Öğle saatleri bireyler kendi halindeydi. Beren ise Ares' e söylemek istediği şey nedeni ile gözleri çevirmiş ve onun dikkatini çekmişti. "Ares" "Efendim, güzelim" "Benim birkaç saatlik dersim var. Okula gitmem gerek." "Tamam, hazırlan çıkalım öyleyse" Ares sözlerinin ardından ayaklanmıştı ki, Beren onu kolunu kavrayıp, durmasını sağladı. "Senin gelmene gerek yok. Ben taksi ile gidebilirim" diye kabul etmesi için şansını denedi Beren. "Seni arabada bekliyorum güzelim. Hadi, acele et" Kısa süre sonra çift arabada yerini almış ve okul yolunda ilerlemeye başlamıştı. Ancak Beren' in durgun halini fark eden Ares' de kendini gergin hissediyor ve onun bu halinin sebebini sorarken, gözleri onun ile yol arasında mekik dokumaya başlamıştı. "Neyin var, güzelim?"
"Okula her defasında senin bırakmana gerek yok. Ben kendim gidebilirim" içinde tutmaktansa, onunla paylaşmakta pekte sorun görmemişti Beren. "Seni okula benim bırakmam, rahatsız mı ediyor?" ses tonu bile bunun ihtimalinden hoşlanmadığını kanıtlar niteliğindeydi. Elleri direksiyonu sıkıca tutarken, eklem yerleri artık beyaz renge dönmüştü. Okula birkaç sokak kala kaza yapmamak için kendini sakin tutmaya çalışıyordu. Zira sevgilinin bu kadar rahatsız görüntüsü hiç hoşuna gitmiyordu.
"Hayır, sadece velisi tarafından okula bırakılan küçük bir kız gibi hissediyorum kendimi. Hem seni tanıyan birileri çıkıp, bizi yan yana gördükleri zaman-" Beren' in bu sözlerinin devamı elbette vardı ve şuana kadar olan kısmından çok daha ağırdı. Kendi bile dile getirmeye utandı o an. Ares' in bu sözlerin ardından aniden frene basması ile ileri doğru savruldu Beren. "İnsanların bizi yan yana görmesi, seni rahatsız mı ediyor?" bu bir soru değil, bu bir hayal kırıklığıydı. Canı yana yana, boğazına dolanan bir el nefesini keserken, zorlanarak kurdu bu cümleleri. "Ben öyle dem-" "Arabadan in. Kendin gidebilirsin" başını yola çeviren Ares, derin nefeslerle birlikte sakin olmaya çalışıyordu. Sabırla onun arabadan inmesini bekliyordu. "Ares, be-"
"İn arabadan Beren, lanet bir öfkenin içindeyken, seninle konuşmak istemiyorum" onun sözlediğini dinleyip, arabadan inmekten başka şansı yoktu. Dilinden düşünmeden dökülen bu sözlerin onun hayatının geri kalanına yansıyacağını o an hiç tahmin etmese de, büyük bir hata yaptığının farkından olarak indi arabadan.
İçinde bulunduğu fırtınadan kaçmak ister gibi gazın üzerinde olan ayağı bir an olsun gücünü azaltmıyordu. Ares büyük bir hayalkırıklığı yaşıyordu. Varış noktası şirketti. Yokluğundan işlerin ne halde olduğunu öğrenmek istiyordu ancak amacı daha çok dağ gibi birikmiş olan dosyaların altında kalıp, binlerce evrak okuyup, aklını meşgül etmekti. Tabi yaşadığı böyle bir durumu aklından uzaklaştırmak için hangi iş mevsuzu başarılı olabilirdi? Şirketin içinde ilerleyip, odasına girdi. Masasına doğru ilerlediği bir vakit, arkasında kalan odanın kapısı hiddetle açılmıştı. "Ares, toplantı odasına gelmen gerekiyor. Gürüşmek için seni bekleyen biri var" Cenk' in sözleri ile onunla göz göze geldi Ares. Şuan için biraz sakince oturmak isterken, bu gelen misafir onu hiç memnun etmemişti. "Kim bu gelen?"
"Birkaç ay önce arsasına teklif verdiğimiz Faruk İncetaş" bedeninde gezen gerilim yetmezmiş gibi birde insanları çileden çıkarmaya yemin etmiş gibi etrafta dolanan bu adam ile baş etmek durumunda kalacaktı. Odaya girdiklerinde, Ares' in gelişi ile masada oturanlar ayaklandığında, buna Faruk İncetaş' ta eşlik etmişti.
"Uzun zamandır sesiniz çıkmıyor Ares Bey, bir ara emekliye ayrıldığınızı bile düşündüm" onun bu sözlerini umursamadı Ares. Bu adamın buraya geliş sebebinin yeterince canını sıkacağını tahmin ettiğinden, önce bunu duymayı bekliyordu. Ayaklanan kardeşlerini başı ile selamlayıp, yeniden sandalyelerine yerleşmelerini sağladı. Adımları masadaki yerlerine ilerlemiş ve daha sonra toplantıya dâhil olmuştu. "Faruk Bey, teklifimizi az görüp, bunu yeniden gözden geçirmemiz için bugün bizi ziyaret etmiş" Egemen, Ares' e durumu açıkladığında, Ares onu başı ile onaylamıştı. Yüzünde düz bir ifade ile içinde boğuştuğu fırtınanın duyulmamasının rahatlığı ile sandalyesinde arkasına yaslanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Efendisi
Teen Fiction"Kaç benden, uzak dur. Ben katilim, Azrail'im. Azrail'in bir insana sunabileceği tek şey ölümdür. Bu yüzden git Beren" "Ben elindeki kandamlaları ile sevdim seni. Gözlerin kararıp, Azrail'e büründüğünde bile sevmeye devam ettim. Atmayı unutan kalbin...