Hana müşterinin istediği boyaları bulup ödemeyi aldıktan sonra hızla yukarı çıktı. HyunWoo tek başına ders çalışıyordu. Üst kattaki küçük mutfaktan bir kutu meyve suyu aldıktan sonra gelip yanına oturdu. Bugün HyunWoo onun yüzüne hiç bakmamıştı.
-Bu soruda diğer formülü kullanman gerek
Hana ilgiyle yaklaştı ama HyunWoo hala yüzüne bakmıyordu
-Peki
-Bana bak, HyunWoo
HyunWoo kafasın kaldırmamakta inatçıydı Hana hızla başındaki şapkayı çekince HyunWoo ona sinirle baktı Hana işte o zaman yüzündeki morluğu fark etmişti demek bu yüzden yüzüne hiç bakmıyordu.
Yüzüne ne oldu?
-Hiçbir şey olmadı abla kapıya çarptım
Bakışlarını kaçırmıştı Hana hariç her yere bakıyordu.
-Demek sınavdan düşük alınca kapılarda çarpıyor artık?
-Hayır abla...
Hana elini HyunWoo'nun başına koyup yavaşça okşadığında HyunWoo devam edemedi. Ağlasa rahatlayacaktı ama ağlamıyordu. Hana bu hissin tanıdık geldiğine yemin edebilirdi.
-Hikayemi dinlemek ister misin?
HyunWoo cevap vermeyince devam etti;
Ben buraya bir yıl önce geldim ama 11 ay öncesini hatırlayabiliyorum. Hani rayların oradaki uçurum var ya oradan düştüm...
O an da HyunWoo ile göz göze geldi bir an da başına giren acı ile kapanan gözlerinin önüne HyunWoo'nun oradaki korkulukların üzerindeki yerde atlayacak gibi durduğu görüntüsü geldi... gözlerini açtığında HyunWoo ona suçlu gözlerle bakıyordu yoksa... Az önce gördüğü şey bir anı mıydı yoksa beyninin oyunu mu? Hana bunları düşünürken HyunWoo'nun gözlerindeki korku daha çok büyüyüp bu fikri destekliyordu
Ben uyandığımda hiçbir şeyi hatırlamıyordum...
Bunu duyunca rahatlayan HyunWoo'nun gözlerine baktı. Kesinlikle HyunWoo normal değildi.
-Uhh abla ben... Üzgünüm.
-Neden? Sadece geçmişimi hatırlamıyorum... İntihar eden biri için bu ödül sayılabilir.
-Sen intihar etmedin!
-Nereden biliyorsun?
-Sadece... Sen intihar edecek bir insan değilsin.
-Nereden biliyorsun? Ben bile kendimi tanımıyorken?
-Sen intihar etmedin abla...
-Ohh bende öyle umuyorum. Neyse sen dersine devam et...
Kapının sesi ile merdivenlerden inişini hızlandırdı. Müşterinin istediği defteri bulup uzattıktan sonra kasanın içini düzenledi ve kapattı. Az önce ne olmuştu? HyunWoo ismini ilk duyduğunda da tanıdık gelmişti. Yoksa eski hayatından tanıştığı birimiydi Hana tüm ihtimalleri düşünmeye çalışıyordu. HyunWoo ilk gördüğü an da yakın gelmişti sanki hayatında hep varmış gibi... Hana bunun peşine düşebilirdi. Evet HyunWoo Hana'nın geçmişine dair bir şeyler biliyor gibiydi. Saate baktığında Jiwon'un gelme saatinin yaklaştığını fark etti yani HyunWoo'nun gitme saatiydi. Muhtemelen annesi gelmesi için aramıştı bile, Hana bunları düşünürken HyunWoo merdivenleri iniyordu. Ama bir şeyler Her zamankinden farklıydı.
-Abla annem aradı eve gitmem lazım sonra görüşürüz.
Cevap bile beklemeden kapıyı çekip çıkmıştı. Hana o çıktıktan sonra rafları dolaşıp eksikleri kontrol etti bu işi Jiwon'a bırakmak istemiyordu. Jiwon zaten yeterler yorgun geliyordu. Raflardaki eksikleri almak için depoya yöneldiğinde kapının sesiyle arkasını döndü Jiwon yorgun gözlerle ona bakıyordu bir şeyler olmuş olmalıydı çünkü Jiwon'un sevimli gözleri şişmişti büyük ihtimalle ağlamıştı. Elindeki defteri kenara bırakıp ona doğru adım attığında Jiwon arada ki farkı hızlıca kapatıp Hana'yı kollarının arasına almıştı ağlamamak için kendini sıkıyor gibiydi. Hana -sorun yok- anlamında sırtını pat patlayınca göz yaşlarını daha fazla tutmadı. Hana'yı mümkünmüş gibi daha çok kendine çekti. Artık Hana buna alışmıştı yani Jiwon ile yakın olmaya Arkadaş, kardeş, abi, baba, sevgili... hepsi Jiwon'du aynı şey Jiwon içinde geçerliydi. Hana elini sırtından çekip başına getirip saçlarıyla oynamaya başladığında Jiwon sakinleşmeye başlamıştı. Biraz sonra geri çekilince Hana elinden tutup kapıyı kilitledi üst kata çıktıklarında Jiwon masalardan birine oturdu Hana küçük mutfağa gitti dolaptan noodle alıp kaynattığı suyun içine attı Jiwon'un aç olduğunu biliyordu. Hep aç gelirdi Hana ile yemek için bazende böyle kötü modlar da gelip içip YG'ye saydırırdı. İyi bir insan olmadığını biliyordu ama YG'ye eskiden beri kini varmış gibi gelirdi hep. Hana bu kez sorunun YG veya grup üyeleri olmadığını biliyordu ama ne olduğu hakkında bir fikri yoktu. Noodle hazır olunca kaseye döküp çubukları tepsiye koydu kaseyi de bir şişe su ile birlikte tepsiye koyup tepsiyle birlikte Jiwon'un oturduğu masaya yöneldi. Gerçekten bir sorun olmalıydı çünkü Jiwon daha kötü olmuş gibiydi Hana suyu açıp Jiwon'a uzattığında Jiwon bir süre suya baktıktan sonra alıp kafasına dikti. Tek seferde suyu bitirince şişeyi elinde büküp masanın üzerine bıraktı çubukları eline aldığında göz yaşlarının tekrar gözlerini zorladığını Hana görebiliyordu. Hana ile Jiwon o sınırı geçmişti. Birbirlerinin yanında rahatça ağlaya biliyorlardı. Jiwon çubuktaki noodle üflerken bir damla gözyaşı gözünden aşağıya süzüldü. Bu görüntü Hana'nın içinde bir şeyleri parçalamıştı. Gözlerinin yanmaya başladığını hissetti. Jiwon ağladığı için mi ağlayacaktı? Bunun cevabı çok da zor değildi.
Jiwon'un derdini bilse de bir şey yapamayacakmış gibi gelmişti o an. Jiwon noodle yerken gözyaşları da akıyordu. Hana da tutmayı bırakmıştı Jiwon'u izlerken o da yavaşça ağlıyordu. Jiwon hiç konuşmadan yemeğini Hana da onu izliyordu. Jiwon Hana'nın yaptığı tüm yemekleri yerdi en berbatlarını bile bitirene kadar yemişti. Hana bugünde o noodlen biteceğini biliyordu. Jiwon yemeğini bitirip Hana'ya dönmüştü ki Hana'nın ağladığını fark ettiğinde birden telaşlandı Neden ağlıyordu?
-Ne-neden ağlıyorsun?
Hana gözlerindeki yaşı silip
-Bilmem sen neden ağlıyorsun?
-Be-benim yüzümden mi ağladın sen az önce?
Jiwon gülümsüyordu. Bu Hana'nın da gülümsemesi için yeterli bir sebepti
-Ne oldu? Neden ağlıyorsun?
-Neden ağlıyoruz?
Bunu derken Hana'nın ellerini tutup parmaklarını kenetlemişti. Bir süre Hana'nın ellerini izleyip bakışlarını Hana'ya çevirdi. Yine gözleri dolmaya başlarken devam etmek için azını açtı ama devamı gelmiyordu. Sadece Hana'ya bakıyordu. Hana neyin onu bu kadar zorladığını düşünürken bakışları yanındaki sandalyenin üzerine fırlattığı çantaya kaydı çantanın açık fermuarından gözüken zarfa baktı. Jiwon'un bakışları tekrar eline kayınca ufak bir hamle ile kağıda uzandı zarfın hastaneden olduğun görünce Hana'nın aklına ilk gelen şey büyükanne oldu, bunlar test sonuçları olmalıydı. İçinden Kötü bir şey olamaması için dua ederken Jiwon'un tuttuğu elini çekmeden tek eliyle zarfın içindeki kağıdı çıkarttı kağıttaki tüm rakamların yanında kırmızı aşağıya bakan oklar daire içine alınmış değerler vardı diğer kağıtta kanserin yayıldığı bölgeyi gösteren resimler değerler vs vardı Hana anlamadığı kağıtları çok iyi anlıyordu kağıtları bırakıp kenetlenmiş ellerini anlına dayayıp ağlayan Jiwon'a döndü ne diyeceğini nasıl teselli vereceğini bilemiyordu. Büyükanneyi kaybetmek Jiwon kadar olmasa da Hana içinde yıkım olurdu.
Hana ayağa kalktı Jiwon'a arkadan sarılacaktı ama Jiwon sanki onun gitmesinden korkmuş gibi onu birden kucağına çekince Hana da sakince Jiwon'un kucağına oturdu. Yan bir şekilde oturduğunda Jiwon kollarını Hana'nın beline doladı kafasını Hana'nın boynu ile omzunun arasına gömünce hıçkırıklarını daha fazla tutmadı. Hana kolunu Jiwon'un başına doladığında Jiwon Hana'yı daha çok kendine çekti. Dünyada sadece ikisi kalmış gibi sarılıyorlardı birbirlerine. Jiwon büyükannesini düşünmeyi bıraktığı zaman Hana yanında olduğu için Tanrıya şükür ediyordu. Hana çenesini Jiwon'un saçlarından çektikten sonra sonunda susan çocuğa baktı. O da Hana'ya bakıyordu. Hana Jiwon'un ilk ağladığını gördüğünde utanışını hatırladı fazla sevimliydi. Ama şu an ağlamaktan şişmiş gözlerle Hana'ya bakarken de fazla sevimliydi. Hana Jiwon'un yüzünü avuçlarının içine alarak
-Ne kadar?
-6-12
-Ay mı hafta mı?
-Ay
Bunu fısıldayarak söylemişti.
-Bunu büyükannenin yanında yapamazsın biliyorsun değil mi?
-Bi-biliyorum o yüzden bu burada yapıyorum.
Sesi sakin geliyordu
-Aferin. Ve her ikisi içinde geçerli.
-İkisi?
-Beni bir kez büyükannenin yanında kucağına çekmeyi dene de bak bakalım ne oluyor?
Jiwon gülümseyerek geri çekildi ama hala kollarını çekmemişti.
-Kafamı yerinde seviyorum.
-Bugün fazla zekisin? Şimdi beni bırakta depodan malzemeleri alayım?
-Ben de seninle geliyorum.
-Tabii ki geliyorsun... Depoları sevmiyorum.
-Biliyorum depoda iken elektrikler kesildiğinde attığın çığlıklarla bunu net bir şekilde anlattın.
-Abartma.
-Abartmıyorum...
Birlikte aşağıya inerlerken Jiwon önündeki kız hakkında düşündü... Aile olmak bu demekti. Çok fazla konuşmadan sadece yanında olarak konuşsan saatlerce anlatılacak, yazsan sayfalar tutacak şeyleri birkaç saniyelik göz teması ile anlamak. Mucizevi güzel bir şeydi. Hana hayatına gireli çok bir zaman olmamıştı ama sanki o hep varmış gibiydi. Onu koruyan ablası gibiydi, Korumaya muhtaç kız kardeşi gibiydi, açık kıyafetlerine karıştığı sevgilisi gibiydi, onunla sürekli dalga geçen ve hatalarını kapatan en yakın arkadaşı gibiydi, kendini ihmal ettiğinde onu düşünen annesi gibiydi...
Ona karşı ne hissediyorsun? Diye sorulsa hem verilecek çok cevabı vardı hem de verilecek tek bir cevabı yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Who you? ||GDragon
Fanfiction-"Hiçkimse birden intihar etmez Jiyong insanı intihara insanlar iterler... Bu aşamalı bir şey..." -"Beni korkutuyorsun." -"Korku bazen iyidir... Aghh hayır korku her zaman iyidir sana kaybedeceğin şeylerin olduğunu hatırlatır. " 07.06.2017-04.07.201...