41. Bölüm

102K 4.7K 251
                                    

Yemek başlamış olsa da, kızlar ve Meliha hanım dışında kimse yemeğine dokunmuyordu. Sessizliğin hâkim olduğu salon bir kargaşaya, bir kıyamete hazırlanıyordu sanki. Herkesin üzerinde gezinen tedirginliğin çoğunun sebebi bile yoktu. Bu sessziliğin ve sakinliğin ardından, bu duvarlar neye şahit olacaktı kim bilir? Kısa bir zaman sonra akşam yemeği sona erdi. O sıra Ares ayaklanmıştı.

"Mehmet amca biraz konuşabilir miyiz?" "Tabii oğlum" masadan uzaklaşan Ares, salonun çıkışına doğru ilerlemeye başlamıştı. Aşağı kata inerken, sonunda toplantı odasına ulaştı. Öylece ardından baktı kardeşleri. Ne kadar kalmıştı kıyamete, ne zaman başlayacak ve ne kada sürecekti?

Toplantı odasına girdiklerinde, Ares onunla karşı karşıya gelmişti. "Bugün daha önce hiç yaşamadığım bir şeye şahit oldum. Ben emrettim ve Anıl karşı geldi" birkaç derin nefes verip sözlerine devam etti. "Bu ilk kez oluyor. Daha önce hiç böyle bir şey yaşamamıştım. Bunu üzerine bir şey fark ettim" konuşurken, sözleri dilini yakıyordu sanki. Bedenini saran huzursuzluk kendi ailesi yüzündendi. En çok bundan rahatsızlık duyuyordu Ares. "Ben onlara zorbalık yapıyorum. Onların hayatlarını çalıyorum. Böyle bir hayatı yaşama imkânı sunduğum için bana minnetlerini emirlerimi yerine getirerek gösteriyorlar ama bunu suiistimal ediyorum" Mehmet Bey onun bu sözlerini dikkatle dinlerken, her sözünde dehşete düşüyordu.

"Eğer o kurşun Anıl' ın canına biraz daha deymiş olsaydı. Ben o adamı öldürmesini isteyebilirdim. Eğer yine yapamadığında ben öldürmüş olsaydım, bana bakan gözlerinde hangi ifade olurdu?" omuzları düşen oğluna yandı Mehmet Bey, Ares' i böyle görmek istemiyordu. Yeterince yara almış oğlunun bedenini kim böyle hale koysa ondan nefret etti Mehmet Bey. "Ben bu aileyi korumak için canavara dönüştüm. Kim olduğunun bir önemi yok Mehmet amca, sadece yok olmalı diyorum. Bu yüzden belki artık böyle bir şeyin içinde olmak istemiyorlar. İnan bana böyle düşünüyorlarsa, son derece de haklılar" durup derin nefes daha aldığında, sözler dilinden dökülmek istemiyordu.

"Onlara istedikleri zaman bu evden gidebileceklerini söyle Mehmet amca. Kim giderse ona kırılmayacağım. İyi bir hayat yaşamaları için her daim destek olacağım. Huzurlu bir hayat için bu evden ayrılmak isteyen varsa, bunu koşulsuz şartsız kabul edeceğim" gözleri doldu Mehmet Beyin, bunları dile getiren Ares' inin içinin paramparça olduğunu biliyordu. Ona sarılmaya bile cesaret gösteremiyordu.

"Eğer bu sözlerimi kabul eden olursa, onlara bu evden ayrılırken benimle vedalaşmak için gelmemelerini söyle. Onlara teşekkürlerimi ve minnetlerimi ilet" birkaç adım yaklaştı Mehmet Bey. Omuzları düşmüş olan oğlunun omuzlarını kendi elleri ile kaldırmak istedi. Onu başı ile onaylamaktan başka yapacak seçeneği yoktu Mehmet Beyin. Korku bastı içini, Ares' in sözlerini, aynısını onlara söylediğinde, ya kabul ederlerse demekten alamıyordu kendini.

Bu Ares için ciddi bir yıkım demekti.

Kim ailesinin onu terk etmesini kaldırabilirdi ki? Ares her şeyi onlarla atlatmış ve onlarla üstesinden gelmişti. Ya onlarda hayatından yok olursa? Beren böyle bir şeyin ardından onu hayata bağlayabilir miydi?

"On yıl önce bana intikam almak istediğini söylediğinde, sana her ne pahasına olursa olsun, yardım edeceğime söz verdim. Sana bu konuda yardım edecek, işini kolaylaştıracak birilerini buldum. Ama istemedin" Ares, Mehmet amcasını dikkatle dinliyordu. "Aradan geçen birkaç günün ardından onlara alışmaya başladın. Hatta öyle ki, onları geri gönderdiğimde, sen bana onları yeniden bulmamı söyledin. Ben onlar sana yardımcı olsun diye getirdim, sen onlara kardeşim dedin" sancılar içinde geçeno günleri gözleri önündeydi Ares' in. "Sen kimseye zorbalık yapmıyorsun Ares. Yanında olmayı seçen onlar. Sen onları belki hiçbir zaman erişemeye bir hayat bahşettin. Daha önce birçok kez onlara gitmeleri için fırsat verdin. Ama bak hala buradalar"

Karanlığın EfendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin