Hana bir kez daha telefonuna gelen çağrıyı yok sayarken şüpheleri artmaya başlamıştı, peş peşe Nahyun'un, Jiyong'un, Jiwon'un araması kesinlikle tesadüf olamazdı. Hana sıkkınlıkla yerinde kıpırdandı, önündeki yemeği zaten yemiyordu sadece o masada olması gerektiği için oradaydı, böyle samimiyetsiz bir ortamda diğerlerinin buna takılmadan nasıl yemek yediklerine şaşırıyordu, bir de karşısındaki çocuğun bakışları vardı, tamam yakışıklıydı, belki biraz fazla yakışıklıydı ve gerekli olmadıkça Hana'ya gereksiz temaslarda bulunmamaya dikkat ediyordu. Hana sıkkınlıkla etrafı izlerken karşısındaki adamla göz göze geldi, adam Hana'yı anlamış gibi önündeki peçeteyle ağzını sildikten sonra yalandan öksürerek masadakilerin dikkatini üzerine çekti
-Biz geceye Hana ile başka bir yerde devam etsek sizin için sıkıntı olur mu? Hana'ya son açtığımız barı göstermek istiyorum.
Masadaki en yaşlı kadın gülümseyerek başıyla onayladı. Masadan kalkan çocuk eğilerek selam verirken Hana da aynısını yaparak sürgülü kapıdan çıktı. Koridorda çocuğun arkasından yürürken çocuk önce kendi ceketini giyip sonra Hana'nın ceketini alıp Hana yanına gidene kadar bekledi, Hana sakince çocuğa ayak uydururken ceketi giydikten sonra çocuğun saçlarını çıkarmasına izin verdi. Hana çocuğun ona gülümsemesine karşılık vermediği için kendini kötü hissetti çünkü çocuk ona hiçbir şey yapmamıştı hatta öz babasından daha iyi davranıyordu. Çocuk umursamadan yürümeye devam etti, dışarı çıkana kadar Hana telefonundaki mesajları kontrol etti, hepsi nerede olduğu veya hemen görüşmeleri gerektiğiyle ilgiliydi. Hana önündeki bedene çarparak durdu. Başını kaldırdığında ona bakan bir çift gözle karşılaştı.-Aramayacak mısın?
-Anlamadım?
-Son birkaç saattir gelen hiçbir aramaya dönmedin? Veya açmadın. Önemli olmalı, bu yüzden çıkman gerektiğini düşündüm ve...
-Teşekkür ederim. Şimdi izninle birkaç telefon görüşmesi yapmam gerek.
-Tabi.
Hana çocuktan biraz uzaklaştıktan sonra Jiwon'u arayarak telefonu kulağına dayadı, bir yandan bir şey olmamış olması için dua ediyordu. Biraz sonra açılan telefonla tuttuğu nefesini bıraktı
-Hana nerdesin?! Neden açmıyorsun?! Bu kadar saattir o sikik pislikle miydin?
-Jiwon! Sana nerede olduğumu söyledim. Ve düzgün konuş, o iyi biri! Sadece formalite olduğunu biliyorsun!
-Her neyse, ne zaman geleceksin? Çok önemli bir şey hakkında konuşmamız gerek. Ne zaman gelirsin seni bekliyoruz.
-Bekliyoruz? Kimle? Hanbin mi yanında?
-Hayır, Nahyun ve Jiyong sunbaeyle.
-Ne? Acaba nasıl bir sebep sizi bir araya getirdi? Anlat?
-Burdan olmaz eve gelmen gerek.
-Şu an gelemem.
-Neden? Baban izin vermiyor mu?
-Kento ile biraz zaman geçirmem gerek.
-Ha?! Ne alaka kızım Kento? Hani aile yemeğiydi?
-Öyleydi zaten, yeni çıktık ve hemen seni aradım. Bana bağırma. Ve Kento bana karşı fazla kibar onu böyle bırakamam. O da gelse olur mu?
-Ne demek onu bırakamam!? Sevgilinin ben olduğumu sanıyordum? Yanılıyor muyum? Cidden onunla evlenecek misin?
-Jiwon, yemin ederim seni döverim, saçmalayacaksan kapatıyorum. Gelmeyeceğim!
Hana telefonu kapatarak arkasındaki arabaya doğru yürüdü, Hana ön koltuğa oturduktan sonra sinirle kapısını çekti, yanındaki çocuk gülümseyerek arabayı çalıştırdı. Neden sürekli gülümsüyor diye düşündü Hana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Who you? ||GDragon
Fanfiction-"Hiçkimse birden intihar etmez Jiyong insanı intihara insanlar iterler... Bu aşamalı bir şey..." -"Beni korkutuyorsun." -"Korku bazen iyidir... Aghh hayır korku her zaman iyidir sana kaybedeceğin şeylerin olduğunu hatırlatır. " 07.06.2017-04.07.201...