Yapılan anlaşmalar ve imzası gereken belgelerle başını şişiren Ares, odasının kapısının tıklandığını duymuş ve daha sonra odasına kardeşlerinin girdiğini görmüştü. Ares gelenlere kısa bir bakış atıp, daha sonra işine yeniden döndü. O sıra Can ve Anıl' da ellerinde tuttukları şeyleri, onun masasının üzerine bıraktı. "Bunlar ne?" masasının üzerinde duran şeylere bakan Ares, onlardan gözünü ayırmadan sordu.
"Bu ballı adaçayı, boğazına iyi gelir" Can içi dolu olan fincanı işaret ettiğinde, ses tonunda ki tergin tavırda fark ediliyordu. Zira olanları unutmak isterken, bu çayın amacı ile her biri o yaşananları anımsamıştı. "Diğerleri de, sen yokken restoranın önüne bırakılan yeni kutular" Egemen' in sözlerinin ardından masasında ayaklanan Ares, önüne konulan kutulardan birini alıp, hızlıca kapağını açtı. On üç mermi Azrail, her biri için bir tane... Kutunun içindeki notu okuduktan sonra içindeki şarjörü elinde aldı Ares. Ağırlığı ile içinin gerçekten dolu olduğunu anlamıştı. Gözleri kardeşlerine döndüğünde, ifadesi sertti.
"Bir şey bulabildiniz mi?" öfkeli sesi her birinin kulaklarına dolarken, yaşanan o olaylardan dolayı ses tonu hayli hasarlı ulaşıyordu. "Hiçbir iz yoktu" diye açıkladı ona Mert. "Tek açıklamanız bu mu?" ifadesi daha katılaşmış ve öfkeli gözleri kardeşleri hedef alır hale gelmişti. "Başlarda bunu ciddiye almadık, tamam. Ama bu kadar çoğalmasını nasıl öylece izlersiniz?" kızgın hali ile kardeşlerine köpürürken, kardeşlerin ihmalkâr davrandığına kızıyordu. "Ares, biz-"Can bir şeyler söylemek için konuşmaya başladığı sıra Ares, onu kendi sözleri ile susturmuştu. "Böyle bir konuda nasıl bu kadar rahat davranabilirsiniz" "Sen tedavi süre-" bu kez Anıl' ın sözlerini yarıda keserken, öfkesi de, daha da artıyordu. "Varsayalım ki, ben öldüm Anıl. Yasınız var diye, meydanı boş mu bırakacaksınız?" bu sözlere karşı verebilecekleri herhangi yanıt yoktu. Ares' in yokluğunda zaafa düşmüş ve yaşananları ile birlikte büyük bir sarsıntı altına girip, kendilerini işlerine verememişlerdi.
"Egemen, hemen birkaç adam alıp, restoranın çevresinde ne kadar kamera varsa, hepsinin şu son zamanlardaki görüntülerini bana getir" işaret parmağını ona doğru uzattı Ares. "Ares, biliyorsun bu biraz zor olabilir. Bazı kameralar emniyete bağ-" "Gerçekten önemli olan konu bu mu Egemen? O görüntülere ihtiyacımız var" keskin ses tonu ile kardeşlerine gözdağı veren Ares, bu konuyu ne kadar ciddiye almaları gerektiğini gösteriyordu adeta. "Anıl, sen restorana diktiğimiz adamların hepsini sıradan geçir. Belli ki, ayakta uyuyorlar" Anıl kardeşini başı ile onaylamıştı.
"Mert, sen de son zamanlarda hangi şirket ile anlaşma yaptık ya da bozduk, girdiğimiz ihalelere hangi şirketlerde katılmış; hepsinin raporunu en kısa zamanda istiyorum" durup, nefeslenen Ares, uzun zamandır aklında olan bir şeyi yeniden anımsamış ve Can' a dönmüştü. "Can, sen de silahım her neredeyse bana getir" kardeşlerine verdiği emirlerin ardından onaylayıp, herbirinin odadan ayrılışını izledi Ares. Odada yalnızca Cenk kalmıştı. Ares' e merakla bakan Cenk ise ona vermesi için bir emrini bekliyordu. Ancak ondan farklı sözler duydu.
"Otur, Cenk" yarım bıraktığı dosyaya geri dönen Ares' e, şaşkın gözleri ile bakmadan edemedi. Dediğine uymuş ve masasının yanında olan tekli koltuklardan birine yerleşmişti. "Bana düşen görev ne, ben ne yapacağım?" onun hevesli çıkan sesinin ardından belli belirsiz bir gülümseme belirdi Ares' in yüzünde.
"Sen, rehinesin" Ares sözlerinin ardından Can' ın getirmiş olduğu adaçayını yeterince sıcaklığını kaybettiği için Ares tek seferde, bitirmiş ve fincanı yeniden yerine bırakmıştı. "Rehine mi?" hayret etti bu sözler karşısında. "Evet, diğerlerinin işlerini doğru yaptığından emin olana kadar seni burada rehin tutuyorum" onun bu sözlerini alay olarak algıladı Cenk. Ancak yüzündeki katı ifade ile bunun hiçte öyle görünmediğini ve sözlerinin gerçek olduğuna dair ikna olmasını kolaylaştırıyordu. Aslında Ares' in sözlerin çok daha farklı bir anlamı vardı. Yaşadıkları birkaç saat önceki o korkunç anlarda, Cenk' in gözyaşlarını görmüş olmak onu rahatsız ediyordu. Ona karşı bu konuda sorumlu hissettiği için o kendini daha iyi hissedip, Ares' de bundan emin olana kadar ona biraz vakit ayırmak istiyordu. Birlikte yaklaşık yarım saat kadar bilikte çalışmışlardı. Cenk, Ares'e onun yokluğunda, şirkette olan son gelişmeleri bildirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Efendisi
Teen Fiction"Kaç benden, uzak dur. Ben katilim, Azrail'im. Azrail'in bir insana sunabileceği tek şey ölümdür. Bu yüzden git Beren" "Ben elindeki kandamlaları ile sevdim seni. Gözlerin kararıp, Azrail'e büründüğünde bile sevmeye devam ettim. Atmayı unutan kalbin...