Söylediğinde gerçeklik payı var mıydı? Evet ama şu an için birbirimize sinir olmuş durumdayken çok zordu. Olabilecek bir şeydi ama es geçtiği konu ben aklımı Ayaz'la bozarsam onu da kendi aklını benimle bozacak kıvama getirirdim.
AYAZ
Cemre'nin telefonunu sürekli çalmasından rahatsız olmaya başlamıştım ama arayanı sürekli meşgule alan Cemre ve arayan kişi bu durumdan memnun gibiydiler. Telefon tekrar çalınca ekrandaki 'Hatun' yazısına gözüm takıldı. Kız arkadaşlarından birini bu isimle kaydetmiş olabilirdi ya da annesiydi ya da Emre'ydi. Son düşündüğümle yüzümde oluşan gülümsemeyi diğer düşüncem elindeki balyozla kafasına vura vura dağıtıp kanlar içinde yere yığarken aşırı şiddetten gülümsemem de yok oldu. Emre'yi niye 'Hatun' diye kaydetsin ki?
"Hadi gidelim. Annen merakta kalmış ki arayıp duruyor."
Cemre'nin yüzündeki tebessüm tezimi doğruladığı için ben de tebessüm ettim ya da annesi olması bunu sağladı. Şimdilik bu düşünceyi sallayabilirim çünkü bu geçersiz kodlama olur. Araca bindikten sonra yol boyunca çıkan tek ses Cemre'nin yol tarif ederken çıkardığı seslerdi.
Evin önüne geldiğimizde Cemre telaşlı hareketlerle araçtan inerek bana teşekkür edince istemediği bir durum olduğunu anlayarak onu biraz kıvrandırmanın güzel olacağını düşünüp ben de araçtan indim.
"Sen neden indin yav? Tek başıma eve girebiliyorum."
Kaşlarım istemsiz kalktı. Cemre'nin olduğu tarafa doğru gittim.
"O nasıl bir tepki kızım? Gelmişken annenle tanışayım dedim. O senin gibi avam konuşmuyordur eminim. Hem çalıştığın insanları tanımak ister."
"İstemez!"
Neredeyse bağırarak söylediği kelimeyle kaşlarımı çattım. Bir anne çocuğunun attığı her adımı bilmek isterdi. Anne olmaya gerek yoktu hatta çünkü bir kadın çevresindeki insanların attığı her adımı bilmek isterdi. En azından benim çocuğum olsa attığı her adımı bilmek isterdim. Takip ederdim, kurcalardım, araştırırdım, sıkıştırırdım, konuştururdum. Bir kez daha bekar olduğum için kendimi tebrik ettim. Hastalıklı bir durum olsa gerekti.
"Bir sorun mu var Cemre? Neden tanımak istemesin?"
Cemre ne diyeceğini bilemediğinden ağzını birkaç kere açıp kapattı ve bunları yaparken her defasında gözleri sol üste boşluğa bakıyordu. Uygun bir yalan arıyordu.
"Annem evde yok!"
Hiç yaratıcı değil.
"O zaman bana bir kahve ikram edip seni kimin bu kadar arayıp rahatsız ettiğini söylersin ha?"
"Allah'ım! Ayaz, sen erkeksin. Bu senin doğana aykırı. Sen meraklı olmamalısın."
Ellerimi cebime koyup Cemre'ye çok önemli bir şey söyleyecekmiş gibi yaklaşıp kulağına eğildim.
"Bunu sana kim söylediyse yalan söylemiş çünkü erkekler kadınlardan daha meraklıdır ama bunu belli etmezler çünkü kadınlar konuşmayı sevdiği için birkaç cümleden sonra dökülürler ve bizde çok fazla soru kelimesi kullanmak zorunda kalmadan istediklerimizi öğreniriz. Ayrıca erkek olduğumu bilmen içimi rahatlattı. Seni inandırmak zorunda olmadığıma acayip sevindim. Hayali bile kötü. Hadi gidelim."
Ben eve doğru ilerlerken Cemre arkada kalmış mal gibi bakıyordu. Geri dönüp elimi beline koyarak hareket etmesini sağladığımda bir adım yana kayarak elimden kurtulup ters ters bakıp yürümeye devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz ve Ateş #Wattys2018
Romancesıcak ve soğuk buluşunca ateş ve buz karışınca karla güneş değince ilk nefesi alınca, son nefesi verince sevinçten ağlayinca, çaresizlikten gülünce bırakıp gidince, geride kalınca buz mu erir ateş mi söner?