediyordu. Ama ona asıl gerçekleri söyleyen ben oldum" diye yanıtladı Beren onu. "Mehmet amca ve Meliha teyze öğrendikleri zaman nasıl bir tepki verdiler acaba?" ufak bir kırkırtı eşliğinde söyleyen Beril' e diğerleri de eşlik etti. "Eminim ilk uçakla buraya geleceklerdir" Kızlar manevi anne ve babaları hakkında sohbet ettikleri bu sıra o an Beren' in içinde bir endişe belirdi. "Umarım onay verirler" sesindeki tını bile onun bu konuda gerçekten kaygılandığını gösteriyordu. "Böyle düşünmene hiç gerek yok, inan bana. İkisi deseni oldukça sevdi. Üstelik sen Ares' in seçtiği kişisin bu konuda hiçte sandığı gibi düşünmeyecekler" onu rahatlamak için söylese de, gerçek aslında tam olarak buydu. Beren' i hayatına dâhil etmek isteyen Ares' di, bu yüzden aileden kimse buna itiraz etmeyi düşünmezdi.
Lütfen desteğinizi esirgemeyin.
Sorularınız olursa, lütfen benimle iletişime geçin.
İnstagram: aysunaltnbas
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Efendisi
Teen Fiction"Kaç benden, uzak dur. Ben katilim, Azrail'im. Azrail'in bir insana sunabileceği tek şey ölümdür. Bu yüzden git Beren" "Ben elindeki kandamlaları ile sevdim seni. Gözlerin kararıp, Azrail'e büründüğünde bile sevmeye devam ettim. Atmayı unutan kalbin...