Kapıyı açıp konuşacaktım ve siktir git diyecektim. Ayaz "Tamam" dedikten sonra kağıtları çekip almama izin vermişti. Oturduğum yere iyice yerleşip derin bir nefes alarak sonuçlara bakmaya başladım. Ayaz'ın tepkilerinden sonucu bilmeme rağmen sanki bakarsam değişecekmiş gibi elime ilk gelen kağıda baktım.
Ayaz Alka ve Onur Alka yüzde doksandokuz ve bir sürü küsüratlı olumlu. Emre Ateş ve Onur Alka yüzde sıfır. istemeden güldüm çünkü yapılması bile saçmaydı. Buna rapor bile gerekmezdi çünkü Yunus Ateş Emre'nin yaşlanmış haliydi. Onur Alka Cemre Ateş heyecanla dizlerimin üzerine kalkıp okudum. Yine okudum... yine okudum ve yine okudum. Yüzde sıfır.
CEMRE
"Yanlış görmüyordum. Onur Alka ve benim hiçbir alakamız yoktu. Ayaz kardeşim değildi. Ayağa kalkarak derin bir nefes alıp kapının kilidini açtım ve ben kapıyı kendime çekmeden Ayaz kapıyı içeri itti.
"Bana söz verdin, konuşacağız"
"Evet" diyerek odaya doğru ilerledim ve odanın dibindeki tekli koltuğa oturarak sesimin net çıkması için boğazımı temizledim.
"Çorap, çorabın var mı? Mümkünse az çok bana uyuyabilecek terlik falan da varsa yada ayakkabı... ama yoksa birkaç tane çorap istiyorum. Ayaklarım dondu"
Ayaz söylediklerime şaşırsa da afallaması kısa sürdü ve dolaba ilerleyerek içinden bir kaç çorap çıkarıp bana uzattı. Ne diyeceğini bilemediği için benim cümle kurmamı bekleyecek ve konuşmayı bunun üzerinden şekillendirecekti.
Elime verdiği iki çorabı yavaş yavaş üst üste giydiğimde hiç ses çıkarmadan bekledi ve ben bu bekleyişi mezarda kıyamı bekleyen ölüler gibi hissedene kadar uzatabilirdim.
Çorapları giymeyi bitirdikten sonra iki tane daha istediğimde kaşlarını çatıp bir süre bana baktı daha sonra dolaptan iki çorap daha alıp bana uzattı. İşim bitince baktığım kağıtları alıp tek tek yüksek sesle okuyarak okuduğum kağıdı abartılı bir şekilde yere atmaya başladım.
Son iki kağıda gelmiştim.
"Emre Ateş ve Yunus Ateş yüzde doksandokuz bilmem kaç olumlu ve Cemre Ateş, Yunus Ateş yüzde doksandokuz bilmem kaç... Vay canına! Ses tamam ama yüzü oturtamadığım için amcam falan çıkar diye düşünmüştüm adam babammış dolayısıyla Emre de kardeşim. Sanırım dava açarsam kazanır ve zengin olurum ne dersin Ayaz? Yunus Ateş'e babalık davası, sana da cinayete azmettirme, doktora da cinayet, hemşireye yardım. Kendimi geçtim tutacağım avukatı bile zengin ederim. Onun için şöyle kişiliği güzel, amacı para kazanmak değil de haklıyı savunmak olan bir avukat bulabilirim. Tecrübeli olmasına gerek yok çünkü her halükarda kazanacak. Şimdilik gidiyorum" diyerek yerimden kalktığımda Ayaz kolumdan tutarak "Konuşacaktık söz verdin" dedi.
Kolumdaki eline bakarak gözlerimi kapattım ve diken diken olan tüylerimin vücuduma yaydığı hisse odaklanmamaya çalıştım. Kendimden çıkan hayvan gibi hırlama sesine ben bile şaşırmıştım ve bağırarak "Elini çek!" dedim.
Ayaz'ın elinin varlığı tenimden gidince tekrar gözlerimi açtım. Bana dokunması tarif edemeyeceğim derecede sinirlenip tiksinmeme neden olmuş ve kendimi de bir o kadar kötü, ucuz hissetmemi sağlamıştı. Kendimi kötü ya da değersiz hissetmek istemiyordum artık.
"Evet, konuşacağım dedim ve söz verdim. Şimdi bugün için son cümle mi kuruyorum sana. Siktir git!" dedikten sonra kapıya doğru ilerlemeye başladım ve son cümlemi kuruyorum demeden önce kapıya doğru ilerlemiş olmayı aklıma getirmediğim için kendime de aynı cümleyi armağan ettim.
Kapı kapalı olunca ters dönmüş böcek gibi çırpınarak açmak için uğraşmadım. Kesin kilitliydi. Arkamı dönüp Ayaz'a bakarak beni anlamasını bekledim ve bir kez daha kendi salaklığıma alkış tuttum. Ayaz ve beni anlamak!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz ve Ateş #Wattys2018
Romanssıcak ve soğuk buluşunca ateş ve buz karışınca karla güneş değince ilk nefesi alınca, son nefesi verince sevinçten ağlayinca, çaresizlikten gülünce bırakıp gidince, geride kalınca buz mu erir ateş mi söner?