29-yüzde yüz

324 30 46
                                    







EMRE

Bir kardeşim vardı. Annem ve dedemin nefret ettiği, babamın babalık yapmadığı, benim bir dediğim iki olmazken okumak için barda bile çalışan bir kardeşim vardı.

Arabaya bineceğim sırada aklıma o kardeşin perişan halde Ayaz'ın yanında olduğu geldi ve telefonumu çıkararak hemen araca bindim. Babamın klinikten çıktığını görmek ve onunla aynı havayı solumak istemediğimden acele ederek ordan uzaklaştım ve yoldayken defalarca aramama rağmen Ayaz telefonu açmayınca evine gitmeye karar verdim.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

CEMRE

Kendimi içi boş samanla dolu bir çuval gibi hissediyordum. Ayaz beni nasıl yönlendirirse öyle hareket ederek itiraz etmiyordum çünkü sonuçlar çıkana kadar boşuna itiraz edip zorbalığına katlanacağıma sessiz kalıp savaş çığlıklarını sonraya saklıyordum.

Her ne kadar söylenenlere şu an için inanmasa da ben de inanmıyordum ama sonuçlar çıktığında Ayaz'la herhangi bir akrabalığım çıkmayacağına da emindim. Sadece Emre ile bir bağımız olabilir diye düşünüyordum ama o da babasının sesinin birebir babamın sesi ile aynı olmasından kaynaklanıyordu. Emre'nin babasının dediği yanlıştı. O adam benim babam olamazdı çünkü yüzünün hiçbir tarafı benim babamı andırmıyordu.

Ayak parmaklarıma basarak yürümeye çalıştığım için zorlanmam gerekirdi ama ağırlığımın büyük çoğunluğunu Ayaz taşıdığı için canım çok acımıyordu. Arabanın yanına geldiğimizde kapıyı açıp oturmamı bekledi. Bir anlık başımı çevirip kliniğe doğru baktım. Belki peşimden gelip beni Ayaz'ın yanından alacak biri çıkar diye düşündüm ama gelen yoktu ve Ayaz'ın beni daha çok beklemek istemeyip omuzumdan ittirmesi binmem için harekete geçmeme sebep oldu. Oturur oturmaz tavan lambasını açıp ayağıma batan camları çıkarmaya başladım.

Ayaz tavan lambasını kapatınca ona ters bir bakış attım ama bana baktığı yoktu. Ben de onu umursamayarak lambayı tekrar açtım ve tam ayağıma dikkat kesilmişken ışık tekrar kapandı. Bu sefer ona hiç bakmadan lambayı açtığımda homurdanarak bir şeyler söylemeye başladı ama kafamı ona değil ayağıma vererek umursamamaya çalıştım. Nihayet bir ayağımı bitirip diğerine geçtiğimde Ayaz frene asılarak direksyona vurup "Sen beni delirtmeye mi çalışıyorsun?" diye bağırdı.

Yüzüne bakmadan "Sen zaten delisin" diyerek yaptığı frenden dolayı kaydığım koltukta kendimi düzelterek derin bir nefes alıp tekrar kaldığım yerden cam ayıklamaya devam edince o da sesli bir nefes alarak bileğimi tutup kendine doğru çekti.

"Kes maymun gibi ayıklanmayı. N'apıyorsun?" der demez bakışlarını ayağıma çevirince kaşlarını çattı.

"Bu ne?"

"Ayak"

Gözlerini devirerek "Onu sormuyorum ben...." Diye devam edecekken sözünü keserek "Diğerini sormadığını varsayıyorum çünkü soruyorsan deli değil salaksın demektir. Gerçi uzak ihtimal değil" dedim.

Başını direksyona yaslanarak "Ben fark etmedim. Yoksa seni arabaya yürütmezdim" dedi.

"Boş veresne. Beni o masaya zorla yatırdıktan sonra senin ince düşünmeni beklemiyorum zaten"

Ayaz sadece "Peki. Tamam" diyerek tekrar yola çıkınca ben de kaldığım yerden devam ettim.

Yol boyunca camların hepsini çıkardığıma emin olarak uğraşmıştım ki bilmediğim bir evin önüne geldiğimizde etrafa bakmaya başladım. Ayaz kapısını açtığı anda inmesine izin vermeden "Buraya neden geldik? Ben evime gitmek istiyorum" dedim. Bana hiç cevap vermeden araçtan inip benim tarafıma dönerek kapıyı açıp "İn!" dedi.

Buz ve Ateş #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin