79え30

282 15 4
                                    

Jiyong gözlerini açtığında Hana'yı göremeyince telaşla yataktan kalktı. Dün gece olanların rüya olmasından korkuyordu. Odanın içine göz gezdirdiği zaman odanın toplanmış olduğunu gördü. Korkuyla yataktan çıkıp üzerine baksırıyla eşofmanını geçirip odadan çıktı. Hızla merdivenleri inerken burnuna gelen yemek kokusu ile rahatladı. Mutfağın kapısında dikilip Hana'nın üzerinde sadece onun tişörtü ile yemek yapıyordu. Fazla klişe sahneye sırıtmadan edemedi.
Tavadan çok etrafına bakan Hana'yı bir süre daha izledikten sonra ona sessizce yaklaşıp arkadan sarıldı. Hana ufak bir çığlık atınca Jiyong gülümseyerek konuştu.

-Şiiiit sadece benim...

-Korkuttun beni!

-Orasını anladım...

-Klişelerin klişesini yaşıyoruz şu an.

-Tişörtümle yemek yapmandan mı bahsediyorsun?

-Ve arkamdan sarılmandan.

Jiyong sırıtarak başını Hana'nın boyun girintisine daha çok gömüp derin bir nefes aldı.

-Duş almışsın.

-Bence sen de almalısın.

-Bana kötü mü kokuyorsun diyorsun?

-Hayır ama dün gece...

-Gece mi? Ben güneşi gördüğümüzü hatırlıyorum.

-Lanet olsun, gidip sadece duş alır mısın?

-Hana utandın mı?

-Jiyong sabrımı zorlama, akşam oldu zaten.

-O yorgunluğa erken bile uyanmışsın.

-Bugün pek bi espirilisin? Dediğimi yap!

-Emredersin. Hemen gidiyorum, sen yeter ki iste. Senin istemen her şeyden önemli.

-Uzatma.


Jiyong meyve suyundan bir yudum daha alıp çubuklarını masaya bıraktı.

-Neden şöyle bakıyorsun? Masaya oturduğumuzdan beri beni izliyorsun.

-İzlenmekten rahatsız olan biri için güzel meslek.

-Sadece senin bakmana alışık değilim. Kes şunu

-Sana bakmamdan mı utanıyorsun?

-Bakman değil de... Bir sorun mu var?

-Sadece seni daha ne kadar özlediğimi farkettim.

-Ahh onu dün gece ben de farkettim.

-Utandırmaya çalışıyorsan utanmadım.

-Bugün biraz tuhafsın.

-Busandayken geceleri dışarı çıkardım, balkona, düşünmek bazen insanı hissizleştiriyor, ama düşünülmemek açık yara gibi sürekli sızlıyor, biliyor musun? Annemi, babamı, bebeğimin babasını, varsa kardeşimi... sürekli olmayan kişileri ya da kim olduğunu bilmediğim kişileri düşünüp durdum. Bilmediğim insanları özledim. Başından beri olmam gereken yerde olmama rağmen... Eğer oradan düştüğümde-

-Hana bundan bahsetmek istemiyorum.

-Eğer düştüğümde ölseydim...

-Hayır Hana! Her şey mükemmelken bu şekilde konuşmaya başlaman saçmalık! Duydun mu? Bunların hepsini o sikik Hyunwoo yüzünden düşünüyorsun! Ölmen için bi sebep yok!

Hana Jiyong'un son cümlesi ile irkilince Jiyong söylediklerine tam o an da pişman olmuştu.

-Doğru, söylüyorsun... Şu an bunlardan bahsetmenin bir anlamı yok.

Jiyong zorla gülümsemeye çalılırken Hana ayağa kalkıp içeri gitti, bir süre sonra elinde şeffaf bir poşetle geri döndü. Poşeti küçük bir çantaya koyup masaya bıraktı.

-Bu ne?

-Burda saçım var, Jiwon'a haber verdim. Ona çaktırmadan yapar mısın? Kan aldırması gerektiğini söyle ve bir şekilde hallet lütfen. Ama o anlamasın.

-Tamam hallederim.

-Seninle ajansta buluşacakmış.

-Sen ne yapacaksın?

-Önce eve gideceğim. Sonra büroya, sonra şirkete babamın yanına geçeceğim.

-Eve derken?

-Babamın evine. Hımm, bu arada bana bir araba lazım.

-Nerede olduklarını biliyorsun. Hemen mi gideceğiz?

Jiyong'un gözleri Hana'nın elindeki lekelere takılınca Hana bunu farkedip konuştu.

-Hayır, yarın sabah halledebiliriz. Bugün birlikte bir şeyler yapalım. Hatta ben başladım, salonu gördün mü?

-Hayır. Ne yaptın?

-Duvardaki şahane eserimi görmedin mi?

Jiyong Hana'nın sırıtması ile oturduğu yerden kalkarak salona koştu.

-Hadi ordan? Bunu sen mi çizdin? Ne zaman çizdin?

-Beğenmedin mi?

-Mükemmel olmuş. Kırmızı bir ejderha nerden aklına geldi acaba?

Hana kıkırdayarak Jiyong'a arkadan sarıldı.

-Şu çiçek ne? Dövme mi?

-O bir gül.

-Siyah bir gül.

-Evet, beğenmedin mi?

-Daha önce göğsüme hiç siyah bir gül yaptırmayı düşünmedim.

-Yaptırma zaten Jiyong, o ejderhanın dövmesi.

-Tam kalbinin üzerinde? O gül de sen mi oluyorsun?

-Bu yorumu tamamen sen yaptın. Ben öyle bir şey demedim.

-Sensin yani?

-Sadece orjinalleştirmek istedim. Eline bir mikrofon mu verseydim? Ne istiyorsun?

Jiyong kıkırdayarak Hana'yı arkasından önüne çekip, bu kez o Hana'ya arkasından sarıldı

-Ejderha sanki gerçek gibi değil mi?

-Biliyorum fazla yetenekliyim.

-Nerden aklına geldi böyle bir şey de uyumak yerine bunu yaptın?

-Umm, uyku tutmadı. Ve depoda biraz boya buldum. Ve birde merdiven.

-Keşke başka bir ejderha daha çizseydin. Kız bir ejderha

-Ejderhaların cinsiyeti yoktur Ji.

-Biliyorum ama yine de... Çok yalnız duruyor.

-Dövmesi var ama... O asi bir ejderha...

-Böyle iyi olacak mı? Yalnız?

-Neden olmasın? Sen varsın... Biz varız. Yalnız değil.

Who you? ||GDragon Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin