Hana Jiyong'un yanından kalkıp Jiwon'a doğru yürürken omuzlarından bir yük kalkmış gibi hissediyordu. Jiyong'un elinde bir delil yoktu... Bu da usb işe yaradı demek oluyordu. Hana hacker çocuğun davasını alırken tüm parasını kaybettiğini biliyordu. Sadece çocuk masum geldiği için davasını almıştı. Çocuk ödemeyi usb yapınca şaşırıp kabul etmemişti bir de!
"-Bu usbyi taktığın bilgisayar direk devre dışı olur. Benim ürettiğim bir program, bilgisayarın içindeki tüm verileri yok ediyor.
-Chisoo... Bu çok tehlikeli.
-Evet, bu usbyi büyük şirketlerden birinin ana bilgisayarına taktığın an da tüm veriler sıfırlanır, hisseler düşer, borsayı bile etkilersin.
-Vay canına çok yeteneklisin.
-Bunu ilk kez duyuyorum... Bu yüzden sana iki tane vereceğim.
-Ciddi misin? Çok teşekkür ederim.
-Ama bir avukat bunu neden ister ki? Yani alt etmen gereken birileri mi var? Yardım edebilirim güzellik...
-Ben senin nunanım.
-Belki nuna fantazim var?
-Başka nunalar bulmaya ne dersin ufaklık?
-Kalbimi kırıyorsun...
-Peki neden iki tane verdin? Bir tanesi yetmiyor mu? Tekrar kullanamaz mıyım?
-Hayır. Bir usbyi birden fazla bilgisayara takmak tehlikeli. Her usb farklı şekilde saldırıyor, yani aynı kişi olduğunu anlasalar bile farklı bir şekilde olduğu için şüphe oluşacaktır. Risk almaya gerek yok. Sen daha fazla istersen numaramı biliyorsun.
-Kullandıktan sonra ne yapmalıyım kırmalı mıyım?
-Denize fırlat.
-Peki
-Kesin kullanacaksın yani?
-Bilmiyorum.
-Başın belaya girerse her zaman bana gelebilirsin güzellik.
-Hahah...
-Belki avukat fantazisi de yaparız?
-Bence artık gidebilirsin? Büro da varlığın fazla dikkat çekiyor.
-Doğru ödemeyi nasıl göstereceksin?
-Ben hallederim. Sen kendine iyi bak.
-Bir daha görüşür müyüz?
-Belki.
-Görüşürüz o zaman dünyanın suç oranını arttırabilecek güzellikteki afet avukat...
-Bir daha ki görüşmede müvekkilim olma mümkünse?
-Hadi ama iltifat ediyorum ettirmiyorsun!
-Peki, peki kendine iyi bak."Hana Jiwon'un kolunun altına girerken kollarını Jiwon'un beline sarmıştı.
-Ne dedi Hana?
-Barda bir şeyler olmuşta bana onu sordu.
-Ne olmuş barda?
-Bilmem açık konuşmadı. Bende hep senin yanında olduğumu söyledim.
-O ne dedi?
-Hiçbir şey.
-Emin misin?
-Evet.
-Peki.Şimdi ne yapalım?
-Sahile gidelim.
-Soğuktur ama. Hemde uzak, ama yakınlarda bir yamaç vardı galiba.
-Tamam orası daha güzel olur. Hemen gidelim biraz durup geliriz? Hım? Ne olur?
-Peki gidelim... Suratını şöyle yapma.
-Nasıl?
-Şöyle.
-Neden kii?
-Fazla tatlı oluyorsun.
-Peki.
-Tamam, tamam utanma!
-Utanmadım ki!
-Ondan kırmızısın değil mi?
-Sus Jiwon!İkili yamacın yakınına geldiklerinde kayalara sertçe vuran su sesinden başka bir şey duymuyorlardı. Hana sesten ürkerek Jiwon'a istemsizce sokulmuştu.
-Üşüdün mü?
-Evet.
-Hadi geri dönelim.
-Bekle burada.
Hana Jiwon'un kolunun altından çıktıktan sonra hızla yamaca doğru yürümeye başladı. Elini cebine atıp usbyi çıkardığında adımlarını daha çok hızlandırmıştı. Usbyi fırlattığı anda beline sarılan ellerle yere, hayır Jiwon'un üstüne düşmüştü.
-Hana ne-ne yapıyorsun?
Hana ters dönerek Jiwon'un üzerine yüz üstü yattı. Elleriyle Jiwon'un göğsünden destek alarak biraz dikleşti. Yüzleri şu an karşı karşıyaydı Jiwon ellerini Hana'nın belinden çekmemişti. Ve gözleri kapalı bir şekilde ağlıyordu.
-Jiwon... Şii ağlama.
-Ben sandım ki...
-Ne sandın?
-At la-yacaksın san dım.
-Ne?
-Özür dilerim.. Özür dilerim...
-Ji, neden atlayayım ki?
-Sen de beni bırakacaksın sandım.
-Jiwon neden seni bırakayım? Aç gözlerini, ağlama.
-Özür dilerim.
-Dileme, sende bu güvensizliği oluşturacak ne yaptım ki ben?
-Özür dilerim Hana, seni de kaybedemem.
-Şii tamam.
-Seni de kaybedemem. Annem gibi, babam gibi, büyükannem gibi. Beni bırakıp gidemezsin. Beni bırakıp gitme. Ne olur gitme.
Hana cevap vermek yerine ellerini Jiwon'un başının yanlarına koyarak Jiwon'un dudaklarına eğildi. Islak dudaklarına dudaklarını kapattığı anda gözlerini kapamıştı. Hana sadece öpüp çekilecekken ensesinde hissettiği el ile çekilemeyeceğini ve dudaklarını hareket ettirmesi gerektiğini anlamıştı.
Hana neden üşüdüğünü bilmiyordu. Jiwon'u öperken ensesindeki ve belini okşayan elin onu ısıtması gerekirdi. Ama üşütüyor gibiydi.
Ani bir hareketle altta kalan Hana olduğunda üzerine kapanan bedenle birlikte dudaklarını Jiwon'dan ayırmıştı. Gözlerini açtığında onu izleyen Jiwon ile karşılaşmayı tabii ki bekliyordu.
-Çok ağırsın.
-Ohh üzgünüm.
Jiwon Hana'nın üzerinden kalkarken Hana'nın elini tutup onuda yerden kaldırmıştı. Kaldırdıktan sonra Hana'nın saçındaki toprakları temizleyip saçlarını geriye atmıştı. Hana'nın yüzünü avuçladı. Yaklaşıp burnunu öptükten sonra geri çekildi. Ellerini hala çekmemişti.
-Jiwon.
-Hım?
-Biz şimdi öpüşüyoruz ya.
-Evet?
-Ne hissediyorsun?
-Ölecekmiş gibi.
-Ne?
-Çok heyecanlanıyorum ve bir şey düşünemiyorum.
-Öyle mi?
-Sen ne hissediyorsun?
-Yanlış bir şey yapıyormuşuz gibi.
Jiwon ellerini Hana'nın yüzünden çekerek yavaşça indirdi. Gözlerindeki gülüşün soluşunu Hana izlemişti. İçindeki bir şeyler kırılırken Jiwon'a doğru adım attı.
-Büyükannem yüzünden mi?
-Bilmiyorum, yanlış geliyor ama
Kollarını Jiwon'un boynuna dolarken hafifçe parmaklarının üzerinde yükseldi. Ve dudaklarını tekrar Jiwon'un dudaklarının üzerine kapattı. Biraz oyalandıktan sonra geri çekildi.
Sevmediğimi söyleyemem.
Jiwon kollarını Hana'nın beline sararken kulağına Hana'nın doğru fısıldadı
-Seni seviyorum.
Hana duyduğu şeyle Jiwon'a daha sıkı sarılırken bir şeyler hala yanlış gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Who you? ||GDragon
Fanfiction-"Hiçkimse birden intihar etmez Jiyong insanı intihara insanlar iterler... Bu aşamalı bir şey..." -"Beni korkutuyorsun." -"Korku bazen iyidir... Aghh hayır korku her zaman iyidir sana kaybedeceğin şeylerin olduğunu hatırlatır. " 07.06.2017-04.07.201...