63あ26

290 27 15
                                    

Jiyong duyduğu şeyle beyninden vurulmuşa dönse de ellerini Hana'dan çekerek yavaş adımlarla ondan uzaklaştı. Hana'nın gözlerine bakmadan

-Bir daha olmayacak, özür dilerim

Daha çok mırıldanma gibi çıkan sözler Hana'nın içindeki bir şeyleri ezmişti. Ama Hana'nın şaşırdığı şey ezilmeleri değil içinde hala yaşayan bir şeylerin olmasıydı.

Gergin geçen araba yolculuğundan sonra Hana hızla apartmana girdi. Kento ile önceden vedalaşmıştı. Ve Jiyong'un arabası ile dönmüştü. Kento aileleri bir şekilde halledeceğini söyleyerek Hana'nın yalnız kalabilmesi için elinden geleni yapmıştı. Hana arabadan inmeden önce Jiyong'a beklemesini söylemişti, Jiwon ve Nahyun Hana'nın peşinden asansöre bindiklerinde saat çoktan 11 olmuştu. Hiçkimse yolculuk boyunca uyumamıştı, herkes çok yorgundu. Jiwon asansörden önce inerek hızla kapıyı açtı Hana Nahyun'a bir şey söylemeden yüzüne bile bakmadan asansörden indi ve eve girdi.

-Neden Jiyong'a beklemesini söyledin?

-Onunla gideceğim.

-Ne? Neden? Gidemezsin!

-Jiwon... Hiç sırası değil.

-Ne zaman sırası Hana? Bir şeyleri bilmeye hakkım var değil mi? Şu sikik Hyunwoo dan başlayabiliriz? Okulda geçen sene mezun olan o isimde hiçkimse yoktu? Bunca zamandır kitapçıya gelip giden, ders çalıştırdığın kimdi? Hatta annesinden dayak yediğin kimdi Hana?

-Bilmiyorum Jiwon.

-Bildiğin şeyleri sorayım o zaman... Bizden bahsedelim mi ? Jiyong' a geri döneceksin değil mi? Aslında onu ilk gördüğünden  onu ilk hatırlamaya başladığından beri bunu istiyorsun ama bana acıdığın için bırakamıyorsun değil mi? Eğer büyükannem ölmemiş olmasaydı, ben kimsesiz olmasaydım... Arkana bile bakmadan Jiyong'a giderdin değil mi? Beni aslında hiç sevmedin, sadece acımaydı... Ve belki geçmişini hatırlamadığın için ihtiyaç? Beni öperken de bir şey hissetmedin, bana sarılıp uyurken de...

Jiwon'un cümlesi evde sesi yankılanan tokat ile kesildiğinde Jiwon tutmak için zorladığı gözyaşlarını bırakıyordu. Hana ağlamaya o kadar alışmıştı ki akan gözyaşlarını çenesinden göğsüne inince farketmişti.

-Ben sana değil, kendime acıyorum... Sen bile bana inanmamışsın. Böyle iğrenç bir insan olduğum için özür dilerim.

Hana odasına girdiğinde yatağının yanında açılmamış olan ufak valizi alıp açtı, odasına biraz göz gezdirince busandan getirdiği ahşap kutuyu farketti, onu alıp çantasına koyarken kilidinin işlemeli olduğunu yeni farkediyordu, daha önce kilidin işlemeli olduğunu farketmemişti, detaylara takılmayı bırakıp odasında işine yarayacak bir şeyler olup olmadığına bakıp valizi kapattı. Odasından çıktığında Jiwon hala aynı yerde duruyordu, ellerini gözlerine kapatmış hıçkırarak ağlıyordu. Hana yaklaşıp ellerini yüzünden çekti. Jiwon gözlerini henüz açamadan Hana dudaklarını onunkilerin üzerine kapattı, gözyaşının tuzlu tadını umursamadan Jiwon'u öpmeye başladığında  o da çok geçmeden karşılık verdi ve ellerini Hana'nın beline koyarak kendine çekti. Hana'nın eli Jiwon'un saçlarına çıkarken bu kadar uzun bir öpüşme olacağını beklemiyordu. Ama Jiwon'un bırakmaya pek niyeti yoktu. Onu geri geri odasına götürüyordu. Hana Jiwon'u omuzlarından iterek durdurduğunda Jiwon'un eli fazla aşağılardaydı.

Jiwon masum gözlerle Hana'ya bakarken Hana uzanıp dudaklarına ufak bir öpücük bırakıp geri çekildi.

-Buna gidip geldikten sonra aklımda hiç soru kalmadığında devam edelim.

Jiwon bir şey söylemek için ağzını açtığında Hana uzanıp öperek susurdu.

-Ben yokken burada kalma, yurda git, ben seni geldiğimde ararım tamam mı bebeğim?

Jiwon usulca başını salladığında sırıtıyordu. Hana gülümseyip geri çekileceği sırada bu kez öpen Jiwon'du.

-Seni seviyorum.

Hana Jiwon'un saçlarını okşayıp alnını öptükten sonra evden çıktı.


2 yıldır bu hikayeyi okuyan bekleyen mesaj atan herkese teşekkür ederim. Bölüm atamıyorum ama en azından hala bitirmeyi istiyorum... Sabrınız için teşekkür ederim

Who you? ||GDragon Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin