11. Bölüm

135K 6.8K 346
                                    

Karşısındaki bu adamdan korksa da, onun zarar vermeyeceğini bilir gibiydi. Ares ayağa kalktığında, ona elini uzatmıştı. Kırmızı gözler ile korkunun içinde kavruluyordu sanki.

"Gel" dedi Ares ona. Bugüne kadar hiç kimsenin duymayacağı bir ses tonu kullanmıştı ki; bundan sonrada hiç kimse bu kadar merhamet ve şefkat dolu bir sesi ondan duyamazdı. Bir uzatılan ele, bir de onun sahibine baktı Beren. Belki karşısından olan adam arkadaşının anlattıklarına göre diğer adamdan daha tehlikeliydi ancak Beren yine de, ona uzatılan eli nazikçe kavramıştı. Ayağa kalkmasına yardım etti Ares onun.

Dik durmasına engel olan bacaklarına kızdı Beren, sanki onun bedeninin bir parçası değil de, titremesini bir türlü durduramıyordu. Üç silah sesi tekrar ediyordu, kafasının içinde. Nişan aldığı hedefe isabet eden üç silah sesi... O an havalandığını hissettiğinde, sebebinin; Ares' in onu kucağına almasından dolayı olduğunu anladı. Beren için bir ilkti bu, zira ilk babasından başka bir erkek ile bu kadar yakın temasa giriyordu. Ancak şöyle de bir gerçek vardı ki; Ares' de ilk kez karşı cinsten biri ile bu kadar yakın mesafeye giriyordu. Kucağındaki beden ile birlikte restorandan çıkıp, arabasına ulaştı Ares. Beren' i dikkatlice ön koltuğa bırakıp ardından kendi de, sürücü koltuğuna yerleşmişti. Hareket eden arabanın ardından, sessizlik hâkimdi içinde. Tek duyulan ses Beren' in iç çekişleriydi.

Ares onun şuan ki hali ile evde tek kalmasını istemediğinden, onu direkt olarak malikâneye götürüyordu. Korkudan titreyip, henüz kendine gelememişken, tüm gece evde tek başına yapamazdı. Beren gittikleri yönün evinden farklı bir yön olduğunu anladığında, buna itiraz etmedi. İtiraz etse dahi yanındaki bedenin onu dinlemeyeceği de, biliyordu. Bu yüzden olanları atlatmaya çalışıp, sakinleşmeye odaklanmıştı. Yanındaki adamdan dün gece korkarken, şuan ona sığınıyor olmayı tuhaf karşılıyordu Beren.

Azrail'in yeryüzünde ki gölgesi gibi bir tarafı hep karanlıktı. Ancak başka çaresi de yoktu. Nedenini bilmese de, kendini çokta korkuyor gibi hissetmiyordu. Bu yolun sonunda, öğlen çilekli pasta yediği kişilerin yanına ulaşacağından emin gibiydi. Malikâneye ulaştıklarında, Ares arabadan inip, eve yöneldiğinde, Beren' in de, onu takip ettiğini arkasından duyulan adım seslerinden anlayabiliyordu. Kapıyı açıp içeri girdiğinde, Beren' in de geçmesine müsaade etti. Beren' in gözleri heybetli evin içinde gezinirken, Ares onu bileğinden nazikçe yakalayıp, merdivenlere yönlendirmişti.

Merdivenleri birlikte aştıktan sonra Ares onu, kendi odasının yanına olan evdeki tek boş odaya girmesini sağladı. "Burada bekle" dediği sıra Beren' in bileğini serbest bırakıp, kendi odasına gitmek için odadan ayrıldı. O sıra Beren ise kalacağı odada gözlerini gezdirip, etrafı incelemeye başladı. Odaya hakim olan tek renk beyazdı. Odayı saran bu beyaz rengin nedenini merak etti, Beren. Ancak o an birden açılan kapı ile biran yerinden sıçradı. Gözleri oraya dönen Beren, gelen kişinin Ares olduğunu ve elinde birkaç eşya ile geldiğini gördü. Ares, elinde Beren için getirdiklerini yatağın üzerine bırakıp, ona döndü.

"Banyo merdivenlerin karşısında, temiz kıyfatler ve yarana pansuman için birkaç gereçler" diyerek eli ile yatağın üzerindekileri gösterdi. Beren onun son söylediği şeyi anlamadığı için, anlamsız gözlerle bakıyordu ona. Daha sonra elini havalandırıp, kendi boynunu işaret etti.

"Boynun" onun söylediği ile eli kendi boynuna giden Beren' in parmakları yarasına çarptığında, acı ile yüzünü buruşturdu. Elini oradan ayırıp baktığında, kırmızı sıvı ile lekelenen parmaklarını gördü. O an yeniden canlanıyordu gözlerinin önünde. Gözleri, öylece kırmızı lekeye bakarken, sanki boğazını saran bir el vardı. Onu rahatsız etmek istmeyen Ares, odadan ayrılıp onu yalnız bırakmıştı odada. Şuan onun yapması gerek daha önemli bir mesele vardı. Adımları hız kesmeden çıkış kapısına yönelmiş ve evden ayrlıp, arabasına ilerdi. Istikameti onu bekleyen kurbanının yanıydı.

Odada yalnız kalan Beren, evin sessizliği ile boğuluyordu sanki. Banyoya giren Beren, suyun bedeninden akıp gidişini izliyordu. Gözlerinde tane tane, süzülen yaşların sebebi korkudandı. O adam, kim bilir ona ne yapmayı hayal ediyordu. Boğazına bastırılan bıçak sanki hala oradaydı. Adam bedenini sanki hala yakınında hissediyordu. Belki içinde ölüm korkusu da vardı Beren' in ancak daha fazla onun pis düşüncelere malzeme olduğu için yanıyordu. Hıçkırıklarını, suyun kuvvetli akışı bastırdığı için şanslıydı. Ya, Ares gelmemiş olsaydı?

Onun oraya nasıl geldiğini dahi anlayamazken, bunun için büyük bir şükran sunuyordu. Onu bu gece kurtardığı şeyden ötürü, kaç yıl teşekkür etse karşılığını bulur diye düşünüyordu. Beren bu aileyi anlayamıyordu. Ona anlatılan ile kendi şahit olduğu şeyler arasında dağlar kadar fark vardı. Herkesin Azrail diye adlandırdığı bu adam, onu bugün ne büyük bir şeyden kurtarmıştı öyle. Bir yandan da, 'Onu depoya götür'sözü yankılandı aklında. Gerçekten öyle bir yer vardı. Bu gece belki o adam, büyük bir işkenceye maruz kalacaktı. İnsanların söylemleri doğruydu.

Onlar gerçekten katil ve insan katlediyorlardı. Karşısında durup yüzüne baktığı adam, onu rehin alan adamı vurduğunda, tetiği çekerken; bir an bile tereddüt görmemişti Beren yüzünde. Sanki bu onun için basit ve sıradan bir şeydi. Aile bağları bu kadar kuvvetliyken, ailenin zarar görmesine de, öylece izin vermeyeceklerdi elbette. Anlatılan çoğu şey doğruydu ancak insanlar onları tam anlamı ile tanımıyorlardı. Bu aileden başka elinde bir şeyi kalmamış insanlardı onlar. En ufak bir zararın ihtimaline dahi tammmülleri yoktu. Birbirlerine bağlı olan bu aile bireyleri, birbirlerinden güç alarak ilerliyorlardı.

Bu yüzden aile ufak bir taş dahi atan her kimse, bellerinde taşıdıkları silahı doğrultmaktan geri durmuyorlardı. Her şeye ragmen Beren onların iyi insanlar olduğunu düşünüyordu. Bunu anlamak için fazla uzağa gitmeye gerek yoktu. Bu kadar gizemli bir aile olmaları ile birlikte, bugün evde tek kalmaması için onu evlerine getiren Ares' den bile anlamak kolaydı. Üstelik içlerinde en acımasız olanı diye anlatmıştı arkadaşı ona. Bu kadar şey yapan bu insanlara karşılık, Beren' in; onları polise şikayet etmemden korkup, buraya tutsak olarak getirilmiş gibi bir algısı hiç olmadı.

Beren banyoda işlerini bitirmiş ve Ares' in ona verdiği kıyafetler her ne kadar kocaman olsa da, üzerine giymişti. Eşofman altının bel kısmında olan ip ise onun kurtarıcısı olmuştu. Boynuna ayna karşısında elinden geldiğince pansuman yapıp, daha sonra o hoş görünen yatağa uzanmıştı. Yaşadığı olayı hala tam anlamı ile atlatamamış olan Beren, düşünlerinin esiri olmuştu. Böyle bir gecenin ardından ise uyku, ona bu gece uğramak istemez gibiydi.

Lütfen desteğinizi esirgemeyin.

Sorularınız olursa, lütfen benimle iletişime geçin.

İnstagram: aysunaltnbas

Karanlığın EfendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin