Yavaşça doğrulup yüzüne bakmaya çalıştım. Uyuyordu, hem de çok güzel uyuyordu. Yüzüne gelen bir tutam saçı yavaşça çekip tüm yüzünü görmek istedim ve iyice yanaşıp saçını yüzünden çeker çekmez, Cemre gözlerini kocaman açılıp çığlık atarak bir anda arkasını döndü.
AYAZ
Tamam, ufak tefekti ama eli kadar kafası da sertti. Hem dönüp hem kalkmak isteyince gözümün önünde kafalarımızın çarpmasıyla şimşekler çaktı. Gelen patırtı ile kendimi unutup onun nasıl olduğuna bakmak için gözlerimi açtığımda Cemre battaniyeyle birlikte yerdeydi ve sadece ayakları yatakta duruyordu.Nasıl o şekilde düşebildiğini düşünmeme bile fırsat vermeden ayaklarını iki yanı açtı ve hemen sonra gözlerini de kocaman açarak şaşkınlıkla “Hadi!” diye bağırdı. Ne olduğunu anlamadığım için ben de telaşla yataktan kalkıp yanına gitmek için bir kaç adım attım ama yine bağırıp “Gelme” dedi.
Normalde insanların hareketleri, ses tonları ve ya bazen bakışlarından bile ne düşündüklerini ya da niyetlerini hemen anlarken şu an hiçbir şeye anlam veremiyordum. Verdiği tepki yanımda uyandığı için miydi yoksa düştüğü için bir yeri mi acımıştı ama ayaklarına bakınca neden panik yaptı? Ne düşündüğünü çözemediğim nadir insanlardan birine ilgi duymak zorunda mıydım?
“Neden bir kullanma kılavuzun yok ki senin?” Bu sırada Cemre battaniyeyi başına kadar çekmişti ve kıkırdamaya başladığında iyice ne düşüneceğimi şaşırdım. Nihayet battaniyeyi tamamen üzerinden atıp ayağa kalktığında hala gülüyordu. Bana eliyle gel işareti yapınca başımı yana eğip kaşlarımı çattım.“Gel gel, bir şey yapmayacağım valla bak. Hem kılavuz derken?”
“Konu değil” diyerek yanına yanaştığımda yüzümü avuçlarının arasına aldı. Tokadının daha etkili olması için yüzümü tutuyor olabilir miydi? Hemen bileklerini tuttum ama parmak uçlarında yükselerek başımın bir sağına bir soluna baktıktan sonra “Çok acıdı mı?” diyerek ellerini uzaklaştırmaya çalıştı. Ne olur ne olmaz hala bileklerini bırakmamıştım.
Ne yani ‘benim burda ya da senin yanımda ne işin var’ diyerek tepki göstermeyecek miydi?
“Hayır. Peki ya senin?”
Omuzlarını silkip “Önemi yok” dedi. Rahat görünüyordu ve ben de rahatlamaya başlamıştım. Bileklerini bırakıp dolabıma yöneldiğinde aklımda çalışmaya başladı. Demek stresten düşünemiyordum.
Battaniyeyi kafasına çekene kadar gergindi ve daha sonra gülümsemeye başlamıştı. Dolap kapağını açtım ama kıyafetlere bakamıyordum bile. Gözlerim dolaba takılı kalarak konuşmaya başladım. Açık ve net ol demişti değil mi?
“Sen çıplak olduğunu falan mı sandın?”
Cemre tedirgin olup sesini yükselterek “Hayır canım ne münasebet! Sadece nerede olduğumu çözemedim” dediğinde emin oldum.
Sesini yükseltmesi, gereğinden uzun ve açıklayıcı cevap vermesi… davul çalıp ‘yalan söyleyeceğim lütfen inan’ dese de olurdu. Yavaşça ona döndüm. Beni fırsatçı falan mı sanıyordu bu?
“Sen üstünü kontrol ettin”
“Ya ne alaka?! Giyinik olduğumu anlamayacak kadar salak mıyım?”
“Bilmiyorum. Ben hiç öyle ikinci bir deri gibi duran pantolon giymedim. Yokmuş gibi hissettiriyor olabilir”
Çirkefe bağlayarak üstün gelmeye çalışırken verdiği cevaplarda elini beline koymuştu ama şimdi bıkkınca ellerini iki yana bırakarak “Ne bekliyorsun Ayaz? Üstün çıplak ve yanında yatıyordum. Başımı çarptıktan sonra kendimi yerde buldum ve ayaklarımda çıplaktı. Salonda uyuduğumda ayakkabılarım bile duruyordu ama ben öyle görünce… Ben panik yaptım. Ayrıca sen de çıplaktın! Bunu belirtmiş miydim?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz ve Ateş #Wattys2018
Romancesıcak ve soğuk buluşunca ateş ve buz karışınca karla güneş değince ilk nefesi alınca, son nefesi verince sevinçten ağlayinca, çaresizlikten gülünce bırakıp gidince, geride kalınca buz mu erir ateş mi söner?