Who you? ||GDragon

62 回 62

Jiyong Hana'nın bir adım gerisinden onu izliyordu, bir yandan da Hana'nın anlattıklarını zihninde toparlamaya çalışıyordu, Hana'nın o yaşta bu kadar çok şeyi düşünmüş olmasına şaşırıyordu ama imkansız da gelmiyordu, Hana'nın yüksek zekasının zaten farkındaydı. Bu kadarı biraz ürkütücü gelmişti o kadar, şimdi Hana'nın rüzgarın geriye savurduğu saçlarını izliyordu, ikisi de en uç kısıma gitmemişti henüz, güneş yeni doğmuştu gökyüzü hala kızıllığını tamamen bırakmamıştı ve hava daha da soğumuştu, Jiyong tam ağzını açacakken bulundukları yer titredi, biraz sonra önlerindeki uçurumun aşağısından bir tren yeri titreterek hızla geçti. Hana gözlerini kapatarak trenin geçişini hayal etti. Hyungwoo haklı mıydı? Gerçekten onu kurtarmak için mi düşmüştü burdan?

Hana bilinçsizce uçuruma doğru bir adım daha attığında kolundan tutularak  sertçe geri çekilmişti, Hana gözlerini açarken Jiyong'a kızsa mı yoksa sessiz mi kalsa karar vermeye çalışıyordu.

-Hana, oraya daha fazla yaklaşamazsın! Şimdi kilit bir nokta var o kısmı çözmemiz gerek, Hyungwoo ile ilgili.

-Çözmemiz gereken birden fazla yer var.

-Öncelikle, dershanedeki Hyungwoo'nun kardeşin olduğunu düşünüyorsun çünkü?

-Onu ben de bulamadım, muhtemelen ismi farklı ama ona bir tek ben Hyungwoo diyordum.

-Mantıklı. Yani şimdi sen gitmeden önce Hyungwoo'yu hatırladığını söylüyorsun?

-Ben öyle bir şey söy- ahh evet öyle söylüyorum.

-Bana bu konu hakkında hiçbir şey söylemedin ama bu imkansız.

-Neden?

-Şimdi bir düşün, öğrencisin, Hyungwoo'yu babandan saklamak istiyorsun, hem de onu öldürebilir diye ve bunu evlenmeyi düşündüğün zengin adamdan saklıyorsun sence mantıklı mı?

-Senin paranı kullanıyor muydum ki?

-Aslında hayır ama birkaç kez arkadaşlarına yardım etmemi istemiştin.

-Nasıl?

-Ya takıntılı sapıklardan korumam için falan.

-Bir şey sormak istiyorum. Hani şu benim seçmelerine geldiğim kız kim? Nerede? Napıyor şu an? Gerçekten arkadaşım mıydı?

-Ahh, o kız biz sevgili olduktan sonra sana hiç hoş şeyler yapmadı, yani zaten uzun süreli bir arkadaşlığınız yoktu, görüşmeyi kestiniz.

-Hiç hoş olmayan şeyler?

-Senden numaramı almıştı sürekli bana mesaj atıyordu falan.

-Bu mu?

-Şu an konuşmamız gereken konu bu değil.

-Haklısın ama merak ettim.

-Sadece şunu söyleyeyim, seni zorla götürdüğü bir barda zorla ilaçlı içki içirip erkeklerin kucağına attı. Yeterince net miydi?

-Pekala. Hayatım güzel değilmiş. Şu ana kadar güzel olan tek bir şey hatırlayamadım!

-Hatırlatmamı ister misin?

Jiyong ani bir hareketle Hana ile arasındaki mesafeyi kapattığında Hana bir anlığına nefes alamasada kendini geri çekemeyecek kadar kendinden geçmemişti. Şu an bir sevgilisi vardı ve ona ihanet edemezdi. Bunu istemiyordu. Belindeki elle birlikte dudaklarının üzerindeki baskıyı hissedene kadar. Dudaklarının üzedindeki dudaklar Jiwon'u düşünmesini engelliyordu, hayır aslında bakarsan her hangi bir şeyi düşünmesini engelliyordu. Uzun zamandır beynini bu kadar boş hissetmemişti veya vücudunu bu kadar hafif hissetmemişti. Alıştığın özlediğin bir şeyi tekrar yapmanın verdiği ufak nostaljik bir mutluluk Hana'nın göğüs kafesinden içeri girdi. Hana ayakta durduğuna bile emin olamıyordu. Hana tamamen nefessiz kaldığında gözlerini istemeyerek açtı. Jiyong'a karşılık veriyordu, ne zaman vermeye başladığının farkında bile değildi. Gözlerini açması ile ettiği ihanet birden sırtına binmişti. Jiwon'u yine böyle bir uçurumda öptüğünü hatırladı, şu an öptüğü adamdan nefret ederken. Artık ağlayamıyordu bile, Jiyong Hana karşılık vermeyi kestiğinde istemsizce gözlerini açtı Hana'nın gözlerindeki ifadeyi görünce bir adım geri çekildi. Yaptığı şeyden pişman olmamayı dileyerek yapmıştı ama şu an köpek gibi pişmanlık duyuyordu.
Kız tepki vermeden onu izlerken Jiyong konuşmayı denedi, biraz önce yaptığı şey yüzünden ve en çokta Hana'nın gözlerindeki ifade yüzünden konuşamıyordu.
Hana bir süre daha Jiyong'u izledi sonra yanından geçerek buraya geldikleri arabaya yöneldi. Jiyong hala kıpırdamamıştı.

-Jiwon'dan ayrılmak istemiyorum.