Yatakta uzun bir süre debelenip durdum ve kızın kapıdaki bakışlarının aklımdan çıkmamasına gereksiz anlamlar yükledim. Kendimden korktum çünkü sürekli ne kadar kusursuz bir teni ve çok güzel gözleri olduğu aklımda dönüp dururken uykuya daldım.
----------------------------------------------------------------
CEMRE
Son otobüse yetişmenin keyfiyle evin kapısını anahtarımla açtım. Annemin bu saatte uyumuş olduğunu düşünmüştüm ama salona girdiğimde onu koltukta otururken görünce şaşırdım. Annemin karşısına geçerek tekli koltuğa oturdum.
Yüzü asıktı ve morali bozuktu ama sebebi hakkında en ufak bir fikrim yoktu. O konuşmadan ben konuşsam daha iyi olacak gibi geldi. “Hayırdır Güldenaz Hatun? Neden hala ayaktasın?”
“Dün neredeydin?”
“Hobaaa! Sana telefonda söyledim ya nerede olduğumu.”
“Bana sadece bir arkadaşında olduğunu söyledin.”
“Evet. Sebebini de söyledim. Sorun ne?”
“Sorun yok. Sadece merak ettim. Seni beklemek istedim konuşuruz diye.”
Bir sorun vardı ve sadece ağzı sorun yok derken içinde fırtına olduğu gözlerinde çakan şimşekten belliydi. “İyi yapmışsın annem. Konuşalım.”
“Yeni işin nasıl? Anlat biraz.”
Derin bir iç çekip annemin meraklanmak için her hangi bir sebebi olmadığını düşündüm ama bu düşünce aklımda çok yer etmeden yeni ve çok geçerli bir sebep geldi aklıma. Anneydi ve ben ne yaparsam nerede olursam olayım endişelenecekti. Salata doğrasam bile elim kesilir mi diye düşünecekti. Haklı olduğunu düşünerek gülümsedim.
Ben gülümseyince annem de hemen karşılık verdi. Tek istediğinin benim onu anlamam, gülmem ve hata yapmamam olduğunu biliyordum ama annemin kendi açısından bilip benim açımdan bilmek istemediği, insan hata yapmadan doğruyu öğrenmekte ve kabullenmekte diretiyordu. Annemi üçlü kanepeye doğru yönlendirerek ben de hemen yanına oturdum.
“Bir evde çalışacağım. Evin normalde yatılı bir çalışanı var ama ev çok büyük olduğundan yetiştiremiyor. Ben sadece haftada üç gün gideceğim ve günlerin sabit olmaması işime yarayacak. Ayrıca kesin saatleri de yok.”
“Kabul ettin yani?”
“Evet. Hatta bugün ilk günümdü. Dün kovuldum söylemiştim hatta sen de çığlık atarak sevincini belli etmiştin. Kovulmama sebep olan kişi vicdan azabından olsa gerek başka bir iş bulmama sebep oldu. Evin çalışanı işlere yetişemediği için yardımcı istemiş ve bingo! O yardımcı ben oldum. Üç gün sadece ama hafta içine denk gelen gün geç geleceğim mecburen. Günler patronun ihtiyacına göre değişecek. Mesela yarın da gitmem lazım. Davet varmış evinde. Kadın çok tatlı anne görsen ısırırsın. Gerçi biraz aksi gibi ama olsun yine de çok şeker ya!”
“Kim bu yeni patron? İyi biri mi? Bak gözün tutmadıysa iki dakika durma.”
“Benim anlaşmam gereken kişi Nadide Hanım. O beni yanında isterse büyük patron ses etmez çünkü kadına değer veriyor onu anladım. Büyük patrona gelirsek…”
İstemeden yüzümü buruşturup dudak büktüm ve annemin şüpheyle tek kaşını kaldırdığını fark edince hemen gülümseme moduna geçtim. “Biraz soğuk ama dehşet yakışıklı. Hani soğuk olmasa belki kafalar kısa yoldan zengin olurdum ha?”
Burada annemin gözlerinin parlaması lazımdı ama onun yerine kollarını göğsünde kenetleyip hala kalkık olan tek kaşına çarpık gülümsemesini de ekledi. İyi ki erkek doğmamış bu kadın yoksa feci yakışıklı olur, evlenmez ve her gece bir kadınla vakit geçireceği için ben de doğmamış olurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz ve Ateş #Wattys2018
Romancesıcak ve soğuk buluşunca ateş ve buz karışınca karla güneş değince ilk nefesi alınca, son nefesi verince sevinçten ağlayinca, çaresizlikten gülünce bırakıp gidince, geride kalınca buz mu erir ateş mi söner?