Üzerimdeki bornozu atarak elime ilk gelen kıyafetleri giyip saçımı gelişigüzel toplayarak evden çıkmak için hazırlandım. İlk iş telefoncuya gidecek ve annemin devlet sırrı gibi sakladığı telefonun şifresini kıracaktım.
Ayakkabılarımı elime alıp kapıyı açtığım anda Ayaz’ı karşımda görünce irkilerek küçük bir çığlık attım.###########################
İyi okumalar 😊CEMRE
Kendimi toparlayınca ayakkabılarımı kapının dışına atıp dışarı çıkmak istediğimde Ayaz yol vermedi.
“İçeri geçip biraz konuşalım mı?”
İçimdeki ruhsal acıyı fiziksel acı ile yer değiştirmezsem delirebilirdim. Yine tehlikeli ruhsal fiziksel karmaşadaydım ve 24 saat içinde bunu ikinci düşünüşümdü ki bu tehlikeliydi ve aslında fırsat ayağıma gelmişti. Gücümün yettiği yere kadar Ayaz’a saldırır vurduğum her darbede rahatlar sonra bir de üstüne dayak yersem içimdeki acıyı bir süreliğine def edebilirdim. Mantıklı mıydı? Değil! Yapmak istiyor muydum? Evet.
Kendimi Ayaz’a vurmak için hazırladığım anda derin bir nefes alıp vazgeçtim.Mantığımı kullanmalı kendimi bu kadar çabuk koy vermemeliydim. Ben güçlüydüm. Benim önce telefoncuya sonra havalimanına gitmem gerekirdi. Telefoncu… telefon… alan kodu...
“Yüzünü şekilden şekle sokmayı bırakarak bana cevap versen diyorum Cemre”
“384 nerenin kodu Ayaz”
Ayaz önce yüzüme şaşkınca bakıp sonra kaşlarını çattı.
“Şaka mı yapıyorsun yoksa bu hileli bir soru mu?”
Cevap vermeyerek yüzüne bakmaya devam ettiğimde Ayaz pes etmiş bir halde cevap verdi.
“Bunda bir oyun olduğunu düşünerek ona göre cevap veriyorum. Araçla gidersen tahmini sekiz dokuz saat uzaklıktaki bir şehir.”
“Çekil git önümden ya! Hata ben de! Niye sana soruyorum ki? Sari çizmeli Mehmet Ağa’ya bile selam verip sorsam, selamın hatrına cevap verir. Bende durmuş burada senden ciddi bir cevap bekliyorum.”
Bütün bunları sayarken anahtarı kilide yerleştirmeye çalışıyordum ama ellerimin titremesinden yapamıyordum.
“Tamam. Anlaşalım olur mu? Sorduğun kod Nevşehir.”
Olduğum yerde yavaşça Ayaz’a döndüm. Yüzüme beklentiyle bakıyordu.
Anneannemin memleketi falan değildi Nevşehir. Tekrar arkamı dönüp anahtarı kapıya takacağım sırada Ayaz elini kapıya koyarak sonuna kadar açılmasını sağladı.
“Anlaşacaktık. Cevabı verdim. Şimdi içeri geçip konuşabilir miyiz?”
“Neden? Herkesin dokunmasına izin veren kızdan bir sınıf daha yukarı atlayıp eve erkek atan kız mı olacağım?”
Ayaz çenesini sıkarak gözlerini kapatıp açtı. Sinirlenmeye başlıyordu ve bu mimiklerine yansıyordu ama hesaba katmadığı şey benim zaten şu an patlamaya hazır volkan gibi sinirli olduğum ve bunu mimiklerine yansıtmadığımdı.“Ben çıkıyorum, sen burada durup kendi kendine monolog yapabilirsin çünkü benim seninle diyaloğa girmek gibi bir niyetim yok”
Tekrar kapıyı uzandığımda Ayaz’ın kolumdan tutması ben de pamuk ipliğine bağlı bütün dengelerin sallanıp iplerin tek tek kopmasına sebep oldu. Kolumu hırsla çekip arkama dönerek bütün gücümle Ayaz’ın yüzüne yumruk attım.
Beklemediği için benim bile tahminimden daha etkili olmuştu ama benim yapımda kısa boylu zayıf bir kız için erkek gibi vurmak buraya kadardı. Ellerimi Ayaz'ın saçlarına geçirerek var gücümle çekmeye başladım. Başı, göğüs hizama gelse yeterli olurdu çünkü o hizaya dizimi kaldırabilirim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz ve Ateş #Wattys2018
Romancesıcak ve soğuk buluşunca ateş ve buz karışınca karla güneş değince ilk nefesi alınca, son nefesi verince sevinçten ağlayinca, çaresizlikten gülünce bırakıp gidince, geride kalınca buz mu erir ateş mi söner?