44-parasız adam gereksiz adam

172 26 131
                                    

CEMRE

Ayaz'ın yere vuran ayak sesleri uzaklaştıkça son kelimesi de yaklaşarak beynime vuruyordu. Ne kadar arkasından seslensem de bana cevap vermedi ve Gülenay'a kapıyı açması için baskı yapamadan telefonum çaldı. Arayanın Ayaz olmasını umuyordum ama Emre'ydi. Telefonu açar açmaz şikayete başlayacakken Emre beni adımı bağırır şekilde söyleyerek susturdu.

"N'oluyor ya? Neden hepiniz benim üstüme geliyorsunuz?"

"Ne konuştun Nazım itiyle?"

"İhale evraklarını imzalamama mı yoksa değer verdiklerimin başına iş açacağını, hepimizin eksilerini bildiğini falan söyleyip tehdit etti. Yanında bir de adamı vardı"

"Neden görüntülerde gayet medeni iki insan gibi tokalaşıp konuştuğunuz görünüyor?"

"Ne demek istiyorsun sen? Öyle bir durum yok Emre. Beni zorla çardağa götürdü ve tehditlerini savurup gitti"

"Nazım'ı ne kadardır tanıyorsun? Karan'la birlikte olduğundan beridir mi?"

"Ne alakası var konuyla Emre? Adamı ilk senin partinde gördüm ve bugün tanıyamadım bile. Soyadını söyleyince tanıdım ancak"

"Adamla konuşup tokalaşıyorsun ve adam elini beline attığında tepki vermeden çardağa doğru gayet samimi bir şekilde ilerliyorsunuz. Bir süre sonra adam çardaktan çıkıp sana gülümseyerek el sallayıp uzaklaşıyor. Bu mu tehdit!?"

Emre'nin söylediklerini aklım almadığı için telefonu kapatıp yatağa oturarak sinirlerimin yatışmasını beklemeyi düşündüm ama telefon üst üste durmadan çaldığı için sinirle elime alarak açtım.

"Ne var?"

Emre bağırarak "Bir daha o telefon yüzüme kapanmayacak Cemre!" dediğinde bu sefer telefonu tamamen kapattım. Banyoya girip elimi yüzümü soğuk suyla yıkayarak toparlanmaya çalıştım ama yüzümün yanması sanki gitgide daha da çoğalıyordu. Emre beni yalancılıkla suçluyordu ya da ben sinirli olduğum için yanlış anlıyordum.

Banyodan çıkıp odaya geçtiğimde odanın kapısı açıldı ve Emre içeri girdi. Telefonu kurcaladıktan sonra bana verdi ve sadece "İzle" diyerek yanımda durup benimle birlikte izlemeye başladı. Gerçekten izleyince görüntü benim anlattığıma benzemiyordu. Nazım'ın sırtı kameraya dönükken benim sadece sağ tarafım biraz görünüyordu ve kısa bir konuşmadan sonra Nazım'la tokalaştığımız ve adamın elini belime atarak gereğinden fazla samimi bir şekilde ancak yarısı görünen çardağa doğru ilerleyişimiz görünüyordu.

Çardak kapalı olduğundan ne birinin beni kollarımdan tuttuğu ne Nazım'ın çenemi sıktığı görüntüler yoktu ve gerçekten adam çıkarken gülerek el sallamıştı ama ben bunu orda fark etmemiştim çünkü beni bıraktıkları an yere kapaklanmıştım. Nazım'ın adamı ise görüntüde yoktu.

"Ne diyeceksin? Sence Ayaz bunları görünce ne diyecek ha? Karan'ın çıkarlarını korumak için imza atmak istemediğini ya da bu samimiyetin nerden geldiğini sormayacak mı?"

Korkuyla Emre'ye baktım. Söylediklerini kendim düşünsem kuruntu yapıyorum derdim ama o söyleyince korkutucu derecede gerçek gelmişti.

"Görüntülerin böyle olmasının bir önemi yok Emre. Ben ne dediysem öyle oldu anladın mı? Nazım'ı tanımıyorum ve Karan'ı koruduğum falan yok" dememle telefon elimden çekildi ve benle Emre aynı anda arkamızı döndüğümüzde Ayaz elinde Emre'nin telefonuyla durup bize kısa bir bakış attıktan sonra "Bakalım neymiş Cemre'nin Karan'ı koruduğu görüntüler. O pezevenkle sarmaş dolaş olan fotoğrafından daha kötü olamaz herhalde değil mi Cemre?" diyerek izlemeye başladı.

Buz ve Ateş #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin