12. Bölüm

142K 6.7K 325
                                    

Ares hız limitine dikkat etmeden nihayet ulaşmıştı depoya. Yaptığı ani fren ile kayan tekerlerin çıkardığı ses yankılanmıştı sessiz gecede. Arabasından inip, deponun içine girdiğinde; aklında adama neler yapmak istediğini düşünüyordu. Adamın olduğu odayı adamlarından öğrenen Ares' in adımları, oraya yönelmişti. Odaya girdiğinde, gözleri direk olarak adamı buldu. Adamın karşısında artık bir Azrail'di ve görevini yapacaktı Ares. Elleri ve ayakları bağlanmış olan adam ona, biraz evvel restoranda olduğu gibi bakamıyordu. Abisinin başına gelen şeyleri yaşayacağını bilir gibiydi.

"Soyun ve karşıya bağlayın" onun söylemesinin ardından, iki adam emiri üstlenip yerine getirmek için harekete geçmişlerdi. Şuan var gücü ile çırpınan adamın çabası boşunaydı. Adamın üzerindeki çıkarıp, kollarını iki yandan zincir ile bağlamışlardı. Ares yanında olan adamlardan birine elini uzatmıştı. Adamı onun istediği şeyi anlayıp, dolabın içinden aldığı kırbacı onun eline bıraktı. Kaç adamın teninde iz bırakmıştı bu kırbaç. Kırbacın ucunu sol elindeki yarasının üzerine yerleştirdi Ares ve adamın sırtına ilk vuruşunu yaptı. Kırbacının teninde çıkardığı sesi bastıran bir çığlık koptu adamdan. Hırsla vurduğu kırbaç, adamın teninden ayrılırken, etini de, beraberinde götürüyordu.

O savunmasız genç kıza bıcağın ucunu nasıl dayadığı geldi gözünün önünde ve daha hızlı vuruşlar yaptı. Onun sözleri yeniden kulaklarında çınladığında, adamı böyle öldürmek ister gibi vuruyordu. Bu adam onun ailesi zarar verecekti ancak Ares' in canını sıkan bir diğer şey daha vardı. Beynin içinde tekrar ediyordu, onun sözleri. Hiç durmadan öyle çok vurmuştu ki, durduğunda kendi de, nefes nefeseydi. Sıkı sıkıya sol elinde tuttuğu kırbacın ucu ise sol elini mahfetmişti. Yara yeniden tazelenmiş ve kanama başlamıştı. Bunun olması onun için zorunluluktu. Bu gece onlar yüzünden birinin canı yanmıştı. Hem de hiç haketmediği halde, bu yüzden Ares kendini bunun için cezalandırıyordu. Adam perişan bir haldeydi. Kendine olan ve bu adama olan öfkesini bu adamdan çıkarmış olan Ares, onun üzerinden tırla geçmiş gibiydi.

"Getirin şunu" Ares, onları kuyunun olduğu odaya getirmişti. Adamların kollarından tutup, ayakta tutmaya çalıştığı bu kurbanı ile eğilip, göz hizasına geldi Ares. Kendinden geçmiş bir halde olan adam, yarı baygın gözler ile bakıyordu Azrail' inin gözlerine. "Ben Ares Karal, senin Azrail' inim. Bu gece çıkardığın yaygaradan dolayı ve masum bir genç kız hakkında aklından geçen o iğrenç düşünceler için senin sonunu bu kuyuya atararak, getiriyorum" diyerek adama bildiren Ares, daha sonra adamlarına işaret verdi. Adamlar gelen emirin ardından hiç beklemeden adamı, kuyuya atmışlardı.

"Efendim eliniz" dediği sıra odaya giren bir adam, elinde getirdiği bezi alıp, eline doladı. Depodan ayrılan Ares, yorgun olsa da, bunu umursar gibi bir halden çok uzaktı. Arabasına ulaşan Ares, yüksek bir hızla gidip, malikeneye ulaşmayı hedefliyordu.

Uyku arasında, susadığını fark eden Egemen, komodine uzanıp, boş bardağa denk geldi. Uykusunu bölen susuzluğuna mı, yoksa boş bardağa mı daha çoktu öfkesi, orası tartışılırdı. Uyku sersemliği ile attığı adımlarının ardından odadan ayrıldı. Aşağı inmek için merdivenlere yöneldiğinde, açık renk seramiğin üzerindeki koyu renk noktalar çekti dikkatini. Noktaları takip ettiğinde, Ares' in odasına gittiğii gördü. "Yine mi?" dedi içinden, o an içini kaplayan kasvet, insanı yaşamaktan dahi soğutacak bir boyuttaydı. Adımları Ares' in odasına yöneldi ve içinde yaşadığı duygu kargaşasının ardından, kapıyı hızla açıp; içeri girdi. Onu en son gördüğü kıyafetleri ile yatağında oturan Ares ile karşılaştı. Avucunun içine dolup, taşıp, yeri kirleten kan damlalarını izliyordu. Ayaklarının hemen yanında ise tamamen kırmızıya dönmüş bir bez bulunuyordu. Ares onu fark ettiğinde, gözleri Egemen ile denk gelmişti.

"Yine mi?" kendine sorduğunu bir de, kardeşine sordu Egemen. Sesinin titremesi onun için şuan önemsiz bir şeydi. Ares' e yaklaşan adımlarının ardından, gözlerinin odağı onun eli olmuştu. Başını iki yana salladı Ares. Endişesi kaybolmayan Egemen, devamını bekler gibi bakıyordu ona.

"Restoranda çalışan garson, yan odada" ona şaşırması için müsaade eden Ares, tepkisini izlemişti. Uykusunu ve susluğunu unutturan bu haber karşısında, gözleri irice açıldı Egemen' in. Ares' in ne dediğini anlamak için birkaç saniye öylece baktı yüzüne. "Nasıl, neden?" kelimeler kesik kesik, çıkıyordu. Duyduğu şeyi gerçek anlamda algılayamadı. Garson neden, nasıl bu evde olabilirdi. "Restoranı gözetleyen bir adam varmış. Birkaç defa gelip, gitmiş. Yine geldiğinde, ben de oraya gittim. Neden bilmiyorum ama garson da ordaydı" öylece onun sözlerini dinleyen Egemen, anlama sorunu yaşıyor gibi bakıyordu Ares' e.

"Adam kızı rehin almıştı. Olanlardan sonra korktuğu için bende buraya getirdim" onun sakince açıklamasına dahi hayret ediyordu Egemen, sanki bu durum her zaman yaşanıyor gibi sakin oluşu on daha da şaşkına çeviriyordu. "Adam?" "İcabına baktım"

"Elin?" "O bu gece için bir ceza. Kız olaydan kötü etkilendi" onun sorularını sakince yanıtlayan Ares, daha sonra buna bir son vermek istedi. "Her neyse, odana gidip, uyumaya devam et. Yarın konuşuruz" "Pekala, bir şeye ihtiyacın olursa, istediğin zaman seslenebilirsin" dediğinde yaralı elini işaret etti onun.

"Tamam" "İyi geceler" "Sana da" Ares' in de, yanıtının ardından odadan ayrıldı Egemen. Odasına doğru ilerlediğinde, kafa karşıklığını yarına bırakmak ister gibiydi. Ares' in odasının yanındaki odaya baktığında, yüzünde nedensiz bir gülümseme oldu. Sahiden Ares, aileden olmayan kimsenin giremediği bu eve, sırf korktuğu için bir kızı mı, getirmişti. Hoşuna giden bu durumun ardından odasına girip, yatağına uzandı.

Lütfen desteğinizi esirgemeyin.

Sorularınız olursa, lütfen benimle iletişime geçin.

İnstagram: aysunaltnbas

Karanlığın EfendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin