AYAZ
"Ayşen haklıymış! Ben neyine güvendim ki senin? Ben seni tanıyalı bir yıl bile değilken seni en az yirmi yıldır tanıyan kadına değil de kendime güvendim. Kendi yaşadıklarıma güvendim. Görüyor musun bendeki aymazlığı, terbiyesizliği ha görüyor musun?"
Cemre hala elindeki telefonu bana tutarken bağırarak devam ettirdiği konuşmasını bu sefer kendi kendiyle konuşur şekilde devam ettirmeye başladı. Bütün vücudu titriyordu ve şimdi ona açıklama yapmaya çalışsam daha da delireceğine emin olduğumdan sesimi çıkaramıyordum ama kendi kendine konuştukça da olmayacak çıkarımlar üretip hemen ardından kendisini inandırmasından da korkuyordum.
"Ben gerçekten terbiyesizim ya! Valla! Bendeki kendine güven, akıl, his falan hepsi boş. Şu güne kadar bana değer verdiklerini düşündüğüm insanların neyine inandıysam yalan çıkmışken neden beni sevmeyen birine inanarak doğru yoldan şaşmadım ki? Kadın geldi uyardı. Kadın geldi ve uyardı"
Bir iki adım Cemre'ye doğru atmışken bir anda bana dönüp "Allah kahretsin kadın beni uyardı ya! Hatta bana salak olduğum imasını bile 'Yaşamadan inanmayanlardansın' diyerek yaptı ama ben yine inanmadım" diye bağırmaya başlayınca yerimde kaldım.
Cemre kendi kendine söylenerek odada birkaç tur atmaya başladığında fısıldayarak konuştuğu için ne söylediğini de anlamıyordum ve bu durum artık oluruna bırakma fikrimi bir kenara bırakmam gerektiğinin habercisiydi.
Adını söylediğim anda büyük adımlarla üzerime gelmeye başladığında sustum.
"Bir daha söyle bakayım" dediğinde yine sustum çünkü ses tonu tehdit variydi ve adını dilime getirirsem daha çok çıldıracaktı. "Söylesene!" diye tekrar bağırdığında muhtemelen boğazı acıdığı için elini boynuna doğru götürüp yutkunmaya çalıştı.
"Sana açıklayabilirim. Sadece biraz sakinleş n'olur?"
"Neyi açıklayacaksın be! Birincisinde yuttum ve sana bir şey söyleyeyim mi? İçime sinmediği halde yuttum çünkü seni seviyordum ama bu sabah itibariyle Ayaz seni sevmiyorum anladın mı beni?"
Cemre ilk defa bana seni seviyorum cümlesini kurdu ama onda da sonuna geçmiş zaman ekleyip hemen ardından sevmediğini söyleyerek. Sinirlenmemi üzülmem engellerken üzülmemi sinirlenmem engelliyordu. Cemre elindeki telefonu yatağın üzerine fırlatıp kendi de yatağa oturup dirseklerini dizlerine dayayarak başını ellerinin arasına aldı. İlk defa onu bu kadar sinirli gördüğüm için hiçbir şey söylemeden onun konuşmasını bekledim.
Uzun bir süre sonra Cemre yüzünü sıvazlayarak derin bir nefes aldığında mantıklı bir şey söyleyeceğini düşündüm ama gözlerimin içine hiçbir duygu barındırmayan gözlerini dikip "Bu evden gitmeni istiyorum. Ben bir karar verene kadar ne gözüme görün ne iletişime geç" diyerek ayağa kalkıp giyinme odasına geçeceği sırada önüne geçtim.
"Cemre saçmalıyorsun! Beni dinlemedin bile"
"Dinlediklerim gördüklerimi ya da okuduklarımı hafifletmeyecek. Tam tersine sana daha çok kinlenip öfkeleneceğim. Bunu mu istiyorsun? Şu an seni sevmiyorum ve sevmediğim bir adamın çocuğunu doğurmak beni incitmez. Senden nefret etmek istemiyorum Ayaz çünkü bu beni incitir. Benim için durumu daha fazla zorlaştırma. Bir kere de benim açımdan bak olur mu? Bak şu an sakinim. Bağırmadan, düzgünce kendimi anlatmaya çalışıyorum"
"Ben kendimi nasıl anlatacağım?"
"Beni anlamak istiyor musun Ayaz?"
"Tabi ki anlamak istiyorum meleğim. Seni seviyorum ve anlamak istiyorum"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz ve Ateş #Wattys2018
Romancesıcak ve soğuk buluşunca ateş ve buz karışınca karla güneş değince ilk nefesi alınca, son nefesi verince sevinçten ağlayinca, çaresizlikten gülünce bırakıp gidince, geride kalınca buz mu erir ateş mi söner?