34え15

592 42 14
                                    

-Hyung nereye gidiyorsun?
-Hanamın yanına.
-Birincisi gidemezsin, serumunun bitmesi gerek ve ikincisi üzgünüm ama o senin Hana'n değil. O yüzden dengeli hareket etmen gerek.
-Dengeli mi? Sence hayatım bunun için fazla engebeli değil mi Ri!?
-Hayır hyung sen şimdi kalkma birazdan Youngbae hyung gelip bize ne olup bittiğini anlatacak.
-Nasıl yani?
-Bilmiyorum hyung ama bir şeyler öğrenmişler bir şekilde.
-Peki öldü diye mezarına gittiğiniz kimdi sizin? Veya o fotoğraflar.
-Busandaki hastaneye birkaç kişi yolladım ama hala haber gelmedi. Tek öğrendiğim Hana'nın ölüm raporu hiç çıkmamış.
-Ri, sence de Hana çok değişmemiş miydi?
-Saçları, kıyafetleri, duruşu... Hiçbiri Hana gibi değildi.
-Sadece Dış görünüş değil Ri sanki... Farklı biri gibiydi... O kadar farklıydı ki ben Hana'yı geçen sene partide tanıyamadım. Belki o zaman tanısaydım...
-Değişen bir şey olmazdı Hyung o zaman da Jiwon ile birlikteydi.
-En azından nişanlanmazlardı.
-Şu an bunu düşünmek için çok geç hyung.
-Ama...
-Bir de şey var... Seul de ki bir avukatlık bürosunda çalışıyormuş. Yeni başlamış sayılır.
-Avukatlık dedin de...
Jiyong gözleriyle odanın içini taradı. Aradığı zarf gözüne ilişince onu işaret ederek Ri ye döndü
Şu zarfı bana getir.
-Bakmasan daha iyi hyung.
-Neden?
-Daha sonra, hyung şu an değil. İlk önce neler döndüğünü öğrenelim.
-Ne var içinde? Getir şunu Ri!
-Hyung, içinde senin... Sakladığımız skandalların var Japonyadaki olaylar falan var, yani bunların belgelenmiş ve ispatlanabilir halleri var.
-Şaka yapıyorsun değil mi? Hiç sırası değil Ri ciddiyim.
-Bende ciddiyim hyung.
-Bunları nerden bulmuş? Yani hemen yok edilen şeyler değil mi bunlar Ri?
-Evet onu bende düşündüm. Bunların elinde olabilmesi için seni sıkı takip etmesi gerekiyor. Ama etmemiş gibi...
-Neden etmemiş olsun?
-Hana çalışmadı hyung, bence Seul de bile değildi.
-Nerden biliyorsun?
-Seul de olsaydı ben bulurdum. Biz bulurduk tüm büroları arattım hatta tüm emlakçılardan yalnız kalan avukat kadınların evlerini bile buldurdum, Seul de olması imkansızdı.
-Hana partiye bile geldi Ri, ama hiçbirimiz fark etmedik.
-Bilmiyorum hyung. Bilmiyorum. Eğer cidden Hana buradaysa, senden gerçekten nefret ediyor. İzin kaybettirip seni takip edecek kadar hemde. Ve ben, ben Hana'nın böyle bir şey yapacağına asla imkan vermiyorum. Veremiyorum. Bir şeyler dönüyor ve bende bunu çözeceğim.
-Aghh başıma ağrılar saplanıyor. Şu an sadece Hana'yı görmek istiyorum. Sadece Hana'yı istiyorum.
Jiyong'un sesi gitgide mırıldanışa dönerken odanın kapısı açıldı. Nahyun içeri girdiği anda Seungri ile göz göze gelsede bakışlarını hemen kaçırarak Jiyong'a dönmüştü.
-Uyanmışsın...
-Evet.
-Nasıl hissediyorsun?
Nahyun Jiyong'un yatağının başındaki dosyalarla ilgilenirken Seungri'nin bakışları altında eziliyordu.
-Aldatılmış, ortada üç çocuğuyla yabancı bir ülkede kalmış bir kadın gibi. Geçirecek bir ilacın var mı?
-O kadar kötü mü?
-Daha kötü de ben bu kadarını dedim.
-Anlıyorum. Ama kız geri gelmiş mutlu olman gerekmez mi?
-Evet ama keşke yalnız geri gelseydi. Sevgilisi hatta nişanlısı var.
-Bir zamanlar sadece hayatta olduğunu bilsem yeter diyordun...
-Evet hala hayatta olduğu için minnettarım, hatta büyük bir iyilik işlemiş olmalıyım ki mezarına giderken tanrı onu karşıma çıkardı. Öbür hayatımda iyi bir peder falan olmalıyım.
-Evet muhtemelen öylesindir. Ani yorgunluk düzensiz beslenme ve fazla alkol... Bunlar yüzünden yataktasın. Dikkat etmelisin.
-Aslında benim yerime eden birisi olsa mükemmel olurdu.
Çalan telefon ile ikiside Seungri'ye döndü Seungri çalan telefonu açarken dik ve tehditkar bakışlarını Nahyun'dan çekmemişti. Jiyong Seungri'nin bakışlarında bir şeyler yakalamıştı ama şu an düşünmesi gereken şeyler sıralamasında en altlardaydı. Seungri telefon görüşmesini "Gelince konuşuruz hyung" cümlesi ile sonlandırırken Jiyong Seungri den bir şey söylemesini bekliyordu.
-Hyung, Jiwon'u rahat bırakıyorsun. Önce bu konuda anlaşalım bırak da çıkış yapsınlar artık.
-Hiç sanmıyorum Ri. Bu siniri bir yerden atmam gerek.
Nahyun duyduğu isimle olduğu yerde kalmıştı. Jiwon? Hana'nın sevgilisi nişanlısı olan Jiwon olabilir miydi? Hana da Jiwon'a engel olan kendini bir şey sanan idolden bahsetmişti, bu durumda o kız...
Nahyun nefes almakta zorlandığını fark etmişti ama bu düşündüğü son şey bile değildi şu an.
Yani Jiwon'un aradığı beklediği acısını çektiği kız Hana mıydı? Şu an biri çıkıp şaka desin diye bekliyordu resmen, hayır şaka olamayacak kadar saçmaydı... Ya da değildi... Hana kazadan sonra bir şey hatırlamadığını söylemişti ve iki yıldır Seul'de olmadığını Busan'da olduğunu biliyordu. Eğer Jiyong Hana'nın kazasından hemen sonra Busan'daki hastaneye baktırdıysa kimliğinin tespit edilemediği zamana gelmesi çok olasıydı. Jiyong aradığı kızın izini en son Busan'da bir büroda kaybetmişti, Hana da kazadan sonra avukatlığa iki yıl ara vermişti, bulamaması çok normaldi. Her şey yavaş yavaş yerine oturuyordu. Peki Jiyong neden Jiwon'u sevmiyordu? Anlayamadığı tek yer buraydı, bir keresinde Hana Jiwon'u çok kıskandığını ve bu yüzden çıkışına izin vermeyen bir idol olduğunu söylemişti o idol Jiyong'du buna emindi ama Hana'dan haberi yoksa Jiyong Jiwon'u neden kıskanıyordu? Nahyun düşünürken kafasını geri atıp eliyle ensesini ovaladı. "Çocuk o kadar sinir bozucu ki avukat bir sevgilisi varmış. Peki bundan bize ne? Sevgilisi çok güzelmiş, melezmiş falan filan... Böyle insanlar idol olamamalı Nahyun anlıyor musun?"
Yani Jiyong Jiwon'un sevgilisinin Hana olduğunu biliyordu ama aradığı kız olduğunun farkında değildi...
Bunu nasıl kendi açısından kullanabilirdi ki? Acaba Hana Jiyong'u biliyor muydu? Sevgilisi olduğu kısmı...
-Nahyun... Nahyun, Nahyun!
- Efe-efendim?
-Sabahtan beri sana sesleniyorum telefonun çalıyor ve sen iyi misin?
Nahyun çalan telefona baktı ama şu an başka bir doktora da ulaşabilirlerdi. Arayanın Hana olduğunu görünce telefonu hızla cebine soktu. Şu an Hana'nın sesini duymak ters tepebilirdi ve her şeyi mahvedebilirdi.
-Evet iyiyim... Jiyong Jiwon senden iyi bir rapçi değil. Bunu bil tamam mı?
-Teşekkürler, ama şu an ne alaka?
-Sadece ben böyle düşünüyorum ve
Nahyun Seungri ile göz göze gelince ne diyeceğini unuttu ani paniklemesine engel olamadı. Seungri ne yaptığını anlamış olabilir miydi? Nerden anlayacaktı? Hana ile ilişkisini bilmiyordu bile. Ama bakışları çok ürkütücüydü. Tüm vücudu ürperirken onu bu durumdan kurtaran telefonu için Tanrıya şükretmeyi unutmamalıydı.
Efendim... Ne? Hemen hemen geliyorum. Peki Ha- refakatçiler orada mı? Evet. Tamam.
-Ne oldu?
-Aghh sanırım şu stajyerin büyükannesi... Ölmüş. Gitmem gerek.
Nahyun hızla odadan çıktı. Kapıyı kapattığında derin bir nefes alacaktı ki ardından kapı tekrar açılınca sırtının duvarla buluşması aynı saniye içinde olduğunu için aldığı nefes boğazında kalmış ve öksürmesine neden olmuştu. Ona sinirle bakan Seungri ve duvar arasında kalmak en son isteyeceği şey bile değildi.
-Sen bir şeyler çeviriyorsun ve bu öğrenince hiç hoşuma gitmeyecek gibi hissediyorum.
-N-neyden bahsediyosun?
-Jiyong hyungun Sana Jiwon'un büyükannesinden bahsettiğini sanmıyorum.
-Biliyosun hastanede haberler hızlı yayılır.
Nahyun başka yerlere bakmaya çalışıyordu ama mesafe yüzünden bu pek mümkün değildi.
-Sen Hana'yı tanıyorsun değil mi?
-Ki-kimi?
-Çok açıksın Nahyun...
Seungri nefesini Nahyun'un yüzüne bırakarak geri çekildi.
Eğer, eğer ikisinin arasına girmeye çalışırsan... Seni buna pişman ederim.
-Ki-kimin arasına?
-Komik olduğunu mu sanıyorsun?
-Sen ne yaptığını sanıyorsun? Kime hesap soruyorsun?
-Bu da yüzsüzlüğün verdiği cesaret mi oluyor? Sen psikiyatristsin cevap versene Nahyun? Nasıl oluyor?
-Sen, sen benden uzak dur! Anladın mı? Paranoyak olmuşsun sen.
-Paranoyak?
-Seninle uğraşacak zamanım yok.
-Doğru. Her dakikanız önemli sizin. Az önce açmadığın telefon yüzünden biri ölmüş olabilir mesela.
Nahyun Seungri'nin dediği şey ile beyninden vurulmuşa döndü. Haklı olabilirdi... Lanet olsun ki haklı olabilirdi. O telefon yüzünden... Nahyun gözyaşlarını geri itmeye çalışırken merdivenlere doğru koşmaya başlamıştı bile...

Who you? ||GDragon Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin