“Konuşsana be kızım!” dediğimde Cemre küçük bir kahkaha atıp kollarını boynuma atarak ilk defa o beni öpmeye başladı. Bu kız beni her şekilde süründürecekti. Mutlu da etse üzse de süründürecekti. Benden ayrılınca “Severim” dedi. Konuşmayıp devam etse de olurdu. “Anlamıştım zaten” deyip gülümsedikten sonra onun bıraktığı yerden ben devam ettim.
--_--------------+++-----------------&&-------
CEMREBir hafta. Tam bir hafta boyunca Ayaz telefonunu sadece bir kere açmış ve telefonda her ne gördüyse kapatıp sinirle mutfak masasının üzerine attıktan sonra bir daha da eline almamış benim de elime almama izin vermemişti. İlk bir kaç gün benden ne istediyse Deniz’e söyle moduna girdiğim için sonra ki zamanlarda Ayaz tam konuşacakken susup “Neyse ben Deniz’e söyleyeyim” demeye başlamıştı. Sadece bu akşam “Senden kahve isteyecektim ama ben Denizciğime söyleyeyim” dediğinde bütün sinirlerim tepeme çıkmış ama fark ettirmemek için kendimle savaşmıştım.
Kızın isminin sonuna eklediği her harfi tek tek Ayaz’a ekleme isteğiyle dolup taşıyordum ki bu saçmalığı kendim çıkardığım için hakkettiğimi düşünerek bozulmuş sinirlerimi de rulo yapıp yanıma alarak montumu giyip bahçeye çıktım. Harfleri Ayaz’a takamasam bile sinirlerimle değişik yollar deneyebilirdim.
Hava erken karardığı için güneş kendini birkaç saat önce saklamış ve yerini yıldızlara bırakmıştı. Etrafımızda başka ev ve gökyüzünde bulut olmadığı için yıldızlar kendini ışıl ışıl göstermeye başlamıştı. Bahçeye açılan kapının sesini duyduğumda başımı ters yöne çevirerek Ayaz’ı umursamıyormuş gibi davranmaya karar verdim. Hepsi onun suçuydu. Kızın onu öptüğü görüntüler mıh gibi aklıma çakılmıştı ve her ne kadar Ayaz kızla alakası olmadığını söylese de içimi bir türlü soğutamıyordum ve Ayaz da bu konuda uğraşmıyordu. Kesinlikle hepsi onun suçuydu.
Ayaz “Annem, ben küçükken derdi ki, saydığın yıldızlar yüzünde sivilce olarak çıkarmış” dediğinde “Hangisi?” dememle kırdığım potu fark ederek gözlerimi sıkıca kapatıp dilimi ısırdım. Annesiyle olan hikayesini bilmiyordum ve o anlatmadan sormaya niyetim yoktu.
Çekinerek gözlerimi açıp Ayaz’a baktığımda elindeki kahve fincanlarına gözlerini sabitlemiş duruyordu. Boğazını temizleyip kahvenin birini bana uzatırken ben görmemezlikten gelip bakışlarımı çevirince “Selma Annem ben küçükken benimle çok fazla iletişime girmezdi çünkü zor bir çocuktum ve o da çok gençti” dedi.
Ayaz hiçbir şey olmamış gibi konuşunca biraz rahatladım ve bu konuları yavaş yavaş aşmamız gerektiğini düşünerek onunla uğraşmak istedim. Sonuçta Ayaz benim annem ve babam hakkında çoğu şeyi biliyordu. “Bence annen bir an önce uyuman ve senden kurtulmak için bunu diyordu çünkü aynısını benim annem de söylüyordu tabi farklı bir örnekle ama dediği olmadı. Ayrıca yıldızları falan saymıyorum” dedikten sonra kendi lafımı onaylamak için gözlerimi kapattım ama hemen sonra Ayaz “Hmm. Nasıl bir örnek ki?” dediğinde umursamamaya çalıştım. Kısa süre sonra “Vay canına şanslıyım!” dediğinde yine benimle uğraşmaya başlayacağını anlayarak sesli bir nefes verdim.
Kahvenin buram buram kokusu geliyordu ve Ayaz bana uzattığında inat edip amadığıma pişman olmuştum.
“Bilerek yapıyorsun değil mi Ayaz? Önce beni sinir ediyorsun ve hemen ardından gelip keyfimi kaçırarak kendi keyfini yerine getirmeye çalışıyorsun ama öyle kolay değil”
“Bilerek yaptığım bir şey yok Cemre. Sen plak gibi takıldın ben de sana uyum sağlıyorum”
“Sağlama Ayaz. Bana uyum sağlama. Belki ben hata yapıyorum, belki yanlış yoldayım. Uyum sağlayacağına düzelt”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz ve Ateş #Wattys2018
Romancesıcak ve soğuk buluşunca ateş ve buz karışınca karla güneş değince ilk nefesi alınca, son nefesi verince sevinçten ağlayinca, çaresizlikten gülünce bırakıp gidince, geride kalınca buz mu erir ateş mi söner?