Yalnız kalma isteğine saygı gösren diğerleri ise onun gidişini izlemekle yetinmişti. Beren de dâhil olmak üzere, o an odadaki herkesin aklında Ares' in sol eline zarar verip, vermeyeceği sorusu vardı.
Ares, kendini bir enkazın altından çıkmış bir adam gibi hissediyordu. Ayakta duruyor olması bile şaşılacak şeyken, onun adımları ta odasına kadar devam etmişti. Odasına ulaşmış olan Ares, tüm sıkıntıların altında kalır gibi çöktü yatağa. Bedeninde hüküm süren sulh vardı ki, bu onun daha rahat nefes almasını sebep oluyordu. Ares yeniden kriz geçirmişti. Onun şuan yapması gereken bir şey vardı. Ancak bunun için tereddüt ediyordu.
Sol avucunu öyle bir sıkıyordu ki, sanki bandajı delip, parmakları ile yarasını parçalamak üzereydi. Yatağının yanında olan komodine uzandığında, çekmeceden emri yerine getiren bir asker gibi işini sadık olan keskin aleti, ellerinin arsına aldı. Kendine soruyor ve doğru bir yanıt arıyordu. Bandajı açtığında, yapıp yamamak ile ilgili hala bir sonuca ulaşmamıştı. Dikiş izleri ile dolu olan avucuna baktı Ares, yarası iyileşmiş ancak dikiş izleri hala gün gibi ortadaydı.
Bu görüntüye öylece baktı. Bu görüntü neşe vermediği kadar acı da vermiyordu. Odasının kapısına tıklatılmış daha sonra kapıyı yavaşça aralandığında, içeri Meliha Hanım girmişti.
"Yalnız kalmak istediğini biliyorum oğlum. Ama seninle biraz konuşabilir miyiz?" kapının eşiğinde durup onay bekleyen kadının yüzüne baktı Ares. Başını usulca salladığında, onun onayını alan Meliha Hanım odada varlığını hissettirmek istemez gibi sessiz adımlarla, oğlum diyerek sevdiği Ares' in yanına oturdu. "Olanlar için onlara öfkelisin değil mi?" Meliha Hanım, Ares' in annesi olan Nermin ile küçük yaşlardan beri arkadaşlardı. Onun bebeğinin oluşuna, kendine bahşedilmiş bir evlat kadar mutlu olmuş ve arkadaşının bu mutluluğunu, en samimi duyguları ile benimsemişti. Bu yüzden Ares onun için çok kıymetliydi.
"Affedemiyorsun ve sözlerinde durmadıkları için onlara öfken daha da arttıyor. Öyle değil mi?" gözleri Ares' in yandan görünüşünü izliyordu. Onu bir şeye ikna etmek ister gibi bir hali olsa da, daha çok derdini azaltmak istiyordu. "Doktor bize senin hakkında hiçbir ailenin kaldıramayacağı şeyler söyledi Ares. İş işten geçmiş olsa da, pişmanlık içinde çırpınan bedenlerimizle bir şeyler yapmaya, durumu toparlamaya çalışıyorduk. O sözleri duyan sen olsan, belki çok daha fazla şey yapardın oğlum. Lütfen öfkeli gözlerini ailene çevirme Ares" onu sessizce dinleyen Ares, yanında oturan bu kadına büyük bir saygı duyuyordu. Onun sözlerinin öylece kulak arkası yapmak istemeyeceği gibi onu sözlerine, hak veriyordu.
"Bana o adamın anneme neler yaşattığını, neler hissettirdiğini, sen anlatmıştın. Söz verip, arkasında durmadığında, annemin ne kadar yıkıldığını anlattın. Söz vermenin benim için ne kadar ne önemli olduğunu biliyorsun. Depoda, bu evin bodrumundan ta çatısına kadar da bana ait. Benim olan hiçbir şeye karışmayacağınıza dair bana yıllar önce söz vermiştiniz. Buna hayatımda dâhil. Onların bu yaptığını nasıl öylece kabul edilir?" Konuşurken, oğlunun kullandığı ses tonundan korktu Meliha Hanım. Ares yaşadıklarından sonra keskin kararlar almış ve her daim de, bunun arkasında durmuştu. Meliha Hanım ayaklandığında, Ares onun gideceğini düşünmüştü. Ancak oğlu ile göz göze gelebilmek adına, önünde dizlerinin üzerine çöken Meliha Hanım, onun soğuk ellerini sıcak avuçları arasına almıştı.
"Doktor bize ömrünün birkaç yıllık olduğunu söyledi Ares. Ne yapsaydık oğlum, nasıl davransaydık? Hepimizin gözlerinin içine bakarak söyledi bunu. Sen bizim için ne kadar kıymetli ve değerli olduğunu bilmiyor musun Ares? Senin kaybetmenin ihtimaline bile lanet ettiğimizi bilmiyor musun?" sözlerine gözyaşları eşlik etti. Onun tüm öfkesinin nedenini biliyordu. Durumu ona sakince anlattığında, bu yaptıkları şeyin sadece kafaları estiği içinde değilde, bir çırpınış içinde yaptıklarını anlattığında, onun makul olacağını biliyordu. Önünde dizlerinin üzerinde duran gözyaşları ile narin yanakları ıslanan Meliha teyzesinin bu halde olmasına dayanamayan Ares, onun kalkmasına önayak olduğunda, onun birlikte ayaklanmıştı. Onu bu duruma getirdiği için kendi kendine hayıflanmıştı. Ellerini ondan ayırmış ve iki kolundan nazikçe kavramıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Efendisi
Teen Fiction"Kaç benden, uzak dur. Ben katilim, Azrail'im. Azrail'in bir insana sunabileceği tek şey ölümdür. Bu yüzden git Beren" "Ben elindeki kandamlaları ile sevdim seni. Gözlerin kararıp, Azrail'e büründüğünde bile sevmeye devam ettim. Atmayı unutan kalbin...