Jiyong genelde yaptığı gibi sabah erkenden kalkmıyordu uyku daha iyiydi. -kabus gördüğü zamanlar hariç- yatağından çıktı başında ki ağrıdan gece fazla içtiğini hatırladı. Neden içmeyecekti ki? Ona dur diyen kimse yoktu artık. Yürürken devirdiği şişeleri umursamadan banyoya ilerledi aynadaki yansımasına anlık baktı gözlerinin altında koyu halkalar iki gündür traş olmadığı için uzamaya başlamış sakalları dağılmış yağlı saçları, saçlarını yıkamayı hiçbir zaman sevmemişti zaten Hana olmadığına göre yıkamaya gerek yoktu. Yüzünü hızlıca yıkadı ve klozetin üzerine oturdu. Bir süre banyodaki fayansları izledikten sonra elleriyle oynamaya başladı. Neden her zaman terk edilen o oluyordu. Hana'nın bununla ilgili söylediği şeyleri hatırlamaya çalıştı "Bencil değilsin... En azından her zaman değilsin..." yani bencildi ve insanlar buna bir yere kadar katlanabiliyordu. Lavabodan destek alarak kalktı geldiği gibi yavaş adamlarıyla banyodan çıktı Hana'nın odasına doğru yürüdü kapının önünde durdu hala dağınık olan yatağına baktı cidden 7 gün olmuş muydu o gideli? Doğrusunu söylemek gerekirse 7 gününü onu düşünerek geçirmemişti, 7 gününü hiçbir şey düşünmemek için içerek geçirmişti evet yaptığı şey buydu kapının kenarına başını dayamış odanın içinde Hana'nın ders çalışmasını izlerken evi dolduran telefon sesiyle Hana kayboldu kafasını kenarlıktan çekmeden gözlerini devirerek kapattı ve bir küfür mırıldandı. Üç gündür sürekli çalan telefonu sessize alabilirdi ama cesaret edemiyordu Hana arayabilirdi ve bu riski alamazdı. Hana'yı 7 günde sadece 7 kez aramıştı fazla değil sadece 7 kez aramıştı. Kafasını kenarlıktan çekip odasına yavaş sandığı fakat hızlı adımlarla girdiğinde çıkarken çarptığı şişelere tekrar çarpmıştı umursamadan telefonu eline aldığında arayanın Hana olmadığını görünce telefonu yatağa geri fırlattı. Ellerini saçlarının arasına sokarak derin derin nefesler alıyordu. Hana evdeyken sürekli çalıştığını o yokken çalışmayı bırakmasının ironikliğine kısık ama acı bir kahkaha ile gülerken yavaşça yatağın kenarına oturdu bakışlarını yere kilitleyerek saatlerce oturdu.
***
-Ohh hyung sonunda gelebildin neden telefonlarımızı açmadın?
-Ne istiyorsun Ri?
-İyi misin?
-Hayır lanet olsun ki hayır o yüzden şu gereksiz soruları bırak ve sus sadece!
-Hyunglar seni kayıt odasında bekliyor.
-Tamam.
Odaya girdiğinde herkes elindeki işini bırakıp ona dönmüştü Bae elindeki kağıtları masaya bırakırken olduğu yerde kıpırdandı Dae de TOP un yanına otururken Jiyong' u izliyordu Jiyong hiçbir şey olmamış gibi ceketini asıp bilgisayarın karşısındaki sandalyesine oturdu ve önüne döndü şimdi sessizliği bozan sadece tek tük klavyeye basış sesiydi.
-Ee kayıta ilk kim giriyor Dae?
Herkes hala Ji'yi izliyordu hiçbir şey söylemeden onu kısık ve hassas bakışlarla izliyorlardı.
-Hana geldi.
Ji uzun zamandır adını sesli duymamıştı. Arkasına dönmedi ama elini klavyeden çekti oturuşunu dikleştirdi
-Ama bir şey söylemeden sadece bunu bıraktı
Son kelimeleri söylerken Ji'nin elinin yanına orta boyda bir kutu bıraktı Ji sabırsız bir hareketle kutuyu açtı içinde Hana'ya şu ana kadar aldığı takılar vardı yüzükler kolyeler altın telefon kabı kutunun içindeki melek şeklindeki bronşu eline aldı baş parmağıyla zarif hareketlerle okşadıktan sonra yerine bıraktı herkes Ji'ye öyle odaklanmıştı ki kapıyı açılıp içeri giren Seungri'yi bile fark etmediler Seungri de ortamın havasına itaat edercesine köşedeki yerini alıp Ji'yi aynı hassasiyetle izlemeye başladı.
-Ji hak ettin! Sonuna kadar hak ettin özür bile dilemedin değil mi? Ondan özür bile dilemedin!
Oda da tek ses Bae'den çıkıyordu. Diğerleri aynı hassasiyetle sessizliğini koruyordu Ji'nin cevap vermemekte ısrar ediyordu kutunun içerisinden çıkardığı kolyeyi inceliyordu
-Mantıklı bir karar bence de konuşma! Diyecek bir şeyin yok değil mi? Olamaz da zaten ne diyeceksin? O evde yalnızken ben partilerde kızlarla kafamı buluyordum mu? Veya mezuniyetini unuttum gitmeyi bırak aramadım bile mi? Taşınmak zorunda olduğunu bilmiyordum bilsem bile Japonya da ki dergi çekimim önemliydi mi? Mükemmel bir sevgilisin! Diğer sevgililerin gibi değildi o kız!
Ji cevap vermiyordu tam verecek gibi olup susuyordu her seferinde önündeki kutunun içindeki şeyleri inceliyordu pahalı hediyelerinin hepsini geri vermişti zaten Hana hiçbir zaman onun parasını önemsememişti. Oturduğu yerden yavaşça kalktı TOP soymakta olduğu elmayı bir kenara bırakmış Dae ise elindeki kağıtları kenara bırakıyordu. Ji yavaş hareketlerle odadan çıkarken
-Kendinden kaçamazsın Ji! Bizden kaçabilirsin ama kendinden kaçamazsın! Durma çık git!
Kapıyı çekerken arkadaşının son kelimelerindeki siniri hissedebiliyordu.Gündüzle gecesi birbirine karışan Jiyong yattığı koltuktan bir şey hatırlamışçasına kalktı hızlı hareketlerle alt kata indi alt kattaki uzun koridoru geçtikten sonra koridorun sonundaki odanın önünde durdu burası Hana'nın kullandığı resim odasıydı uzun zamandır girmediği için bu oda hatırından çıkmıştı kapının koluna elini koyduğu an da nefesi daralmıştı birlikte duvarlara çizdikleri resimleri hatırladı boyaya bulanıp banyoya gitmek için çektikleri tatlı sıkıntıları ilk defa o zaman Hana'nın saçlarını yıkayışını hatırladı ve tebessüm etmekten kendini alamadı ayaklarının altında kedisini hissetmişti o da özlemişti Hana'yı buraya kadar koşarak gelmiş olmalıydı kapının açılmasını bekliyordu. Kapıyı yavaşça açtığında hafif bir boya kokusu kendisini karşılamıştı ışığı açınca bir süre hareket edemedi artık gerçekten nefes alamıyordu içeri adım atmakta tereddüt etmişti, içeri adım atıp etrafa bakarak ortaya kadar yürüdü sonra ellerini ağzına götürüp etrafında döndü duvarlara bıraktıkları tatlı çizimlerden hiçbiri yoktu her yer siyahtı duvarlara kutularca siyah boya serpilmişti odanın köşesinde kül yığını ve yer yer yanmamış olan çizimler, tablolar, fırçalar vardı etrafına bakınınca odanın içindeki bazı tabloların yırtık bazılarınında siyah boyayla boyalı olduğunu gördü onlara yaklaşınca gözlerinden akan sıvıyı hissetti bunlar Hana'nın günlerce uğraştığı tablolardı bir gün galeri açmak istiyordu tabloların önünde çömeldi dokunmaya kıyamadığı Hana evde olmayınca saatlerce izlediği tablolar artık yoktu. Duvara yaklaşınca fark etti duvara serpilmiş olan siyah boyanın üzerinde sıvanırcasına yazılmış bir şeyler yazıyordu ayağa kalkmadan yazıları okumaya başladı
"Daha fazla etrafımda olmanı istemiyorum"
Biraz ilerledi bu daha netti ama uzaktan bakıldığında okunması imkansızdı
"Gitmeni istiyorum yalnız bırak beni"
Biraz daha ilerledi
"Daha fazla yaklaşma"
Devam etti
"Bana öyle bakma"
Göz yaşlarını artık tutmuyordu
"Sev bir geceliğine sıkıl gün doğunca..."
Jiyong'un tüm kanı vücudundan çekiliyordu bacakları titriyordu duvara yaslanarak devam etti her yeri okumak istiyordu
"Ellerimi tutan kimse yok"
Yazı giderek yükseliyordu
"Öyle zor ki nefes almak..."
Jiyong da nefes alamıyordu artık
"Sen de ben de hüzünlü soytarılarız yalnızca ehlileştirilmiş ve programlanmış..."
Elinin tersiyle gözlerini sildi hıçkırığı oda da yankılanmıştı
"Gitmeyi istemenin iyi bir sebebi olmalı"
Yazıya eliyle dokunduktan sonra kolu duvara dayalı bir şekilde sürtünerek oturdu dizlerini kendine çekti o iş diye partilerde iken küçük bir kalbin ezilişinin resmiydi bu iç çekişleri o kadar sesli olmuştu ki kedinin hırlayıp üst kata doğru koştuğunu duymadı bile
-Neden bu odaya yeni girdim!
Haykırışı yankılanmıştı
-Siktiğimin ne işi ile meşguldüm!
Bir yandan yumruklarını yere vuruyordu
-Neden?! Neden?! Neden?!
Sesi git gide azalmıştı
Saatlerce orada oturduktan sonra kapı sesiyle düşünce deryasından çıktı Hana olamazdı o olsa üç kez çalardı bu kadar uzun değil, kapıyı umursamadan ayağa kalktı arkasını döndüğünde yazıyı artık okuyabiliyordu nerede ne yazdığını tek seferde ezberlediğinden emindi ama düşününce tersten okumuştu bunu fark ettiğinde Hana'nın git gide çökerek yazdığı görüntü gözlerinin önüne gelmişti
"Gitmeyi istemenin iyi bir sebebi olmalı""Sen de ben de hüzünlü soytarılarız yalnızca ehlileştirilmiş ve programlanmış..."
"Öyle zor ki nefes almak..."
"Ellerimi tutan kimse yok"
"Sev bir geceliğine sıkıl gün doğunca..."
"Bana öyle bakma"
"Gitmeni istiyorum yalnız bırak beni"
"Daha fazla etrafımda olmanı istemiyorum"
Gözleri tekrar yanmaya başlamıştı alt dudağını ısırarak kafasını geriye attı saçlarını çekiştirdi son kez yazıya tekrar baktı, böyle bitemezdi değil mi? Sebepsiz yere böyle bir şey yazmazdı diğer duvarlarda da not aradı ama yoktu göz yaşlarını silerek bir kez daha son yazıya baktı "Daha fazla etrafımda olmanı istemiyorum" yazıyı okurken gözü tabloların yanında ki zemine kaydı bir şey yazıyordu hızla yere çöküp tabloları kenara itti
Yerde ki fazla bozuk yazıyı gözlerindeki yaşı silip okudu;
"Ruhun neredeyse vücudunu orada tatmin et..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Who you? ||GDragon
Fanfiction-"Hiçkimse birden intihar etmez Jiyong insanı intihara insanlar iterler... Bu aşamalı bir şey..." -"Beni korkutuyorsun." -"Korku bazen iyidir... Aghh hayır korku her zaman iyidir sana kaybedeceğin şeylerin olduğunu hatırlatır. " 07.06.2017-04.07.201...