Simay'ın babası küçümseyici küçük bir kahkaha atıp başını sağa sola sallayarak içeri doğru ilerlediğinde Simay, bana küçük bir bakış atıp, oyalanmadan içeri doğru ilerleyen babasını takip etti. Kapıyı kapatıp arkamı döndüğümde tek kaşını kaldırmış, elleri cebinde duvara yaslanıp yüzüme ukalaca bakan Ayaz'la kaldım.
******************************************
AYAZ
Cemre'ye 'ne iş?' diye sormayı düşünürken Nadide mutfaktan çıkıp geldi ve Simay'ın arkasından bakakalan Cemre'nin elinden ceketi alarak asmaya koyulurken bir yandan da söylenip duruyordu.
"O mendebur bişey mi deyipduruvedi guzum? Koyma kafan sen ona zeytinim. Götü yere yakın onun hunçek gızla uğraşıpduru. Bi o kada da yirin altınde oluve böylesi. Geç gare içeri geç." diyerek Cemre'yi yönlendirmeye çalıştı. İkisi de varlığımı unutmuş gibiydi.
"O değil be Nadide'm. Adamın dediği değil yani, Simay'ın demediği koydu biraz. Sabah güle oynaya çıktığımız ev benimdi. Okulda bir yudum o bir yudum benim içtiğimiz kahve onundu da bu tavır neyindi onu anlamadım."
Cemre'nin gözleri dolmuştu ve yutkunamayacak kadar zorlandığı belliydi ki bu benim için daha ilgi çekiciydi. Tanıdığım kadarıyla rahat, hiçbir şeyi kafasına takmayan, aklı bir karış havada, sorumsuz biriydi ama şimdi verdiği tepki kafamı karıştırmıştı. İkisi mutfağa girince ben de salona geçtim.
Cemre içeri girdiğinde Emre kızın yüzünden her şeyi anlamış gibiydi. "Masa hazır mı?" diye sorduğunda Cemre'nin sadece "hı-hı" demesiyle kıza diktiği gözlerine kaşlarının çatıklığı da eşlik etti. Bu arada Ayhan Bey küçümser bir gülümseme takınırken Simay'da ellerine bakıp parmaklarıyla oynuyordu. Bu ikisinin birbirini yakından tanıdığı aşikardı ve Simay muhtemelen kendini beğenmiş babasının tepkisinden korktuğu için Cemre'yi tanımamazlıktan gelmişti.
Emre "Masaya geçelim mi?" dediğinde herkes yavaş yavaş ayaklanırken yanıma gelip, "Cemre ve Nadide'nin de bizimle yemesini istiyorum" dedi. Başımı olumsuz anlamda sallayıp iyi fikir olmadığını söyledim ama Ayhan Bey bakışlarını bize çevirince devamını getiremedik ve yerlerimize oturduk.
Cemre servisleri bitirdikten sonra "Başka bir arzunuz var mı? diye sorunca tekrar Emre'ye baktım ama beni umursamayıp "Evet var. Servisler eksik Cemre" dedi. Gereksiz ve anlamsız bir savaş başlayacaktı ve bu savaştan sadece Simay'la Cemre'nin yara alıp çıkacağını benim gerizekalı kuzenim idrak edemiyordu.
"Özür dilerim Emre Bey anlayamadım!"
"Nadide ile kendine servis açmayı unutmuşsun."
Cemre hala kaşları çatık masaya bakıyordu. Evde kimse yokken Emre yemeklerini mutfakta Nadide ile yiyiyordu ama misafirleri varken ayrı yiyiyorlardı ve Cemre'nin de bunu bildiğini biliyordu. Cemre "Nadide'ye söylerim diyerek salondan çıkınca ben de izin isteyip kalktım.
Mutfağa gittiğimde Nadide ellerini beline koymuş "Ne didi didin? Alla sen hune bak sen. Biz niyekin orde gevişcekmişik? dedikten sonra cevabı bendeymiş gibi bana baktı. Omuzlarımı silkerek kendime su doldurduğum da Cemre'nin gözleri beni takip ediyordu.
"İçerde su vardı. Bana söyleseydin getirirdim ayrıca. Niye sen geldin ki?" dediğinde ona da cevabımı duymamazlıktan gelerek verince Nadide elini Cemre'nin çenesine koyarak ilgisini kendine yöneltmeye çalıştı. Bir anlık suskunluktan sonra Nadide "Ne avel avel bakıpdurun desene gız" diye çemkirince Cemre "Anlamadım valla ya!" diyerek aynı şekilde cevap verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz ve Ateş #Wattys2018
Romancesıcak ve soğuk buluşunca ateş ve buz karışınca karla güneş değince ilk nefesi alınca, son nefesi verince sevinçten ağlayinca, çaresizlikten gülünce bırakıp gidince, geride kalınca buz mu erir ateş mi söner?