33 あ13

649 46 11
                                    

Hana çalan telefona son anda yetişip açtı arayan Jiwon'du dün yurda baya geç gitmişti. Aslında gitmek istemiyordu. Ama gitmek ve durumu Başkana açıklamak zorundaydı. Hana hastane koltuğunda uyuduğu için ağrıyan belini esnetti.
-Efendim Jiwon.
-Günaydın. Gün ışığım.
Hana ufak bir tebessüm bırakmıştı bu kelimelere ama Jiwon'un sesindeki titremeden kötü bir şey duymaktan korktuğu belliydi.
-Günaydın...
-Ee?
-Ne ee?
-Devamı yok mu?
-Hayır günaydın işte.
-Odunsun Hana.
-Sağ ol güzelim. Sen ne yaptın başkanla konuştun mu?
-Hayır hala gelmedi, ortalarda yok.
-Nerde kim bilir? Başkasına söylesen? Ne bileyim başkan yardımcısına falan?
-Ben biliyorum hastanedeymiş. Olmaz onunla konuşmam gerek.
-Neden hastanedeymiş?
-Jiyong sunbae- neyse gelir birazdan
Hana Jiyong ve hastaneyi peş peşe duyunca istemeden de olsa heyecanlanmıştı. Sebebini bilmiyordu heyecanla karışık korkuda vardı
-Ne olmuş o pisliğe?
-Boş verelim tamam mı? Bir daha ikimizin arasında onun adını bile anlamayalım. Hayatımıza öyle bir insanı dahil etmemeliyiz.
-Bu imkansız sanırım.
-Neden?!
-Sanırım biz o adamın hayatına çoktan dahil olduk? İşkence derken neyden bahsediyordu? Kesinlikle geçmişimle alakaları var Jiwon! Hele bana sarılan sarışın adam. Onu tanıdığımı sana söylediğimde inanmamıştın! Bak gördün mü tanıyor beni!
-Bak bunu sonra konuşalım tamam mı? Ben detayları öğrendikten sonra? Hanbin benimle konuşmak istiyor uygun bir zamanda, onunla konuşup sana geri dönücem tamam mı? En azından önümüzdeki 2-3 gün adını duymak istemiyorum. Anlaştık mı Hana?
-Peki Jiwon ama bu benim peşini bırakabileceğim bir konu değil, sende olacaklara hazırlıklı ol.
-Ne gibi?
-Bilmiyorum ama işlerin çok fazla karışacağını hissedebiliyorum.
-Banada öyle geliyor ama sen benim sevgilimsin. Bunu unutma tamam mı?
-Unutmam.

***
Hana Jiwon'dan ayrılırken gözleri kapalıydı gözlerini açtığında ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Evet Jiwon'u daha önce öpmüştü. Ama bu kez Jiwon öpüyordu ve bir cevap vermeliydi. Evlenme teklifi ile ilgili bir cevap.
Hana gözlerini yavaş yavaş açarken Jiwon'un gözlerine değil boynuna bakıyordu. Birkaç kez bir şeyler söylemek için ağzını açtı ama tekrar geri kapattı. Aklında soru işaretleri vardı hemde çok fazla. Kwon Jiyong ile ilgili. O herif ne saçmalamıştı Tanrı aşkına! Ne işkencesi?
Hana bakışlarını Jiwon'un gözlerine çıkardı. Jiwon tanıştıklarından beri ilk defa bu kadar derin bakıyordu. Hayır dese kırılıp tuzla-buz olacak kadar ince bakıyordu. Titrek bir nefes bıraktı. Jiwon'u reddetmek gibi bir düşüncesi hiçbir zaman olmamıştı ama şimdi? Şimdi değişen şey neydi?
Değişen bir şey yoktu sadece cevaplaması gereken sorular artık daha çok rahatsız ediyordu. Bu yüzden bu soruyu biraz daha ertelemek istiyordu. Ama cevaptan eminse neden bekliyordu? Soruları Jiwon ile çıkarken de cevaplaya bilirdi. Değil mi?
Dudaklarını birbirine bastırdıktan bakışlarını tekrar yukarı kaldırdı. Gözlerini birkaç kez kırpıştırıp Jiwon'a odaklandıktan sonra
-Şey Jiwon... Evlenme teklifini biraz rafa kaldıralım da. Sevgili olabiliriz. Olur mu?
Jiwon cevap vermek yerine Hana'ya sanat eserine bakarmış gibi bakıyordu. Bir insan bu kadar sevimli olabilir miydi? Bu kız neden her şeyin nirvanasını yapmak zorundaydı.
Hana Jiwon'dan cevap alamayınca heyecanla etrafına bakındı. Yanaklarını içten ısırmaya başladı, acaba kırılmış mıydı? Bakışlarını tektat Jiwon'a çevirdiğinde
Olmaz mı?
Jiwon daha fazla dayanamayacağını anlayınca Hana'yı kollarının arasına alıp sıkıca sarıldı. Bir yandan da saçlarını koklayıp öpücükler bırakıyordu.
-Bu kadar sevimli olmak zorunda mısın?
-Evet mi şimdi?
-Teklifi eden benim Hana.
***
Hana telefonu kapattıktan sonra komodinin üstüne geri bıraktı. Yoğun bakım odasında yatılamadığından boş bir hasta odasında yatıyordu. Cama doğru yaklaşıp bir süre dışarıyı izledikten sonra camı açtı. Yüzüne vuran soğuk hava ayılmasına yardımcı olurken derin nefesler alıyordu. Birden telefonu tekrar çalınca kısacık huzuru sona ermişti. Arayan numaraydı.
-Efendim?
-Nuna?
-Hyunwoo?
-Benim nuna, neredesin?
-Hastanedeyim, Hyunwoo ne oldu kötü bir şey mi var?
-Hayır, bende hastanedeyim, görüşelim diyecektim.
-Nasıl hastanedesin? Hangi hastane? Seul de misin? Kötü bir şey olmadı değil mi?
- Hayır nuna sakin ol. Okul üniversitelere gezi yapıyordu. Bende yalancıktan hastalandım. Seni görmek istiyorum şimdi.
-Anladım neredesin sen şimdi?
-Büyükannenin odasının önündeyim.
-Bekle geliyorum. Ayrılma oradan bi yere.
Hana telefonu kapattıktan sonra hızla çantasını aldı ve hastanen küçük lavabosuna girdi. Yüzünü yıkadı saçlarını tekrar toplayıp aynaya son kez baktıktan sonra banyodan çıktı, hızlı adımlarla büyükannenin odasına doğru ilerliyordu zaten odalar çok uzak değildi. Aynı katta aynı koridordaydı. Sadece yoğun bakım kısımını ayıran kapı vardı Hana o kapıyı açınca küçük cüsseyi görünce kalp atışları hızlanmıştı. Onu özlemişti ama bu kadar özlediğinin farkında değildi.
Hana aralarındaki mesafe kapanırken Hyunwoo'yu kollarının arasına aldı o da bunu bekliyormuş gibi hızlıca Hana'ya sarıldı. Ayrıldıklarında Hana koltuğa otururken onuda yanına çekti. Hala elini bırakmamıştı.
-Ee nasıl gidiyor? Hayat.
-Aynı nuna bir değişme yok.
-Annenle?
-Annemle de aynı. Ama konumuz bu değil.
-Üzgünüm. Sen burayı nereden biliyorsun? Yani benim burada olduğumu nasıl anladın?
-Mahalle küçük biliyorsun. Demek büyükannenin bir kaç günü kaldı.
-Evet. Çok acı çekiyor.
-Belki böylesi daha iyidir nuna, yanlış anlama çok uzun zamandır yoğun bakımda ve...
-Biliyorum Hyunwoo bence de.
-Sen avukatlığa geri dönmüşsün? Tebrikler nuna.
-Evet, öyle oldu sağ ol. Hyunwoo aslında şu an gerçekten hiç zamanı değil. Ama bir daha görüşemezsek diye...
-Nuna, o gün oradan atlamaya çalışan bendim.
Tek seferde söylerken gözleri de doluyordu. Hana Hyunwoo'ya bakarken ne tepki vereceğini bilmiyordu. Devam etmesi için elini sıktı.
Sen intihar etmedin nuna. Aslında o gün orada intihar edecek olan kişi bendim... Sen sadece beni kurtarıyordun ve... Ben atlayacakken sen benim hayatımı kurtardın. Ve düşen sen... Sen oldun, nasıl oldu bilmiyorum ama düşen sendin... Zaten düşme şeklinde de intihar sonucu çıkmıyordu nuna. Ben çok üzgünüm... Sana hep söylemek istedim, ama... Ama kendimi suçluyordum. Senin hayatının kayması benim suçumdu ve ben bunu... Bunu düzeltemiyordum. Özür dilerim, çok özür dilerim. Benim yüzümden anıların bomboş.
Gözyaşlarını tutmayı bırakmıştı bi yandan ağlıyor bir yandan konuşmaya çalışıyordu. Hana'nın tepkisizliği onu üzse de bugün her şeyi anlatmalıydı. Bir daha nunasının onu görmek istemeyeceğinden korkuyordu. Ama daha fazla içinde tutamazdı bunu ne nunasına ne de kendine yapamazdı. Yapmamalıydı.
Benimle görülmek istemezsen anlarım nuna ama seni seviyorum gerçekten hayatıma giren en iyi insan sensin. Başlarda... Beni anneme söylersin diye söyleyemedim... Sonra... Sana... Seni sevdiğim için beni bırakmandan korktum, söylemeliydim. Üzgünüm. Senin beni koruduğun için seni koruyamadım.
Hana Hyunwoo'yu kendine çekip sarılınca Hyunwoo bir şey demeden ağlayarak ona sarıldı. Hıçkırıkları son bulunca ayrıldılar. Hana da ağlamıştı ama Hyunwoo kadar değildi.
- Artık öyle bir düşüncen yok değil mi?
-Hayır. Hayatımın senin anıların değerinde olduğunu biliyorum Nuna. Ve bana kızmadın mı?
-Aslında kızdım. Ama anılarımı hatırlamak istedikçe eğer intihar ettiysem hatırlamamalıyım diye düşünüyordum. Anılarımdan hep korktum Hyunwoo. Ama şu an öyle hissetmiyorum.
-Nuna, aslında o gün orada aramızda geçen konuşmada bana bir şeyler söyledin.
-Ne gibi?
Hana heyecanla Hyunwoo'nun elini tekrar tuttu.
-Imm duymak istediğinden emin değilim. Ama senden daha fazla bir şey saklamak gibi bir düşüncem yok. O gün, bilmiyorum belki beni vazgeçirmek için dürüstlükle söylediğin şeyler vardı. Dürüst olduğuna emindim çünkü... Sebebini bilmiyorum...Neyse önce dinle Annen sen küçükken ölmüş.
Hana öğrendiği şey ile beyninden vurulmuşa döndü, yani Hyunwoo'ya bunu söylemişti? Annesinin hüznü göğsüne binerken sebebini anlayamıyordu. Zaten ölüler diye düşünüyordu.
Baban da zengin bir iş adamıymış. Ve seni pek umursamazmış. Liseye gidene kadar 3 tane üvey annen olmuş. Ama hiçbirini sevmediğini söylemiştin. Hepsinin seni fazlalık olarak gördüğünü söylemiştin. Sürekli özel derslerle büyümüşsün ve çocukluk hayatında hiç arkadaşın olmamış. Lisedeyken babanın sevgilisi seninle ilgilenmeye başlamış bir tek onu sevdiğini söylemiştin. Baban seni aramıyormuş. Hisse işleri yüzünden seni mirasçılıktan çıkarmış ve birde senden bir yaş küçük üvey kardeşin olduğunu öğrenmişsin.

Who you? ||GDragon Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin