“Cemre dinle biraz evet öptüğümü gördün ama…” dememle Cemre bir anda arkasını döndü. Bu sefer tokadın nasıl geldiğini anlamamıştım bile. Tokadın sesiyle Cemre’nin aldığı kesik nefesin sesi neredeyse aynı anda çıkmıştı. Ben bir adım geri çıkarken Cemre elini tutmuş şaşkınlıkla bana bakıyordu ki kendisi bile attığı tokada şaşırmıştı ama hemen toparlanarak birkaç adım geri attıktan sonra koşarak uzaklaşmaya başladı.
_______________________________________
AYAZ
Kısa boylu, minyon tipli kadınlar hoşuma gitmezdi ama Cemre’nin öyle olmasına memnundum çünkü o ergen tripleri atıp koşarak uzaklaşırken benim ona yetişmek için büyük ve hızlı adımlar atmam yeterliydi. Gerçi Cemre bir de bunlara hediye olarak esmerdi ve ben esmerleri de sevmezdim. Gittiği yön arabayı bıraktığımız yer değil iskeleye inen yerdi. Ona seslenmeyerek arkasından gitmeye devam ettim. Muhtemelen yalnız kalıp ağlayabileceği yer arıyordu ve en iyisi sakinleşip, mantıklı konuşacak seviyeye gelene kadar beklememdi.
Tahmin ettiğim gibi Cemre iskeleye doğru yürüdü ve yolun karşısına geçtikten sonra durup bana baktı. Aklı başına gelmiş olmalıydı. Gülümseyerek ona bakıp karşıya geçmek için trafiğin bitmesini beklerken Cemre de bana gülümseyerek elini kaldırdı. Elini niye kaldırdı ki beni görüyor ve onu gördüğümü biliyor. Bozuntuya vermeyerek elimi biraz kaldırmışken Cemre’nin önünde duran taksiyi fark ettim ve taksi durduğunda Cemre henüz indirmemiş olduğu elinin orta parmağını kaldırarak gülümsemesini benimle aynı anda yüzünden sildi ve taksiye bindi.
Ben akıllı adamım. Kısa boylu,minyon ve esmer kadınları sevmememin bir nedeni olmalıydı ama ben bu kızı, şu an ona kızmak yerine bir kez daha sevdiğimi anlamıştım. Kendi aptallığıma gülerek arabayı bıraktığım yere yürümeye başladım. Eve varana kadar Cemre’yi defalarca aradım ama hiç birine cevap vermedi. En iyisi evde oturup beklemekti çünkü gidecek başka yeri yoktu ve önünde sonunda eve dönecekti. Arabayı garaja park edip ön tarafa geçtiğimde gördüğüm görüntüyle kendimi tutamayıp kahkaha atmaya başladım. Cemre’nin artistliği buraya kadardı. Yavru kedi gibi kapının önünde oturmuş bekliyordu.
“Gülmeyi kes ve kapıyı aç Ayaz. Dondum soğuktan”“Biliyor musun? Anahtarın ben de olduğunu hatırlasaydım kesinlikle hemen gelmezdim”
“Beni aceleye sokmasaydın o anahtar ben de olacaktı. Sana gülmeyi kes dedim ve kapıyı aç!”
Cemre’ye yaklaşınca soğuktan titrediğini fark ederek ellerimi önce yanaklarına götürmek istedim ama direk tırnaklarını çıkarıp çemkirmeye başladı.
“Sana kısa süre önce bana dokunma demiştim. Çek toynaklarını üzerimden!”
Hala gülüyordum ve “Beni bir dinlesen bunların hiç biri olmayacaktı” dediğimde Cemre avazı çıktığı kadar bağırarak “Sana kapıyı aç diyorum be adam! Ya aç şunu ya da ben siktir olup giderim” diye bağırınca şakaya vurup işi hafife alarak durumdan kurtulamayacağımı anladım ve kapıyı açıp geçmesi için yana çekildim.
Cemre içeri girer girmez kapıyı yüzüme kapatmak isteyince izin vermeyip zorlayarak içeri girdim. Cemre salona doğru ilerlerken peşinden giderek konuşmaya başladım.“Beni dinlemeden yargılaman doğru değil Cemre”
“Ne diyeceksin Ayaz? ‘Ben öpmedim o beni zorla öptü. Sülük gibi yapıştı bana. Yüz vermiyorum ama anlamayıp her fırsatı değerlendiriyor’ mu diyeceksin ha?”
“Evet. Aynen bunu diyeceğim. Hiçbir alakam yok onunla” dediğimde Cemre’nin yüzünde alay eder bir gülümseme oluştu.
“Ne? Ne var? Gerçek bu!”
“Boş versene Ayaz. Ordan bakınca aptala mı benziyorum. Eğer öyleyse yer değişelim ki herkes hakkını versin”
“Neden mantığınla değil de hırsınla hareket ediyorsun? Öfkeni bırakıp baksana olaya”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz ve Ateş #Wattys2018
Romancesıcak ve soğuk buluşunca ateş ve buz karışınca karla güneş değince ilk nefesi alınca, son nefesi verince sevinçten ağlayinca, çaresizlikten gülünce bırakıp gidince, geride kalınca buz mu erir ateş mi söner?