Hostesin uzattığı kahveyi alırken hala mesaj atan kişinin nasıl biri olduğunu düşünüyordu. Nasıl bir insandan hoşlanabileceğini düşünüyordu. Jiwon gibi miydi? Hayır kesinlikle gözünün önündeki görüntü Jiwon değildi sanki daha asi biri gibiydi. Hana kahvesinden bir yudum aldıktan sonra bakışlarını camdaki yansımasına çevirdi.
Hana küçük valizini beklerken etrafını izliyordu. Gözleri onu izleyen iki adamla buluştuğunda bakışlarını hemen çevirdi. Adamları bir yerden hatırlıyordu ama emin değildi. Hana etrafı izliyormuş gibi yaparak tekrar o tarafa baktı hala kendisini izliyorlardı. Hana içindeki heyecanı bastırmak için kendi kendine mırıldanıyordu " Sorun yok neden heyecanlanıyorsun ki?" Hana telefonun çalması ile bakışlarını karşısındaki ekrandan çekti. Bilmediği numarayı cevaplamaya çekinse de dün gece mesaj atan kişi olmasını umarak telefonu açtı. Karşıdan ses gelmiyordu o ara kabinden çıkan valizini alırken birden duyduğu ses ile sesin geldiği tarafa döndü.
-Hyunwoo?
-Aghh nuna gerçekten sensin.
-Burada ne işin var?
-Babamın işi için Japonya'ya gidiyoruz. Senin ne işin var?
-Birkaç gün tatil için Japonya'daydım. Ve bu saatte yola mı çıkıyorsunuz? Uçuş var mı ki bu saatte Japonya'ya?
Hana saati kontrol ettiğinde saat çoktan on biri geçiyordu. Yürümeye başlamışlardı.
-Var nuna. Ve şu adamlar neden bizi takip ediyor
-Yok canım sana öyle gelmiştir. Neden takip etsinler?
-Bilmem. Ama senin yanına gelirken de seni izlediklerini gördüm.
-Sanmıyorum Hyunwoo. Senin sınavın nasıldı? Aramak istedim ama arayamadım. Numaranı değiştirmişsin.
-Umm bilmiyorum nuna. Emin değilim. Sorma bu konu hakkında bir şey. Evet değiştirdim... Annemi biliyorsun...
-Peki... Umarım bir sonuç gelir.
-Umarım. Nuna cidden seni takip ediyorlar ve ben çıkışa kadar gelemem tekrar güvenlikten geçmem gerekir. Ama seni de bırakamıyorum. Oha nuna adamın iç kulaklığı var.
-Olabilir Hyunwoo. Tamam sen buradan dön geri. Kuruntu yapıyorsun bence.
-Yapmıyorum nuna. Şimdi sen tuvalete git ben güvenliğe haber vereceğim.
-Saçmalama Hyunwoo!
-Bir şey kaybetmeyiz. Eğer gerçekten takip etmiyorlarsa, güvenliğe yanlış anladığımı söyler özür dilerim. Seni de tanımıyormuş gibi yaparım.
-Saçmalama.
Hana kontrol etmek için arkasını döndüğünde adamların cidden hemen arkasında olduğunu gördü.
-Şuradaki lavaboya git nuna ben de güvenliği çağıracağım.
Hana adımlarını lavaboya yönlendirdiğinde aynı zamanda hızlandırmıştı da. Lavaboya girdiğinde içeride kimsenin olmadığını fark etmişti. Hana aynada kendine baktıktan sonra elini yüzünü yıkadı. Sadece kuruntu olmalıydı. Evet kuruntu. Sadece kuruntuydu
Hana ne kadardır lavaboda olduğunu anlamak için telefonunu çıkardı. Tam bir saattir lavaboda olduğunu anladığında lavaboya bir saattir kimsenin girmemesine şaşırmıştı. Ve Hyunwoo'dan bir haberde yoktu. Hana'nın içindeki korku git gide büyürken aklına gelen şeyle tüyleri ürpermişti. Bu kadar ileri gitmezdi değil mi? Hana kapıya yaklaşıp kapıyı yavaşça araladığında o ikilinin hala kapının önünde beklediğini gördüğünde alt çenesinin titrediğinin farkında değildi.
Bu adamlar Hana'nın peşinde idiler artık şüphesi kalmamıştı Hana'nın. Ama neden? Hana telefon rehberini karıştırdı. Arayacak tek bir kişi bile yoktu. Aslında Nahyun'u arayabilirdi. Ama son zamanlarda Nahyun aramalarına cevap vermiyor ve geri dönmüyordu. Hana düşündüğü şeyden emin olmak için engellediği numaranın engelini kaldırdı ve numarayı aradı. Kalbi kulaklarında atarken telefonun çalış sesini bile zar zor duyuyordu. Telefon açılmadan arama sonlanınca Hana telefonu kulağından indirdi. Ne yapacaktı? Tam o anda çalan telefonla yerinden sıçrayan Hana tekrar bilmediği numarayı cevapladı.
-Neredesin Hana?
Cidden mi? Şu anda tek konuşabildiği kişi o olmak zorunda mıydı?
-Sana ne?
-Bak Hana beni hatırlamıyorsun biliyorum ama konuşmamız lazım.
Hana duyduklarını idrak etmeye çalışırken kapı sertçe açıldı. Hana'nın ufak çaplı çığlığı ağzına kapanan el ile kesilirken elindeki telefonu yere düşürmüştü. Adamın elinden kurtulmaya çalışırken beline sarılan kolun canını yakacak nefesini kesecek kadar çok sıktığının fark etmişti. Hana ayakları yerden kesilirken boynunda hissettiği ani acı ile görüşü bulanıklaşmadan önce sesleri arka plandan duymaya başlamıştı. Arka plandan duymasına rağmen kulağına çalınan fısıltıyı anlamaya çalışmıştı
"Hana! İyi misin? Hana! Cevap ver! İki yıldır her yerde seni arıyorum! Konuş benimle! Hana!"
Hana gözleri kapanırken ağzındaki elin çekildiğini hissetmişti.Hana burnuna dolan ahşap kokusu ile yerinde kıpırdandı. Belindeki ağrı ve uyuşmuş bacağını hissederek gözlerini açtı. Canı yanıyordu. Gözlerini açtığında ilk önce bir şey görememenin verdiği telaşla ağır göz kapaklarını kırpıştırdı. Biraz sonra görüşü netleştiğinde gözleride karanlığa alışmıştı. Karanlık bir odadaydı kapı olduğunu düşündüğü yerden çizgiler halinde çıkan ışığa baktı. Sabah olmuş olmalıydı. Hana yattığı yerden kalkmak istediğinde ellerinin arkada olduğunu yeni hissediyordu, el ve ayak bileklerindeki ipler gibi. Hana telaşla yerinden kalkmaya çalıştığında ileri veya geri hareket edemediğini fark etti. Bilekleri arkadan başka bir şeye daha bağlıydı. Hana derin nefes almaya başladığında kokuyu daha derinden solumaya başlamıştı. Koku o kadar ağır geliyordu ki başının ağrımasına sebep oluyordu. Hana bakışlarının kaydığını hissettiğinde yattığı yerden dikleşerek oturur pozisyona gelip sırtını bileklerinin bağlı olduğu yere dayamıştı. Şimdi üzerine yattığı tarafının acısı geçerken başı dönüyordu. Şu koku... Sadece ahşap kokmuyordu, başka bir şeyler de vardı ama Hana ne koktuğu konusunda emin olamıyordu.
Hana gözlerini kapatarak başının dönmesinin geçmesini bekledi. Geçecek gibi değildi ama düşünebilmesi için geçmesi gerekliydi. Hana hissettiği mide bulantısı ile kafasını sertçe arkasındaki duvara vurdu, bunu yapan ondan ne istiyordu?
En son olanları düşünmeye başladı; havalimanındaydı, lavaboya girmesini Hyunwoo söylemişti. Peki Hyunwoo bunu nasıl anlamıştı? Sonra beklediği dakikaları hatırladı Hana Hyunwoo geri gelmemişti... Hana ağlamaklı bir ses ile inledikten sonra aklına gelen şey ile gözlerini açtı. "Dava açacağın şeyler yapacağım" derken bundan mı bahsediyordu? Hana durduğu yerde hareketsiz kalmaya özen gösteriyordu aksi takdirde bileğindekiler canını fazla yakıyordu "Ah şu koku" diye mırıldandı Hana. Bu koku nereden tanıdık geliyordu? Hana başını ağrıtan kokuyu almamak için ağzından nefes almaya başlamıştı. "Jiwon yokluğumu fark edecektir" diye kendi kendine konuşurken. Bunu kendisine yapan adamdan çocuk sahibi olmak üzere olduğunu hatırladı. Yüzünü ekşitirken gözlerini tekrar kapattı.Başı dönüyordu.
Hana boğazının acısı ile gözlerini araladığında Kapıdan çıkan silüeti fark etmişti ama gözleri kapıdan gelen ışıkla istemsizce kapandığı için gidenin arkasından mırıldanamamıştı bile.
Gözlerini açmak istesede yapamıyordu.
Hana başını döndüren kokunun tanıdık olduğuna karar verdiğinde gözleri kapalıyken bile başının döndüğünü hissediyordu.
Gözlerinin önüne gelen görüntüye kendini teslim ederken bilincinin kapandığını fark ediyordu, teslim olmak istemiyordu ama şu koku... Her şeyin sebebi bu koku olabilirdi.
Hana kapının önünde dikiliyordu. Kapının koluna anca gelen boyuyla kapıyı yumrukluyordu.
-Özür dilerim baba... Lütfen... Lütfen çıkar beni anneme söylemeyeceğim... Kimseye söylemeyeceğim baba... Aç kapıyı lütfen... Korkuyorum baba...
Hana burnunu çekerken arkasının boş olduğunu bildiği kapıya avuç içini yasladı...
Kapının önüne oturup kollarını dizlerine sardı. Küçük bedeni titrerken ciğerlerine dolan ahşap kokusundan nefret ettiğine inandırdı kendini.
Kapının açılmayacağını biliyordu. Ama belki o gelir diye kapıya vurmak istiyordu. Belki o gelir ve Hana'yı buradan çıkarırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Who you? ||GDragon
Fanfiction-"Hiçkimse birden intihar etmez Jiyong insanı intihara insanlar iterler... Bu aşamalı bir şey..." -"Beni korkutuyorsun." -"Korku bazen iyidir... Aghh hayır korku her zaman iyidir sana kaybedeceğin şeylerin olduğunu hatırlatır. " 07.06.2017-04.07.201...